"Bir korkak koyun sürüsü sanki..."
İki anı kitabından söz edeceğim bugün. Alarko Holding'in kurucularından İshak Alaton'un anılarını Mehmet Gündem kaleme almış: "Lüzumlu Adam" (Alfa Yayınları)...
Diğeri müzisyen, tavernacı, gazeteci Turgay Noyan'ın anıları: "Meyhaneci: Kadehlerin Ardındaki Dünya" (Naviga Yayınları).
İshak Beyin hayatındaki ilginç olaylardan biri 1963 yılında meydana geliyor. Ortağı Üzeyir Garih ile "modern" bir fabrika kuruyorlar. Patronların işçilerle birlikte yemek yediği yemekhanenin duvarları somon rengine boyanıyor, mutfakta paslanmaz çelik kullanılıyor.
Bir süre sonra iki sivil polis kapılarına dayanıyor: "İhbar var" diyorlar, "Siz komünistmişsiniz." - Nasıl yani?
***
"Siz duvarları kırmızıya boyamışsınız..." -Kırmızıya boyamak niye komünistlik olsun? "Çünkü komünizmin rengi kırmızı." - Türk bayrağı da kırmızı!
"Göster bakalım şu kırmızı duvarı." Alaton rengi pembeye çalan duvarı gösteriyor. "Ama bu kırmızı değil." - Değil tabii, somon rengi derler buna.
"Ya mutfak?" - Ne olmuş mutfağa? "Neden işçilerle birlikte yemek yiyorsun?" - Çünkü aynı saatte yiyoruz. "Peki niye sıraya giriyorsun?" - Çünkü burada garson yok... (İki ay sonra rapor çıkıyor: "İhbarın aslı yoktur.")
***
Aradan yıllar geçiyor. Emekli olan sendika temsilcisi helalleşmek için Alaton'a geliyor.
"Vicdanım sızlıyor. Ben size kötülük ettim" diyor adam: "Komünizm propagandası yapıyor, diye ihbar eden bendim." - Niye ettin?
"Çünkü biz sendikacılara yapacak iş bırakmadınız. Patron işçiye sorun çıkaracak, biz de onun hakkını arayacağız ki işçinin nazarında gücümüz olsun. Ama siz işçinin bütün haklarını verdiniz. İsteyeceğimiz bir şey kalmadı. Ben de sendikayla konuşup sizi ihbar ettim."
***
Diğer kitapta ise, yıllarca İstanbul Bostancı'daki Turgay'ın Tavernası'nı çalıştıran Turgay Noyan'ın, müzik ve eğlence dünyasına ilişkin anıları yer alıyor ağırlıklı olarak.
Ancak biz daha eskiye, 1960 yılına gidelim. İstanbul Erkek Lisesi birinci sınıfında okumakta olan Noyan, hükümeti protesto gösterilerine katılmaktadır.
30 Nisan gösterilerinde Çemberlitaş'tan geçerken tanklarla karşılaşırlar. Önce korkarlar. Bakarlar ki asker onlardan yana; tankların üstüne çıkarlar... Genç Turgay tankın üstünde ilerlerken, bir vaveyla kopar...
"Ne oldu?" - Co iki tankın arasında kalarak ezildi. "Co" dedikleri orta son öğrencisi Nedim Özpolat'tır... Bir tanka arkadan tırmanmaya çalışmış, ancak araç aniden durunca, arkadan gelenin çarpmasıyla ezilmiştir.
Bu elim kaza darbeciler tarafından istismar edilir. Özpolat öldürülmüş gibi yapılır. "Hürriyet şehidi" ilan edilir. Törenlerle Ankara'ya götürülüp Anıtkabir'de toprağa verilir.
***
Turgay Noyan başka yalanlardan örnekler verdikten sonra şöyle diyor: "İnandık! Alay edeceksiniz ama inandık... İnanmaya da hazırdık doğrusu... Yapardı bu namussuzlar, her şeyi yaparlardı... İnsan fanatik taraftar olmaya yönlendirilince, ilk önce sağduyusunu kaybediyor olmalı."
İshak Alaton ise şöyle diyor o günler hakkında: "Askeri idarenin yönettiği korkunç bir karalama kampanyası var. Adamın (Başbakan Menderes) idam edilmeye müstahak bir canavar olduğu anlatılıyor. Biz de bunu okuyoruz inanıyoruz, itiraz etmek kimsenin aklına gelmiyor. Bir korkak koyun sürüsü sanki..."