Her canlıya hizmet
İnsan odur ki, her canlıya hizmet edebilsin. İnsan odur ki, her canlıdan ibret alabilsin. Zaten yaratılış gayesi de bu değil midir? Büyük emaneti üstlenişinin sebebi de bu değil midir? Yüce Yaratıcı tarafından da bu amaçla görevlendirilmemiş midir?
Hafta sonu “Her canlıya hizmeti” gaye ve hedef edinmiş, mesailerini bu yolda harcamış ve harcayan insanların beldesinde, Malatya’nın 30 yapraklı gül şehri Darende’de, güllerin güzelliğini kendilerine yoldaş etmiş insanlarla birlikteydim.
ülkemizde siyasi ve ekonomik bakımdan neler oldu bilemem ama ben başka bir alemde, insanca yaşamak isteyenlerin, insanlığa sundukları mesajlar çarşısındaydım. “Her canlıya hizmeti” ilk önce kaldığımız Tiryandafil otelinin penceresinde gördüm.
Sabah kuş sesleriyle uyanmak herkesin hayalidir. Böyle bir hayal kurmamıştım ama sabah kuş sesleri uyandırdı. Pencereyi açıp baktığımda gördüm ki, pencerenin hemen kenarlarına küçük küçük kuş yuvaları yapılmış, kuşlar da buraları evleri gibi benimseyip oraya yerleşmişler. Sabahın belli saatlerinde ötüp, içeride yatanlara selam veriyorlardı.
Darende’de “Somuncu Baba ve Osman Hulusi Efendi Etkinlikleri” münasebetiyle Türkiye’nin suni gündemlerinden uzak iki gün geçirmek bile, insanca yaşamanın ne anlama geldiği bakımından çok önemliydi.
Somuncu Baba ve Osman Hulusi Efendi’nin, sadece Türkiye değil, bütün dünya insanlığına sunduğu mesajların ne anlama geldiğini görmek için Darende’ye yolunuzun düşmesi gerekir. Görmeden ve yaşamadan anlatmak zordur kanaatindeyim.
Somuncu Baba ve Osman Hulusi Efendi’nin emanetine sahip çıkan, başta oğlu Hamit Hamidettin Ateş olmak üzere bağlıları ve sevenleri, “Her canlıya hizmeti” öyle kendilerine şiar edinmişler ki, Darende değil 30 yapraklı gül şehri, 30 bin yapraklı gül şehrine dönmüş.
“önce insan sağlığı” demişler, Ortadoğu’nun en büyük ve modern hastanesini yaptırmışlar. Yine “önce eğitim” demişler, şehirde okullar inşa edilmiş, modern şekilde düzenlenmiş. “önce kültür” demişler, Darende bir kültür atlasına dönüşmüş. “önce insan ilişkileri” demişler, insanın barınmasından yatmasına kadar her türlü fakir ve fukaraya sahip çıkmışlar. Kısacası Darende’de “sonra” yok. İnsana dair her şeyin “önceliği” var.
Geriye “dönüş” yok, “pişmanlık” yok, “keşke” yok. Hep “ileri” var. Arkalarına bakmadan, yolda kendilerine kimler yoldaş olmuşsa onlarla birlikte yürüyor ve bütün hizmetlerini insanlığa sunuyorlar. Binlerce misafirle tek tek ilgilenerek gösterdikleri performans da bunun bir işaretiydi.
Darende; bir eğitim, kültür, sanat ve tarih kenti olmuş. Hatta açık hava müzesi demek de mümkün. Huzur, mutluluk, güven, dayanışma, paylaşma ve kardeş olma adına, her türlü nüvenin bulunabileceği bir şehir haline gelmiş.
Es Seyid Osman Hulusi Efendi’nin oğlu, Hamit Hamidettin Ateş’in; nezaketi, beyefendiliği, sessizliği, çok az konuşması, tebessümü, beden diliyle gösterdiği hoş görüsü, şehirde ve şehir dışındaki bütün hizmetlerin bir kubbesi gibi duruyor.
İnsan bu manzarayı görünce, ister istemez şu soruyu soruyor: “Peki, bu insanların dünyadan beklentileri ne olmalı ki, böylesine her canlıya hizmeti kendilerine şiar edinmişler? Hiç makam, mevki, mal, mülk, dertleri yok mu? Dünyaya meyil etmeleri için hiç mi arzuları ve hedefleri yok?”
Evet, benim gördüğüm kadarıyla yok. Soy itibariyle Peygamberimiz Efendimiz (s.a.v.)’e kadar dayanan Es Seyyid Osman Hulusi Efendi’den öncekilerin de, Osman Hulusi Efendi’nin de ve şimdi aynı emaneti taşıyanların da dünyalık bir beklentileri bulunmuyor. Maddi ve manevi bütün birikimlerini insanlığa harcamak istiyorlar.
Bu yıl ki, etkinliklerin konuklarından biri de TBMM eski başkanı Bülent Arınç ağabeydi. “Adam gibi adam” denilince nasıl bir portre çizilirse, Bülent ağabey bu portreyi de aşan adam gibi adamlardandır. “Her canlıya hizmet” sözü, ona da çok yakışıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.