“Darbe” mi? Bir Daha Düşünün
Baştan söyleyelim, “darbe” ölüm demektir, “darbe” kan ve gözyaşı demektir.
Darbe, sorgusuz sualsiz atılan zindanlarda yıllarca “işkence” ve “hakaret” görmek demektir. İnsana hayvanca muameleler yapılması demektir. Anaların, babaların, eşlerin kan kusması demektir. ülkenin yağmalanması, talan edilmesi demektir. Fakirlik, yoksulluk ve yolsuzluk demektir. Bir milletin biribirine düşman edilmesi demektir. O yüzden ”mel’un” diyoruz tüm darbelere. Mel’un, yani lanetli.
Son zamanlarda o mel’un kelime, yani “darbe” kelimesi sık geçmeye başladı medya’da. Darbe hazırlıklarını haykıran haberler, belgeler uçuşmaya başladı. Birileri birilerini tehdit etmeye, göz dağı vermeye başladı. Bu son beş altı yıl içinde kaç darbe niyetinin açığa çıkarılmasını gördük. Hala bu tür “organize işler”in nasıl yapıldığını açıklayan yayınlar yapılıyor şu günlerde. Utanç verici bir ortamdayız.
Babasının parasına konmaktan başka marifeti (!) olmayanların şımarık bir edayla başkalarına dedikleri “akıl tutulması” denilen şey, budur aslında. Yani darbe istemek, darbeciden yana olmak, darbeye tavır koymamak, utanç verici bir rezalettir.
Böyle bir karanlık güç var ve bunlar değişik kurumlara sızmışlar maalesef. Mesela medyaya çöreklenmiş ve kendilerinin sesi soluğu olmuş adamlar bulmuşlar. üniversiteden şövalyeler (!) katmışlar kendilerine. Yargıdan ağır adamlar edinmişler. Halkından ümit kestikleri için onlardan istikbal dilenen ve hazır kıta bekleyen politikacılar da var kuyrukta. İş dünyasından kimliksizler de. Birileri koordine ediyor bunları ve koro halinde tekrar haykırıyorlar şimdilerde.
Ne istiyorlar?
Demokrasiyi, milli iradeyi ve halkın iktidarını katletmek.
Yani Ak Parti’yi mi?
Hayır, aslında istedikleri halkın siyasetten ebediyen çekilmesidir. Yani “daha kendilerini yönetmek yetkisini kazanamamış köylü ya da taşralı Haso’lar, Hüso’lar, bu işlerin kendilerine bırakılmayacak kadar ciddi işler olduğunu anlasınlar…”
“Kendilerini yönetme zahmetine (!) hazır bunca jakoben elit veya sosyete varken, dertleri ne ki yönetime talip oluyorlar?”
Rus Nataşa’larından şikayet edilen yerde, “Türk erkekleri de yerli malı kullansınlar” diyerek aklının ve iz’anının seviyesini gösteren yerli mankenimizin, “benim oyumla, dağdaki çobanın oyu nasıl bir olabilir?” demesi gibi bir şey bu!..
Halk bu olayları hazin hazin seyrediyor.
Biri çıkıp “Ne yapabilir ki?” demesin.
Aslında bir şeyler yapabilir. Hatta çok şeyler yapabilir. Mesela her gittiği yerde “darbe istemiyoruz” diye avaz avaz bağırabilir. Mesela darbe karşıtı eylemlere katılabilir. İşte “DARBEYE KARSI 70 MILYON ADIM” gibi çalışmalara katılabilir ve bunları çoğaltabilir.
Geçmişte yaşanan acı hatıraları hatırlatabilir. Kaç kişi gözaltına alındı, kaç kişi fişlendi, kaç kişi yargılandı, kaç kişinin idamı istedi, kaç kişi asıldı, kaç kişi öldü, kaç kişi işkencede hayatını yitirdi, kaç kişi kaçarken vuruldu, kaç kişi işinden edildi, kaç kişi yurt dışına kaçtı, acı gurbette vatan hasretiyle yandı, kaç evde eşler, ana babalar, çocuklar kan ağladı..
Buna bir katkı sağlayalım:
Gazeteci Oğuz Güven, “Zordur Zorda Gülmek / 78” kitabında 12 Eylül'den traji komik hikayeler anlatıyor ve darbenin acı tablosu şöyle sıralanıyor:
* 650 bin kişi gözaltına alındı.
*1 milyon 683 bin kişi fişlendi.
* Açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı.
*7 bin kişi için idam cezası istendi.
*517 kişiye idam cezası verildi.
* Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı (18 sol görüşlü, 8 sağ görüşlü, 23 adli suçlu, 1'i Asala militanı).
* İdamları istenen 259 kişinin dosyası Meclis'e gönderildi.
* 71 bin kişi TCK'nin 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı.
* 98 bin 404 kişi "örgüt üyesi olmak" suçundan yargılandı.
* 388 bin kişiye pasaport verilmedi.
* Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi.
*144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
* 14 kişi açlık grevinde öldü.
* 16 kişi "kaçarken" vuruldu.
* 95 kişi "çatışmada" öldü.
*73 kişiye "doğal ölüm raporu" verildi.
* 43 kişinin "intihar ettiği" bildirildi.
* 30 bin kişi "sakıncalı" olduğu için işten atıldı.
*14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı.
* 30 bin kişi "siyasi mülteci" olarak yurtdışına gitti.
* 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü.
*171 kişinin "işkenceden öldüğü" belgelendi.
* 937 film "sakıncalı" bulunduğu için yasaklandı.
*23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu.
*3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
*400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
* Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi.
* 31 gazeteci cezaevine girdi.
* 300 gazeteci saldırıya uğradı.
* 3 gazeteci silahla öldürüldü.
* Gazeteler 300 gün yayın yapamadı.
* 13 büyük gazete için 303 dava açıldı.
* 39 ton gazete ve dergi imha edildi.
Hiç şüpheniz olmasın, bugün olacak bir darbe, bunlara rahmet okutur. çok daha büyük acılar yaşatır. Belki vatan parçalanır, millet birbirine girer Allah korusun. Ne devlet kalır ortada belki, ne millet, ne ordu…
Evet, Allah korusun!
İçinde zerre kadar vatan ve millet sevgisi olan, darbe düşünemez. Aklından bile geçiremez. Bu işin iyi niyetle asla ve kat’a bir alakası olamaz. Darbenin bizimkisi sizinkisi olamaz. Bu işin zarardan başka hiçbir faydası yoktur. Bunu anlamak için bu kadar acı tecrübeler yetmedi mi hala? 27 Mayısların, 12 Eylüllerin, 28 Şubatların kanayan yarası daha kapanmamışken darbe istemek “akıl tutulması” değilse, bu vatana ve bu millete düşmanlıktan başka bir şey değildir.
Onun için başlığı “Darbe” mi? Bir Daha Düşünün” diye attık. Umarım düşünürler…