Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Maraş’ta Bir Türkü Olsam -3-

Maraş’ta Bir Türkü Olsam -3-

Ondokuzuncu asrın sonlarında Gavurdağı, Haruniye ve Andırın yaylalarında konaklayan göçebe aşiretlerin bozlak, yani uzun hava türkülerinden uyarlanarak farklı bir üslûbla Maraş Türküsü nâmıyla söylenen türküler çoktur. Karacaoğlan türkülerinin birçok yörede dolaştığı mâlum. Maraş’ta da Karacaoğlan türkülerinden üslûp ve söz uyarlamalarının çokça olması, aynı kaynaktan beslenen insanların gönül demlerinin ortaklığını gösterir.

“Türküler sınır tanımaz.” Yeter ki demleneceği bir gönül ve ezgili bir dil bulsun; orası türkünün vatanıdır. Türküler, sınırları, dağları, ovaları aşarak her yeri dolaşır. O yörenin insanları da gönüllerine cemre gibi düşen bu türküleri dillerinde demlendirerek yeni türküler meydana getirirler.

Bundan dolayıdır ki Maraşlılar türkülerini bir daha kucaklamalıdırlar.

“SÜLEYMAN PAŞA’NIN TÜRKÜSÜ”

Maraş’ın yakın tarih hafızasında türkü olarak güncelliği kalmamışsa da, gönüllere kayıt düşmek için Ondokuzuncu asrın başlarında Maraşlıların, Malatya’da seferde iken ölen ünlü Bayezitzâde Süleyman Paşa için onun dilinden yaktıkları türküyü yâdetmeden geçmek olmaz:

“Mektup benden selâm eyle vatana / Ah çekip ağlasın illerim benim / Yazgı böyle imiş takdir Hûda’nın / İncitmen civelek beylerim benim / Müşkül oldu bu seferden gelmemiz / On iki mansıptan miri almamız / Gurbet Malatya’da kaldı türbemiz / Çoğ idi vatanda ağlarım benim / İbrahim Paşa’ya karşı durduğum / Şol Sultan Mahmud’a arka verdiğim / Anadolu çok sefasını sürdüğüm / Yaylalı sahralı dağlarım benim.”

Adı konmamış, Maraş’ı tasvir eden şu bir dörtlük türkünün sözlerinin hangi dönemi anlattığını her Maraşlı kendisi anlamaya çalışsın: “Saçılırdan Saçaklıya konardık / Bayazıtlıydı ilimizin tutağı/ Ahır dağı da yaylamızın eteği / Ceyhan Köprüsünde bağlı yolumuz.”

“AFŞAR İSKÂNI TÜRKÜSÜ”

Tarih: ondokuzuncu asrın sonları. Anadolu’nun güneyindeki aşiretler ve konar-göçerler huzursuzdur. Devlet-i Âliye, aşiretleri iskâna tâbi tutmaya kararlıdır. Meşhur Ahmet Cevdet Paşa idaresindeki Fırka-ı İslahiye adı verilen iskân politikasının yürürlüğe konmasıyla Maraş çevresindeki Afşar göçerlerini bir dert, bir tasa almıştır:

“Ilgın ılgın bir yel esti uğrumdan / Duydum hali perişandı Afşarın / Gayrı tasa kalkmaz oldu serimden / Yönü gurbet ele döndü Afşarın / Padişahtan ferman geldi nedeyim / Yolumuza iskân düşdü gideyim / Yeşil yaylaları kime tergeyim / Kapandı yaylası yolu Afşarın.”

Nasıl da hayıflanmış, üzülmüşler öyle. Yaylaları terk ederek düze inmek, ölüm çukurlarına ve cehenneme inen merdivenden inmeye başlamak gibidir göçerler için.

“YİNE BAHAR GELDİ ARTTI DERDİM”

Şimdi de ömrüne doymayan, gün görmeyen ve muradına eremeyen Maraşlı bir köylü gencinin dertli türküsüne kulak veriniz: “Yine bahar geldi arttı derdim / Yaram benim / Lokman Hekim kendi gelse / Bulur m’ola çarem benim / Kimselere yoktur sözüm / Beğim yoktur yiyem üzüm / Mahsara görmedi gözüm / Ol pekmezsiz kalan benim / Çift sürüp ekin biçmedim / Yazın yaylaya göçmedim / Kula sofralar açmadım / Melül melül kalan benim.”

