Neden 18 Mart seçildi?
Maksadın üzüm yemek olmadığı, dünkü İstanbul ve Diyarbakır’daki manzaralarla anlaşılmış oldu.. Nevruz kutlamaları için her zamankinden farklı olarak 21 Mart değil de 18 Mart’ın tercih edilmesinin nedeni ne olabilir ki? Pazar günü olması mı? Çalışanların da hafta tatili olduğu için etkinliklere katılmasının sağlanması mı? Hiçbiri değil.. Düpedüz provokasyon PKK ve onun siyasi uzantılarının yaptığı.. Neden?.. Çünkü Diyarbakır Valiliği, (pek çok vilayette olduğu gibi) 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi’ni beraber kutlayalım dedi.. Sokaklardaki panolara Koca Seyyid’in resmini astı.. 18 Mart’ın bizim (Kürt-Türk hepimizin) ne kadar önemli olduğunu anlatmaya çalıştı.. PKK ve onun siyasi uzantıları ise, benim Kürt yurttaşım yanlışlıkla birlik-beraberlik ruhunu kavrayıverir (!) diye korkusundan, Nevruz’u 18 Mart’a çekti.. Bu şimdi provokasyon değil de nedir? Ayrışma değil de nedir? Bölücülük değil de nedir?.. ysa ne yazıyordu o panoda: “Hembez kirina me, we bibe cejna wan” (Kucaklaşmamız, şehitlerimizin bayramları olacak).. Bu bayrama izin vermediklerini görün kardeşlerim..
AL SANA PROVOKASYON
Diyarbakır’daki Nevruz Meydanı’na milletvekilleri ile, belediye başkanlarıyla çıkarma yaptılar. Polis müdahale etmeye kalkınca da, (Altan Tan’ın ifadesiyle söylüyorum) “Ben Diyabakır milletvekiliyim, bu nereden geldiği belli olmayan adam beni engelleyemez” dediler.. Bu söz bile ayrışma gayretinin hangi boyutlara vardığının en açık örneği.. İstanbul’daki manzara ise içler acısı.. Polise taş atmaya gelenleri himaye edenlerin altında, TBMM’nin kendilerine tahsis etmiş olduğu milletvekili araçları vardı.. Bunun için mi verildi o arabalar, o insanlara?.. Oysa bıraksalardı 21 Mart’ı, tüm Türk dünyasıyla birlikte, Mezopotamya coğrafyasındaki bütün ülkeler, kardeşlik içinde birlikte kutlasaydık.. Gelen sıcak günleri birlikte karşılasaydık.. Bahara beraber “merhaba” deseydik olmaz mıydı?
NEVRUZ MU, NEWROZ MU NE FARK EDER?
Kimse Kürt mitolojisindeki Demirci Kawa Efsanesi’ni sorgulamıyor.. Kimse “bu bayrama neden Kürtler sahip çıktı?” kavgasında değil.. Kimse altında Zerdüştlüğün öğretilerini falan da aramıyor.. Türkiye’de Türkler, ‘Nevruz’ olarak kutlanan bu günün kıymetini bilemedi. Çok açık söylemek gerek.. İran’da, Azerbaycan’da, Afganistan’da, Türki Cumhuriyetlerde inadına yaşatmaya çalışılırken, biz kendi elimizle altın tepside bir etnik gruba hediye ettik Nevruz’u.. Oysa, Anadolu ve Orta Asya Türk halkları için, demir dağın eritilip Ergenekon’dan çıkışı sembolize eden bir anlamı da vardı.. Bir şey daha söyleyeyim.. Kürtlerin sahiplenip terör örgütüne de bayrak yaptıkları sarı-kırmızı-yeşil renklere bile Türkler sahip çıkamadılar.. Söz gelimi, bugün boynuma bu üç renkten bir atkı alıp yürüsem, ilk algı ne olur? Benim terör örgütü üyesi olduğum değil mi? Oysa bu renkler, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı sancaklarında da kullanılmış, öz be öz Türk renkleridir.. Kırmızı şehadeti, yeşil gücü ve sarı bereketi temsil etmiştir.. Biraz kardeşlikten kimseye zarar gelmeyeceğini halklar, Türkiye toplumu, herkes gördü.. Şu terör örgütünü ve destekçilerini, üzerimize emelleri olan Avrupa’yı falan aradan çıkarsak da işimize baksak artık..
MEM-U ZİN
Bu vesileyle TRT’ye de yaptığı kültür hizmeti dolayısıyla teşekkür etmek gerek. Kültür Bakanlığı’nın hem Türkçe hem de Kürtçe kütüphanemize kazandırdığı Ahmedî Xani’nin Mem-u Zin isimli eseri, televizyona uyarlandı.. TRT 6’da dizi olarak yayınlanıyor.. Hem de son derece yüksek bütçeli prodüksiyonla çekilmiş bir dizi.. Yani yapılmış olsun diye yapılmış bir iş değil.. PKK’nın siyasi provokasyon sahalarında temsil arayan Kürt kardeşlerime arada bir TRT 6’ya göz atmalarını tavsiye ederim.. Kalın sağlıcakla..