Şeflerin şefleri
Günün en zor sorusu her sabah eşimden gelir. İşe gitmek üzere kapıdan çıkarken seslenir: "Akşama ne pişireyim?"
Yıllardır her sabah bu yanıtsız soruyla evden uğurlanırım. Soru yanıtsız kalır, çünkü bir vejetaryen olarak seçeneklerim sınırlı. Daha doğrusu haftalık mönülerim hep aynı. Sadece günleri değişebilir.
Diyelim ki fırında zeytinyağlı kuru fasulye bir hafta Salı akşamı önüme konursa, ertesi hafta Cuma veya Cumartesi'ye kayabilir. Seçenekleri -gönüllü olarak- böylesine sınırlayınca, eşimin her sabahki sorusuna sadece "İstediğini yap" demekle yetinirim.
"Akşama ne yemek istersin" sadece benim değil, herkes için dünyanın en zor sorusu. Devlet başkanlarının bile.
Sarayların, köşklerin aşçıları da her sabah "Bugün ne arzu edersiniz" diye akıl danışınca, devlet başkanları, cumhurbaşkanları, krallar bile afallıyorlar. Ama onlarınki seçenek azlığından değil, çokluğundan. Yani tercihte zorlanıyorlar.
Ve de zorlukları devamlı artıyor. Çünkü devlet başkanlarının aşçıları yardımlaşmak, mönü değiş-tokuşu yapmak için örgütlendiler.
Bir Fransız bu işe öncülük edince, örgütün adı da tabii Fransızca oldu: "Club Chefs des Chefs". Türkçesi: "Şeflerin Şefleri Kulübü".
1977'de 12 saray aşçısının katılımıyla kurulan kulübün şimdi 30 üyesi var. Meraklıları için birkaçının adını sayayım:
Olivier Bartsch (Kanada başbakanının aşçısı), Stefano Belardinucci (İtalya cumhurbaşkanının aşçısı), Markus Burkart (İsveç kralının aşçısı), Cristeta Comerford (Beyaz Saray aşçısı), Rohan Fernandopulle (Sri Lanka resmi davetler aşçısı), Mark Flanagan (Kraliçe II. Elizabeth'in aşçısı), Christian Garcia (Monako Prensi II. Albert'in aşçısı), Ulrich Kerz (Almanya başbakanının aşçısı), Hilton Little (Güney Afrika cumhurbaşkanının aşçısı), Jerome Rigaud (Kremlin aşçısı), Sirrka-Liisa Ruottinen (Finlandiya cumhurbaşkanının aşçısı), Rupert Schnait (Avusturya resmi davetler aşçısı), Athanasios Skuras (Yunanistan cumhurbaşkanının aşçısı), Khwankeo Vajarodaya (Tayland kralının aşçısı), Bernard Vaussion (Elysees Sarayı'nın aşçısı), Jesper Vollmer (Danimarka kraliçesinin aşçısı), Gregor Zimmermann (İsviçre resmi davetler aşçısı).
***
Her yıl bir devlet başkanı tarafından davet edilip ağırlanan Şeflerin Şefleri Kulübü'nün bir de sloganı var: "Siyaset insanları ayırır, gastronomi birleştirir."
Bu sloganı sadece lafta bırakmıyorlar, icraata da koyuyorlar.
Örneğin kulübün 5 seçkin üyesi, Bernard Vaussion (Fransa), Jeromi Rigaud (Rusya), Ulrich Kerz (Almanya), Christian Garcia (Monako) ve Cristeta Comerford (ABD) geçen ay Tel Aviv'de "Barış mutfağı" etkinliğinde bir araya geldiler. İsrailli ve Filistinli aşçılarla birlikte.
Ve geliri "Peres Barış Merkezi"nin eğitim programlarına bağışlanan bir "Barış ziyafeti" düzenlediler.
İşte hazırladıkları mönü: Kremlin usulü taze kremalı borç çorbası. Siyah trüflü Kudüs enginarı haşlaması. Kuşkonmaz çiçeği salatası. Paprika soslu pazı salatası eşliğinde roka soslu barbun balığı kızartması.
Tatlı olarak da kaymaklı elma ve karamelize edilmiş üzüm.
Davetliler parmaklarını yediler. Tabii iyi de bağış toplandı.
***
Tüm bunları Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Tunus gezisine Çankaya Köşkü'nün aşçısını da götürdüğü (Not: Tunus basınının yalancısıyım) haberi çağrıştırdı.
Türkiye tüm uluslararası platformlarda temsil edilmeye önem verdiğine göre, Çankaya'nın aşçısının da Şeflerin Şefleri Kulübü'ne üye olmasının zamanı gelmedi mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.