Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Kabak tadı

Kabak tadı

Sevgili dostlarım, Ömer Seyfettin’in “Diyet” isimli muhteşem hikâyesini hatırlıyor musunuz?..

Özet olarak: Bir delikanlı, çalmadığı halde hırsızlık isnadıyla yargılanmış ve o zamanın hukukuna göre kolunun kesilmesine karar verilmiş…

Ya şu kadar lira “diyet” ödeyecek, ya da kolu kesilecektir.

Yazık ki delikanlının o kadar parası yoktur…

Zengin bir kasap imdadına yetişir. Diyetini öder, delikanlının kolu kurtulur.

Meğer kasap bu işi hayır için değil, menfaati için yapmıştır: Delikanlıyı ömür boyu bedava çalıştıracaktır.

Kasap dükkânına götürür…

Kendisi istirahata çekilir, tüm işi delikanlının üzerine yıkar.

Delikanlı gece-gündüz çalışmakta, buna rağmen kolunun diyetini ödeyen kasaba yaranamamaktadır…

Adam iki de bir yaptığı iyiliği ikide bir başına kakmaktadır:

“Kolunun diyetini ödediğimi unutma!..”

“Kolunun diyetini ödemeseydim, şimdi çolak olacaktın!”

Bu da yetmez, yaptığı iyiliği sağda-solda ballandıra ballandıra anlatıp delikanlıyı insan içine çıkamaz hale getirir.

Artık dayanamaz hale gelen delikanlı, diyetini kasabın ödediği kolunu tezgâha koyup satırı var kuvvetiyle indirir…

Kestiği kolu da kasabın önüne fırlatır:

“Al işte diyetini ödediğin kolu!”

Kanayan yarasına gömleğini sarıp gider.

Durup dururken nereden aklıma geldi derseniz, durup dururken gelmedi: Şu yüz nakli yapılan delikanlının çekiştirilmesinden dolayı geldi.

“Uğur uyudu…”

“Uğur uyandı…”

“Uğur’un sakalları çıktı…”

“Uğur aynaya baktı…”

“Uğur tıraş oldu…”

“Uğur reçel istedi…”

Uğur aşağa, uğur yukarı!

Artık “kabak tadı” verdi!

Tamam iyi bir iş yapıldı, dünya çapında bir başarı kazanıldı, emeği geçen herkes kutlanmaya lâyık, ama ne olur artık işin suyunu çıkarmayalım…

Biraz da Uğur’u düşünelim…

Yarın bu delikanlı normal hayatına dönecek…

O kadar reklâmı yapıldı, öyle çok teşhir edildi, yüzü öyle çok gösterildi ki, Ömer Seyfettin’in “Diyet” hikâyesindeki delikanlıya döndürdük…

Sadece “Yüzünü bize borçlusun” dememiz eksik.

Normal hayata dönmesi artık çok zor.

“Ruhum ben, yüzüm başkası” anlamında duygularını seslendirmesi bundan…

Medya üzerine gittikçe yüzüne alışması da zorlaşıyor, çünkü her an başka bir yüze sahip olduğu hatırlatılıyor…

Âdeta başına kakılıyor…

“Yüzünün diyeti!...”

Bu iş biraz daha uzarsa, korkarım Uğur bu işe girip gireceğine pişman olacak!

Bu arada belki teselli olur diye Uğur’a hatırlatmak istiyorum: “İçim başka, dışım başka” diye üzülmesin, bu ülkede milyonlarca insan böyle yaşıyor…

İçimiz başka, dışımız başka!






Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi