Türkiye’deki Kast Sistemi
Kimdeki demiş ki, kast sistemi Hinduizme ve Hindistan’a mahsustur... Bizde de var. Şu siyasal ve sosyal manzaraya bakınız:
* Hem demokrasi var diyorlar, hem de “Müslümanlar yüzde doksan oy verseler ve alsalar bile iktidar olamazlar” diye bağırıyorlar.
* Hem iktisat, ticaret, endüstri, finans konusunda hürriyet, eşitlik, serbestlik var diyorlar; hem de Müslümanlar bu sahada varlık göstermeye başlayınca Yeşil Sermaye diye feryat ediyorlar, bin türlü engel çıkartıyor, köstekliyorlar.
* ülkenin hakiki sahibi Müslümanları, çoğunluk olmalarına rağmen ikinci sınıf vatandaş, sömürge yerlisi, zenci ve parya olarak görüyorlar.
Türkiye kastları, Hindistan’daki gibi çok açık ve seçik olarak görülüp bilinmiyor ama bugünkü tablo esas itibarıyla şudur:
En üstte yüksek Brahmanlar, mutlu ve putlu azınlık, egemen efendiler, racalar, mihraceler, bir elleri yağda bir elleri balda zadegan sınıfı yer alıyor.
Seçkinler, resmî/dominant ideoloji mensupları. Bürokratlar kastı.
“Benzeme benzet” ilkesi doğrultusunda benzetilmişler sınıfı veya kastı.
Aliene olmuşlar, yabancılaşmışlar.
Sonra derece derece, kast kast Müslüman halk.
“Cahiller... Göbeklerini kaşıyanlar... İflah olmazlar... Akılsızlar... Dağdaki çobanlar...”
çoğunluğu teşkil eden (hem de ezici çoğunluğu) halk hâlâ birtakım kuruntular, boş hayaller peşinde koşuyor. İlk seçimlerde bastırırsın oyları, seçersin halk yandaşı partiyi, olursun iktidar ve devleti/memleketi güzelce tepeden aşağıya idare edersin...
Bu kadar çocukça kuruntulara inanmak için zekâ özürlü olmak gerekir.
Kast sistemini yıkmak için, ezilenlerin yeterli miktarda çok vasıflı, çok güçlü, çok üstün temsilciler, vekiller yetiştirmesi gerekir.
Hangi boyutlarda vasıflı, üstün, güçlü?
Bilgi/kültür boyutunda.
Ahlâk, karakter, aksiyon boyutunda.
Sanat, estetik, güzellik boyutunda.
Kast sınıfının yıkılması bir kemiyet (rakam kalabalığı, çoğunluk, kelle sayısı üstünlüğü) değil, bir keyfiyet meselesidir.
Brahmanlar, egemen azınlıklar alt kastları güzelce idare edebilmek için onları bölüyor, parçalıyor, birbirine düşman kamplara ayırıyor ve kötü bir eğitimle (istisnalar dışında) hepsini cahil, geri zekalı, aciz ve zavallı hale getiriyor.
Türkiye’nin paryaları yakın tarihte bir Mandela yetiştirebildiler mi?
28 sene ırkçı rejimin korkunç zindanlarında çile çeken, kan kusan bir Mandela...
Kurtuluş Mandela’sız olmaz.
Bu Kadar Entrika ile Bu ülke Ayakta Duramaz
SORUYORUM: Bu ülke bu kadar çok entrika, fitne fesat, nifak şikak, rezalet, hırsızlık, hortumlama, yalan dolan dezenformasyon, ahlâksızlık ile daha kaç müddet ayakta duracaktır.
Entrika entrika entrika... Siyasî, sosyal, kültürel yapı iyice çürümüş, kirlenmiş. Birileri hâlâ başa geçmek için bin türlü dolap ve fırıldak çeviriyor.
Gemi batıyor, bunlar batan gemiye kaptan, çarkçıbaşı, baş kamarot, dümenci olmak için birbirinin kuyusunu kazıyor.
Şu bin karalı, bin sabıkalı, bin yaralı adama bakınız. Bulanık sularda balık avlamak için nasıl koşuşturup duruyor.
Yüce Divan’da beraat etmemiş, Rahşan affıyla paçasını sıyırmıştı...
Şu medya babasına bakınız. Yüz holdingli adam, yüz kocalı Hürmüz gibi. O da entrika kazanını karıştırıp duruyor.
Kripto E...ler, Kripto Y...ler, öteki kriptolar hep entrika yapıyor, entrika üretiyor.
Sadece entrika mı?.. Fitne fesat, nifak şikak, bin türlü rezalet, habaset, kepazelik.
Medyamızın ağır topları niçin devamlı olarak bu ülkedeki yüz milyarlarca (üç yüz olmuş mudur?) dolarlık kirli/kara/necis para birikiminden bahs etmiyorlar. Bir ülkede bu kadar kara ve haram para birikimi varken o ülke iflah olur mu, işleri düzene girer mi?
Laiklik elden gidiyor, şeriat geliyor diye yırtınan şu herifin ayda kaç dolar aldığını biliyor musunuz? Keşke gazetedeki sütununun baş tarafına “Aylığı şu kadar on bin dolardır” diye bir yazı koysalar...
Sadece laikler, resmî ideoloji ve statüko taraftarları değil, birtakım İslâmcıların servetlerine dikkat edilmeli. Bu kadar büyük efsanevî mal varlıklarını, pek kısa bir zamanda nasıl edinmişler?
İnkâr etmiyorum, ülkemizde az sayıda istisnaî dürüst şahsiyetler, gerçek vatanseverler var ama bugünkü savaş bir erdemliler savaşı değil bir erdemsizler savaşıdır.
Birinin Mavi Akım gelirleri hâlâ devam ediyormuş.
Yapılaşmaya kapalı sit bölgesinde saray yavrusu villaları dikenler kimlerdir?
Yerden mantar gibi biten haram servetler...
öyle politikacılarımız var ki, damarlarını kesseniz entrika, fitne fesat, nifak, hilekârlık akar.
Bu entrikacı, hilekâr, yalancı, sahtekâr, rezil, alçak herifler ve karılar Cumhuriyet’in de canına okudular.
Cumhuriyet erdemsizlikle bağdaşmaz ve uyuşmaz. Yalanla dolanla, hileyle, sahtekarlıkla, hırsızlıkla, haram yemeyle, kara servetlerle birlikte Cumhuriyet olmaz.
Bu ülke, bu devlet, bu halk bunca pislikle birlikte daha uzun müddet yaşamaz.
Ya büyük ve kökten bir temizlik yapılacak, yahut cümleten cümbür cemaat batacağız.
Temiz ve şeffaf bir Türkiye istiyoruz.
Entrikacıların, fitne fesatçıların, kara servet sahiplerinin, yalancıların, halkı aldatanların, soytarıların canları cehennemne!..