Sosyal ilimciler bu türküleri sosyal-psikolojik açıdan incelemeyi düşündüler mi hiç? Bu türkülerde dile gelen izzet ve sevda sahibi insanların neleri arzulayıp, neleri murat ettiğini, o devirde mahsara görememenin, üzüm yiyememenin, yaylaya göçememenin, kula sofralar açamamanın, valiye arzuhal vermenin, hükümet kapısı kırmanın, sosyal açıdan ve asâletli insan olmak bakımından nasıl bir karşılığı vardır?

“ŞU MARAŞ’IN BAĞLARI”

Maraş güzellemeleri olan türkülerimizi yeni neslin bilmeyişi modern kültüre teslim olduklarının işaretidir. Şu türküyü her Maraşlı’nın bilmesi gerek: “Şu Maraş’ın bağları / Bağları bahçaları / Binbir çiçek kokuyor / Pınarbaşı bağları Maraş’ın yaylaları / Zümrütten ovaları / Anaları kız beslemiş yeşilden vaylaları / Maraş Maraş can Maraş / Canlara canan Maraş / Suları Kevser Maraş / Toprağı mercan Maraş.”

“ÖTME BÜLBÜL”

Bugün ihtiyarlığa ermiş rind ve efkârlı Maraşlılarca “Ötme Bülbül” adlı Maraş türküsünün söylendiğini hatırlarım: “Ne ötersin dertli dertli / Dayanamam zâre bülbül / İdem gamlıyam hem figatlı / Yok mu bene nâre bülbül / Ötme bülbül ötme bülbül / Derdi derde katma bülbül.”

“GARBİ YELİ”

“Garbi Yeli” türküsü bundan otuz kırk yıl önce yaşlısı ve genciyle Şehirli Maraşlıların sevdiği zarif ve şarkımsı bir türküdür: “Garbi yeli garbi yeli / Ne esersin deli deli / Bahçemde açılan gülü / Sen soldurdun garbi yeli /Garbi yeli yeğin eser / Deli poyraz ona küser / Ser barıştır garbi yeli.”

“KARA TREN GELMEZ M’OLA”

Eski Maraş’ın kadın düğünlerinde çokça söylenen bu türkü eski zamanların gurbetçiliğini, hasret ve hüzünlerini sembolize eden “kara tren” üzerinden dile getiren bir türküdür: “Kara tren gelmez mi m’ola / Düdüğünü çalmaz m’ola / Gurbet ele yâr yolladım / Mektubumu almaz m’ola / Allı gelin al olaydın / Selvilere dal olaydın / Gelen geçen yolculardan / Nazlı yar beni soraydın.”

“KARA ÇADIR DÜZDEDİR AMMAN AMMAN”

Yine elli yıl öncesine kadar düğünlerde çokça Maraşlı gençlerin söylediği bu türküye kulak verip o delişmen Maraşlıların sevda yüklü duygularını dinleyelim: “Kara çadır düzdedir amman amman Emine’m / Top zülüfler yüzdedir yavru da güzel Emine’m / On iki gelin sevdim amman amman Emine’m / Gene gönlüm kızdadır yavrum da güzel Emine’m / İndim dereye durdum amman amman / Bir çift güvercin vurdum amman amman / Bir güzelin uğruna amman amman / On beş altın bozdurdum amman amman.”

“BAŞKONUŞ TÜRKÜSÜ”

Maraşlı olup da Başkonuş Yaylası’nı bilmeyen olmaz. “Çıksam baksam görünür mü / Başkonuş’un dağı şimdi / Yaylalarda dem sürmenin geldi vakti çağı şimdi / Bizim yaylanın kuşuna / Can dayanmaz ötüşüne / Yüce dağların başına / Kuraydın otağı şimdi / Geldi yaylaların çağı / Seyrana çıkarlar çoğu / Maraş’ın bahçesi bağı / Huhların oymağı şimdi / Başkonuş’un pınarbaşı / Meşhurdun yaprağı taşı.”

