Çanakkale’den Humus’a
Yarın yani 18 Mart'ta Çanakkale zaferinin yıl dönümü kutlanacak. Bu vesileyle dünkü Cuma hutbesinin konusu sanıyorum genellikle Çanakkale zaferi ve şehitlikti. Benim gittiğim camide öyleydi. Arzu ediyordum ki hoca efendi Diyarı Şam beldesinin, Der'a, İdlib, Hama, Humus başta olmak üzere Peygamber (s.a.s.)'in hadislerinde övgüyle sözü edilen şehirlerin de bir yıldan beri aynen Çanakkale direnişini yaşadığından biraz söz etsin. Ama aklına gelmedi, çünkü hutbenin metnini hazırlayanların aklına gelmemişti.
Keşke Diyanet İşleri Başkanlığı, artık hutbeleri ümmet bilinciyle hazırlasa ve bizim irademiz dışında çizilen sınırları aşabilse. Humus'ta, İdlib'de, Kudüs'te ve daha nice İslâm beldesinde yaşayan Müslümanları da hesaba katsa. İşte o zaman Diyar-ı Şam Müslümanlarının katil Baas rejimine karşı bir yıldan beri direndiklerini ve on binlerce şehit verdiklerini, vahşi Beşşar Esed'in Şebbiha çetelerinin sekiz - on yaşındaki çocuklarını bıçaklayarak katlettiklerini, savunmasız kızlarının ırzlarına tecavüz ettiklerini gözden kaçırmayacaktır. "Böyle bir vahşete hep birlikte karşı durmalıyız; bu vahşete arka çıkanlardan, destek olanlardan da biz beriyiz" diyecektir.
Çanakkale'de ümmetin onurunu ve namusunu müdafaa için canlarını feda eden şehitlerimiz elbette bizim onurumuzdur. Onları unutmamalı ve gerektiğinde gündeme getirip, kazanılan zaferin önemini vurgulamalıyız. Ama hemen burnumuzun dibinde yine mensubu olduğumuz ümmetin fertlerinin katledilişine, orada mazlum kadınların ırzlarına tecavüz edilmesine, üstelik kendini "İslâm Cumhuriyeti" diye niteleyen bir ülkenin bu vahşete "stratejik hesaplar" adına destek olmasına sessiz kalmamalıyız.
Sessiz kalınmayacak tabii ki!
Yarın yani 18 Mart Pazar günü Allah'ın izniyle bütün Türkiye ayağa kalkıyor. Suriye'de Baas vahşetine karşı özgürlük mücadelesinin bir yılını tamamlaması münasebetiyle bütün Türkiye'de gösteriler düzenleniyor. Baas vahşetinin Şebbiha çetelerinin katlettiği çocukların, mağdur ettiği kadınların seslerinin tüm dünyaya duyurulması için gösteriler düzenleniyor. Zulme karşı mazlumun yanında olma ilkesiyle hareket eden herkesin meydanlara koşması, seslerin daha gür çıkması için elinden geleni yapması gerekir.
İstanbul'da da saat on ikide Şehremini'de Büyükşehir Belediyesi önünde toplanılıp Beyazıt Meydanı'na yürüneceğini öğle namazından sonra da bu meydanda gösteri düzenleneceğini hatırlatalım. Diğer şehirlerdeki gösteriler hakkında da www.haksozhaber.net sitesinden bilgi almak mümkün.
Gündemin en önemli konusu bir yılını tamamlaması ve Baas diktasının vahşeti zirveye tırmandırması sebebiyle Suriye'deki zulüm olmakla birlikte, ABD'nin Afganistan'da ve siyonist katillerin Filistin'de gerçekleştirdiği katliamları da dikkatten uzak tutmamalıyız. Suriye'deki katliamı yok sayarak ABD ve İsrail katliamlarına tepki gösterilmesindeki yanılgıya düşülmemeli.
Baas vahşeti gerçeğini dünyaya göstermek amacıyla ateş hattına girme cesareti gösteren kıymetli gazeteci kardeşlerimiz Adem Özköse ve Hamit Coşkun'un, katil Esed yönetiminin esareti altında olduklarını da unutmamalı, bu kardeşlerimizin en kısa zamanda özgürlüklerine kavuşmaları için daha etkin bir faaliyet yapılması çağrılarımızı da mutlaka dile getirmeliyiz.
Dün yani 16 Mart tarihinde de Irak'ta gerçekleştirilen Halepçe katliamının yıl dönümünü idrak ettiğimizi hatırlatalım. Halepçe katliamı, bugün Suriye'ye hükmeden totaliter, baskıcı Baas rejiminin sahip olduğu anlayışın aynısıyla Irak'ı yöneten Saddam rejiminin 16 Mart 1988'de gerçekleştirdiği katliamdı. Saddam o zaman gerçekleştirdiği saldırıda yasaklı biyolojik bombaları kullanarak bir şehri, içindeki insanlarıyla imha etmişti. Ben birkaç yıl sonra bu şehri ziyaret etme ve sağ kalabilen insanlarla görüşüp anılarını dinleme fırsatı bulmuştum. Duyduklarımdan ve gördüklerimden bazılarını bir dosya halinde yayınladım. Bu dosyamızı kişisel web sitemizde (www.vahdet.info.tr) bulabilirsiniz.
Eylemlerimizde, yıl dönümü münasebetiyle Halepçe katliamını da gündemimize taşımalı ve dün Halepçe'de o vahşi katliamı gerçekleştirenlerle bugün Hama'da, Humus'ta, İdlib'de, Der'a'da bu büyük katliamları gerçekleştirenlerin birbirinden farklı olmadıklarını seslendirmeliyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.