Ehli Sünneti Yıkmak İsteyenler
1. Bir kısım mezhepsizlerin, reformcuların, dinde yenilik ve değişim isteyenlerin, Mutezile mezhebine bağlı olanların, Rafızîlerin, Necdîlerin, Kemalistlerin, Kripto Yahudilerin ve Kripto Hıristiyanların asıl hedefleri ve amaçları Ehl-i Sünnet ve Cemaati yıkmaktır.
2. Bu maksatla en fazla İmamı Âzam Ebû Hanife'ye saldırıyorlar. Çünkü halkımızın büyük kısmı Hanefîdir. Hanefîliği yıkmadıkça amaçlarına ulaşamayacaklarını biliyorlar.
3. Onların stratejilerinde Diyanet'i "mezhepler üstü" yapmak vardır.
4. Ehl-i Sünneti yıkmak isteyenlerin yüzde 90'ı taqiyye ve kitman yaparak gayelerini gizlemektedir.
5. Ülkemizdeki Ehl-i Sünnet Müslümanlarının çoğunluğu Hanefîdir, bir kısmı da Şafiîdir. Bunların mezheplerine, mezhep imamlarına, fıkıhlarına sımsıkı sarılması gerekir.
6. Mezhepler bölücüdür, bölünmeye sebebiyet veriyor gibi laflar şeytanî kuruntulardan ve safsatadan ibarettir. Asıl bölücüler hak mezheplere düşmanlık yapanlardır.
7. Müslümanların Kur'an da birleşmeleri ancak ve ancak dört mezhebten birine bağlı olmakla ve onun fıkhını bütün olarak uygulamakla olur.
8. Telfik-i mezahib, yani mezheplerin kolaylıklarını karışık şekilde uygulamak İslam dinini ve fıkhı oyuncak etmek olur.
9. Ehl-i Sünneti yıkmak isteyenlerin getirdikleri deliller şazz görüş ve ictihadlardır ki, uygulanmazlar ve tatbikatta nazar-ı itibara alınmazlar.
10. Yüzde yüze kadar faiz alınabilir ve verilebilir gibi ictihadlar tamamen şeytanîdir.
11. Türkiye'de kötü bir düzen vardır, binaenaleyh dar-ı İslam'da yapılması yasak olan şeyler şimdi yapılabilir gibi sözler ve görüşler vesavis-i şeytaniyedir.
12. Kur'an'daki 300 küsur ayetin günümüzde hükmü yoktur, bunlar tarihseldir, zamanımızda geçerli değildir görüşü İslamla, Kur'anla, Sünnetle, Ehl-i Sünnet mezhebiyle, icmâ-i ümmetle kabil-i telif değildir. Zaruriyat-i diniye yi inkâr eden dinden çıkar.
13. Resulullah Efendimizin (Salat ve selam olsun ona) hadislerini Avrupa Birliği, Batı medeniyeti norm ve kriterlerine göre ayıklamak bir cinayettir.
14. Zinanın büyük günah ve ağır cezalık bir suç olduğu Kitab, Sünnet, icmâ ile sabittir, münkiri kâfir olur.
15. İlmi, ehliyeti, liyakati, iktidarı olmadığı halde Kur'an-ı Kerimi re'y ve heva ile tefsir edenler, Kur'an nimetine karşı küfranda bulunmuş olurlar ve maazallah dinden çıkabilirler.
16. Şeriatın hürmet edilmesini, üstün tutulmasını, yüceltilmesini emrettiği değer, kavram ve kurumları tahkir edenler kâfir olur.
17. Şeriatın tahkir ettiği şeyleri ululayanlar ve yükseltenler de kâfir olur.
18. İslam'ın dinî ve dünyevî hükümlerini ayıranlar ve dünya ile ilgili hükümleri reddedenler Müslümanlıktan çıkmış olur. Din, Kur'an, Şeriat bir bütündür. Bu bütünün bir kısım zaruriyatını inkâr eden bütünü inkâr etmiş gibi olur.
19. Bir kısım reformcular ve mezhepsizler kaderi inkâr ediyor. Kader Kur'anla, Sünnetle (Cibril hâdisi), icma-i ümmetle sabittir. Münkiri dinden çıkar.
20. İslam tasavvufunun ve hak tarikatların kaynağı Kur'an ve Sünnettir. Tasavvuf Şeriatı hayata güzel, doğru ve ihlâslı bir şekilde uygulamak demektir. Şeriatsız tasavvuf olmaz. Bir kısım bozukların yanlışlarını bahane edip tasavvufu bütünüyle karalamak adalete, insafa, hikmete uygun değildir.
21. Türkiye'de yakın tarihte 200'den fazla Kur'an tercümesi, meali, tefsiri yayınlanmış olup bunların dörtte üçünde vahim yanlışlar (kasden veya cehalet yüzünden) yapılmıştır. Rasgele meal, tercüme ve tefsir almamak ve okumamak gerekir. İcazetli ulemaya, fukahaya, yine icazetli şeyhlere ve mürşidlere sorarak muteber olanlarını almak şarttır. Aksi takdirde ayak kaymasından ve dinden çıkmaktan korkulur.
22. Din ilimleri okumamış bir Müslüman orta boy bir ilmihal ve ahlak kitabını okuyarak ve içindeki bilgileri hayata uygulayarak inşaallah kurtulur.
23. Ehl-i Sünnet Müslümanlığında en ayıp, en edepsizce, en küstahça sözlerden biri, dinî bir konuda "Benim görüşüme, benim düşünceme göre..." demektir. Dinde esas olan Kur'an'ın, Sünnetin doğru yorumudur. Bunu da ancak mutlak müctehidler yapabilir. Dinî konularda şahsî görüş olmaz.