“SARIKAYA TÜRKÜSÜ”

Maraş türkülerinde “aman aman” nidası bol olur. Maraş’ın köylerinde söylenen bir sevda türküsü var elimizde: “Sarıkaya Sarıkaya / Yârim benzer doğan aya / Yâr yâr aman öldüm aman / Öldüm aman çok sevdim aman / Şu Maraş’tan bir yâr sevdim / Saramadım doya doya / Yâr yâr aman öldüm aman...”

“CEREN TÜRKÜSÜ”

Yaşı yarım asrı geçip de halaylarda söylenen meşhur “Ceren Türküsü”nü bilmeyen kendini Maraşlı saymasın: “Ceren çıkmış eşikliğin başına yâr yâr / Aman güneş değmiş kaşının üstüne / Yeni de doğmuş onüç ondört yaşına yâr yâr / Seherde karşıma çıktı bu ceren / Aman aklımı başımdan aldı bu ceren / Ceren senin gözün sürmeli yâr yâr.”

“ZEYNO”

“Zeyno” türküsü uyarlama bir Maraş türküsüdür. Günümüz Maraşlıları arasında nâmı pek bilinmese de türkü sevenlerin dilinde düşmez: “Zeyno bana kar getir / Aman mendiline sar getir / Mendilin de yok ise / Aman canı cana sar getir / Zeyno Zeyno Zeyno / Aman elleri kınalı Zeyno / Aman gözleri sürmeli Zeyno / Zeyno Maraşlı Zeyno / Aman yüzüğü kaşlı Zeyno / Aman gözleri yaşlı Zeyno / Zeyno Maraş’ta durur / Aman bağrına taşlar vurur / Yâri gurbete gitmiş / Aman her gün ağlayıp durur.”

“BİLÂLIMSIN BİLÂLIM”

Farzedin ki geçmiş zaman diliminde şehr-i Maraş’ın merkezinde bir düğün evindesiniz. Kulağınıza hangi türküler çalınır dersiniz? Özellikle kadın düğünlerinde çok çalınıp söylenen şu türküyü bilmeyen Maraşlı var mıdır aranızda?:

“Bilâlımsın Bilâlım / Oğlan sana yandım / İp atalım tutalım / Bir yastık da yatalım Bilâlım / Masa üstünde pekmez oğlan sana yandım / Bu pekmez bana yetmez Bilâlım / Şu Maraş’ın kızları oğlan sana yandım / Bandosuz gelin gitmez Bilâlım.”

Bu türkünün neşv ü nema bulduğu intişar ettiği yıllar Meşrutiyet sonrası ve Cumhuriyetin ilk yıllarıdır. Demek ki, Meşrutiyet döneminden sonra bando taşra şehirlerinde de arz-ı endam etmeye başlamış. Bandonun şehirli düğünlerinde sosyal bir statü göstergesi olduğunu yine bir türküden öğrenmiş oluyoruz.

“GELDİ GELİN KINASI”

Maraş’ın gelenekli ev düğünlerinde genç kadınlar şu türküyü de çokça söylerler: “ Geldi gelin kınası / Ağlasın kız anası / Oğlan bizim kız bizim / Çatlasın kaynanası / Geliyor düğün alayı / Kaynanalar çeksin halayı.”

“AY DOĞAR AŞAR GİDER”

Maraş düğünlerinde genç kızların en çok söylediği bu türkümüz hâlen dillerden düşmez: “Ay doğar aşar gider / Kızlar Maraş’a gider / Bir elim yar koynunda / Bir elim boşa gider / Hora da gelin ne diyon...”

“GÜZEL NE GÜZEL OLMUŞŞUN”

Yakın yıllara kadar gelenekli Maraş ev düğünlerinde söylenen bir Maraş türküsü daha var: “Güzel ne güzel olmuşsun / Görülmeyi görülmeyi / Siyah zülfün halkalanmış / Örülmeyi örülmeyi.”

Hâsıl-ı kelâm; Modern kültür kirliliğine karşı, Maraşlıların türkülerine sahip çıkmalarını dilerim yürekten.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Doğan İlbey Arşivi