Çimenler ezilmese olmaz mı?
Komşumuz Suriyede yaşananlar, fillerin çarpışması sonucu asıl mağdur olanların çimenler olduğunu gösteren canlı bir örnek. Arap baharı diye isimlendirilen gelişmeler, Suriyeyi de etkiledi ve Suriye bir şekilde uçuruma sürüklendi.
Her ne kadar Çin ve Rusya, Suriyede yaşananlar konusunda mevcut rejime destek verse de; bu desteğin uzun sürmesi pek akla yakın gelmiyor. Netice itibarıyla menfaat üzerine dönen diplomasi koridorlarında bu iki ülkenin de mevcut yönetimi yalnız bırakması ve dünya ile hareket etmeye karar vermesi mümkün.
Peki, aramızda yapay bir sınır olan komşumuz Suriye ile ilişkilerimiz nasıl olmalı? Belki zor, ama bize düzen asıl vazife, Suriyede yaşayan vatandaşların mağdur olmamasıdır. Bunun yolu ne ise o yol denenmeli, en kısa zamanda akan kanın durdurulabilmesi lâzım. Bir şekilde dünya hakimiyeti için çarpışan büyük devletlerin/ fillerin ayakları altında, Suriye halkının ezilmesine razı olmak mümkün mü? Suriye konusunda öyle bir noktaya gelindi ki, kimin haklı olduğu tartışması önemini kaybetmek üzere. Öncelikli olarak akan kanın durdurulması şart.
Gelişmelere bakılırsa Avrupa Birliği devlet ve hükümet başkanları da Suriyede muhaliflerin kurduğu Ulusal Konseyi tanımış. Brükselde toplanan AB zirvesinde Suriyeli muhaliflerin desteklenmesi de kararlaştırılmış. Üstelik Şam yönetimine karşı yeni yaptırımlar da istenmiş. Bu durum, Suriyedeki mevcut yönetimin işinin kolay olmadığını göstermez mi? Direndikçe akan kanın, ezilen çimenlerin günahı kime yazılacak?
Türkiyenin bilhassa Suriye politikası çok hızlı şekil değiştirdi. Sınırların ortadan kalkması gerektiği konuşuluyordu ki, bir anda bütün ilişkiler koptu. Oysa ilişkilerin devam ettirilmesi iki taraf için de faydalıydı. Keşke, ilişkilerin iyi olduğu dönemlerde demokrasi yolunda adım atması temin edilebilseydi. Bilemiyoruz, belki bu yönde telkinler yapılmıştır, ama netice öyle olmadı...
Arap Baharını statükoyla hesaplaşma olarak yorumlayan Gazeteci Fehim Taştekin, Türkiyenin ortaya koyduğu tavrı eleştirmiş. Bu hareketlerinin Batı oyunu olduğu iddialarını da yorumlayan Taştekin, Dış müdahale veya bunun bir komplo olup olmadığı çok tartışılır. (...) Özellikle Filistinde HAMASın serbest, özgür ve demokratik seçimlerle iktidara gelmesi, Hizbullahın Lübnanda iktidara gelmesi Amerikalılara şunu gösterdi: Eğer bölgede demokrasi olursa kaçınılmaz olarak İslâmcılar iktidara gelecektir. Ve bölgede ABDnin Kurulu düzeni tehlikeye girecektir. ABDnin bu yüzden GOPu rafa kaldırdığını düşünüyorum.
Avrupanın, Suriyenin kendi iç dengesini dikkate almadığına dikkat çeken gazeteci Fehim Taştekin, Maalesef çok kanlı bir süreçle karşı karşıyayız. (...) Sivil eylemlerle iktidarın sarsılmayacağı anlaşılınca silâhlı gruplar harekete geçirildi. Cisr el Şuğurda 100den fazla güvenlik görevlisi feci şekilde öldürüldü. Bu rejimin de arzu ettiği bir sonuçtu. Rejim aradığı bahaneyi buldu. Rejim silâhlı gruplar varken askerlerimi kentlerden çekemem demeye başladı ve her şeyi terörize etti. (...) Aşiretler de kendi milis güçlerini oluşturdular. İş artık bir yerde kan dâvâsına dönüşüyor. Bu Suriye için olabilecek en tehlikelisiydi. Maalesef oldu şeklinde konuşmuş. (Konuşan: Cihat Arpacık, Millî Gazete, 1 Mart 2012)
Taştekine göre Türkiyenin hatası şu: Türkiye işin başında Esadı reformlara ikna edebileceğini düşündü. Buna paralel olarak da muhalefeti örgütlemeye çalıştı. Türkiye silâhlı grupların varlığını görmezden geldi, şiddetten sadece rejimi sorumlu tuttu ve yönetimin azınlık rejimi olduğu tezini işledi. Türk kamuoyu manipüle edildi. Kendi darbe anayasasını 30 yıldır değiştiremeyen Türkiye, Esaddan rejimi 15 günde çöpe atmasını bekledi. Sözler tutulmayınca ipler koparıldı. Türkiye, Şama söz söyleyebilecek bir ülkeyken köprüleri attı. Diplomasi gücünü yitirdi. Sonra da ihanete uğramış bir ülke psikolojisiyle Esaddan kurtulacak her ihtimalin peşine düştü. Silâh kullanan herkese, farklı taraflar olsa da bunun çözüm olmayacağını söyleyecek bir çaba gösterilmeliydi. Ama hızlıca müdahaleci kampın çizgisine savruldu.
Vatandaşın ezilmediği; hür, âdil ve insan haklarına saygılı bir dünya istiyoruz vesselâm...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.