24. Bir kısım reformcular, Ehl-i Sünnet imamlarını, önderlerini, ulema ve fukahasını defterden silip, onların yerine birkaç sarıklı Farmasonu geçirmek istiyor. Bunların tuzaklarına düşülmemelidir.
25. Derin devlet, vesayet sistemi, resmî ideoloji dini Ehl-i Sünnet İslamlığını kaldırıp, onun yerine başka bir İslam getirmek istiyor. Bütün Sünnî Müslümanlar buna karşı yasal sınırlar içinde direnmelidir.
26. Hulefa-i Râşidîn devrinden sonra Kitabullaha ve Resulullahın Sünnetine en uygun İslamî uygulama Osmanlı devletinin kuruluş ve yükseliş devirdeki uygulamadır. Bütün Sünnî Müslümanlar bu uygulamaya bağlı kalmalıdır.
*( ikinci yazı )
Başbağlar Konusunda Sünnîleri Kınıyorum
1. SİVAS'ta meydana gelen Madımak otelinde otuz küsur kişinin dumandan boğularak ölmesi hadisesi derin devletin, vesayet rejiminin ve başka güçlerin bir tertibidir, bir provokasyondur.
2. Türkiye'de iç savaş çıkartmaya yönelik bir senaryo sahneye konmuştur.
3. Bu maksatla Sünnî Müslüman halk alabildiğine tedirgin edilmiş, kışkırtılmıştır.
4. Sivas'ta Sünnî halk ile Alevî halk barış içinde yaşıyordu. Kışkırtıcılar bu barışı berhava etmek için çalışmışlardır.
5. Ermenistan ve diaspora Ermenilerinin militanları Türkiye'yi parçalamak için Sünnî-Alevî çeşitliliğinden yararlanmak istiyor.
6. Türkiye nasıl bölünür, parçalanır?... Sünnîler ve Alevîler birbiriyle çatışırsa.
7. Aziz nesin, Sivas hadiseleri arefesinde Salman Rüşdi'nin Peygamberimiz aleyhindeki iğrenç kitabını Türkçeye çevirtip yayınlamaya başlamıştı.
8. Pir Sultan Abdal şenlikleri çığırından çıkartılmıştı.
9. Müslüman Sünnî halkı üzmek, çileden çıkartmak, yaralamak için her şeytanlık, her kötülük, her hıyanet yapılmıştı.
10. Üzücü hadiseler patlak verince kışkırtıcılara bir şeycikler olmamıştı.
11. Yakalananlar ağır cezalar verilmiş, bu cezalar Yargıtay'da bozulmuş, daha ağır cezalar, idam karşılığı müebbet hapis cezaları verilmişti.
12. Sivas hadiselerinden sonra Erzincan'ın Başbağlar köyünde camiden çıkan otuz küsur Müslüman çok vahşi ve gaddar şekilde kurşuna dizilmiş, dizdirilmişti.
13. Kurşuna dizilen Başbağlar Müslümanlarının uzaktan yakından Sivas hadisesiyle hiçbir ilgileri yoktu. Onlar tamamen mâsum ve suçsuz insanlardı.
14. Başbağlar katliamı ile ilgili olarak yakalanan bazı kimseler, Ankara'dan gelen bazı militan kimseler tarafından serbest bıraktırılmıştı.
15. Başbağlar şehitlerinin kanları yerde kalmıştı.
16. İşin en acıklı tarafı, çoğunluktaki Sünnî kesim Başbağlar faciasının üzerine, ötekilerin Sivas hadiseleri üzerine gittiği kadar kararlı ve enerjik olarak gitmemiş; tepkiler birkaç cılız gazete yazısından ibaret kalmıştı.
17. Müslümanların başını çeken güçlü ve etkili şahsiyetler isteseydi Başbağlar katliamı aydınlatılabilir, katiller yakalanabilirdi.
18. Bunun için neler yapılmalıydı, yapılabilirdi? (a) güçlü hukukçulardan, aydınlardan oluşan bir Başbağlar Heyeti kurulabilirdi. (b) Özel detektifler tarafından derin araştırmalar yapılabilirdi. (c) Çok ciddî bir Başbağlar Dergisi çıkartılabilirdi. (ç) Katillerin bulunup cezalandırılması konusunda Avrupa İnsan hakları Mahkemesine başvurulabilirdi.
19. Bu dediklerim bugün yapılabilir ama kimler yapacak?
20. Prensip itibarıyla, Başbağlar faciası ile ilgili hizmet ve çalışmalardan ücret alınmasını, bu faciadan rant çıkartılmasını vicdanen uygun görmem.
21. Şu hususu da belirtmek isterim ki, Sivas hadiseleri olurken, Madımak otelinde bulunan iki Sünnî Müslüman tabanca ile vurularak öldürülmüştür ve bu cinayetin üzerine gidilmemiştir.
22. Müslümanların Başbağlar şehitleri için büyük bir anıt inşa ettirmeleri onların üzerine vazifedir.
23. Böyle bir anıt inşa edildikten sonra her yıl orada büyük törenler yapılmalı ve katiller lanetlenmelidir.
24. Tarihçilere, araştırıcılara düşen bir vazife var: Sivas kışkırtmaları ve Başbağlar faciası hakkında çok ciddî incelemeler yapılmalı ve yayınlanmalıdır.
25. Sünnî Müslümanların sorumlularını, Başbağlar köyü faciası dolayısıyla kınıyorum.
Şehitlere rahmet diliyor, katillere lanet ediyor, vazifesini yapmayan Sünnî sorumlulara da yazıklar olsun diyorum.