Çanakkale kahramanları (2)
Savaşın en kanlı günlerinde Kocadere Köyü’nde büyük bir sargı yeri (seyyar hastane) kuruluyor. Sargı yerine her an yaralı geliyor...
Ağır yaralılardan biri, sargı yerinde dolaşan komutanının ellerine sarılıyor. Zor nefes almakta, sık sık tıkanmaktadır... Kesik kesik şunları söylüyor:
“Ölme ihtimalim çok fazla... Ben bir pusula yazdım... Arkadaşıma ulaştırın...”
“Arkadaşın kim, pusulayı kime ulaştıracağız?” diye soruyor komutan.
Yaralı derin bir nefes alıp, defalarca yutkunuyor:
“Köylüm Lapsekili İbrahim Onbaşı’dan bir mecidiye borç aldıydım... Ondan sonra kendisini göremedim. Belki ölürüm... Ölürsem söyleyin, hakkını helal etsin.”
“Merak etme evladım” diyor komutan yaralı askerin saçlarını okşayarak, “Hiç merak etme, hallederim.”
Yaralı gözlerini kapatıyor. Son sözü şudur: “Onbaşı’ya söyleyin... Hakkını helal etsin!”
Komutanın gözleri nemleniyor.
Aradan fazla zaman geçmiyor. Savaş tüm acımasızlığıyla devam ettiği için, sargı yerine sürekli yaralı taşınmaktadır.
Bazıları sargı yerine ulaştırılmadan şehit oluyorlar... Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyor.
Bir künye ile bir pusula geliyor ki, ötekilerden farklıdır. Komutan pusulaya göz atar atmaz, “Allah’ım!..” diye hıçkırarak, ellerini yüzüne kapatıyor.
Pusulada şu not vardır:
“Ben Beybaş Köyü’nden arkadaşım Halil’e bir mecidiye borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin, hakkımı helal ettim.”
Komutan olduğu yere çömeliyor, “Allah’ım, Yüce Allah’ım!..” diye diye hıçkırıklara boğuluyor.
¥
18 Mart 1915 deniz harekâtından önce, Batarya Komutanı Yüzbaşı Hasan Bey’in bir kızı dünyaya gelmişti...
Durum Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı’na telgrafla bildirildi. Bunun üzerine Müstahkem Mevki Komutanı Cevat Paşa atına atlayıp bataryaya gitti. Yüzbaşıya müjdeyi verdi:
“Müjde evlâdım Hasan, bir kızın dünyaya gelmiş. Allah ömrünü uzun etsin. Git bebeğini gör, izinlisin.”
Hasan Bey’in gözlerinin içi gülüyordu. İçi gülen gözlerine önce bir tereddüt geldi. Savaşı bırakıp izine mi gitmeliydi, yoksa kalıp arkadaşlarıyla birlikte savaşa devam mı etmeliydi?
Tereddüt çok kısa sürdü. Gitmeyecekti.
“Teşekkürler Kumandanım” dedi Cevat Paşa’ya; “Ama vatan görevi daha mukaddestir. Her an saldırabilirler. Bu durumda hiçbir yere gidemem. Arkadaşlarımdan ayrılamam. Yalnız sizden bir istirhamım var...”
Cevat Paşa’nın gözleri nemlenmişti. Bu nasıl bir vatan sevdasıydı ki, aileye, evlâda, ana-babaya savaşı tercih ettiriyordu.
“Söyle lütfen” dedi, “Çekinme...”
Yüzbaşı kesik kesik konuşmaya başladı: “Savaş halidir malum; şehid olursam aileme söyler misiniz lütfen, kızımın ismini Didar koysunlar.”
Paşa, vatana sarılır gibi Yüzbaşı’ya sarıldı: “Emin olabilirsin. Ama inşallah sana bir şey olmayacak, bir gün kızınla buluşacaksın.”
Yüzbaşı Hasan Bey, 18 Mart günü gerçekleşen büyük deniz savaşı sırasında şehit olup cennet yürüyüşüne çıktı...
Vasiyetine uyup adını “Didar” koydukları kızıyla buluşması artık ahrete kalmıştı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.