Resul Tosun

Resul Tosun

Siyasi acziyet

Siyasi acziyet

Kemal Kılıçdaroğlu ile aynı dönemde dört buçuk yıl çalıştık. Bir defa beyefendi bir insandı. Nazikti. Saygılıydı. CHP adına kürsüye en çok çıkan milletvekiliydi. Çıkar, belgelerle ve rakamlarla konuşur muhalefet eder ama kimseye hakaret etmezdi, ağzından kötü söz çıkmazdı. Makul ve mantıklı bir insandı. Tutarlı bir milletvekiliydi. Fanatik değildi.

Meslek hayatım boyunca siyasi görüşüne, düşüncesine ya da inancına bakmaksızın böylesi seviyeli insanlarla iyi ilişki kurmuşumdur. Kılıçdaroğlu ile de seviyeli bir mesai arkadaşlığı yaptım. Hatta yerel basına destek bağlamında ihale kanununda yapılan değişiklik için AK Parti'den ben öncülük etmiş teklif hazırlamıştım, CHP'den de sayın Kılıçdaroğlu. Kanunun birlikte çıkarılması için çalışmıştık. Biz CHP muhalefet eder diye ilanı yayınlanacak ihale bedellerinin üst limitini 500 bin lira koyduk ama Kılıçdaroğlu limiti kaldıran bir teklif verdi, biz de onu destekledik ve yerel basın bu değişiklik ile hayata tutundu.

Aynı şekilde fikir adamları ve sanatçıları koruyacak bir kanun teklifi için CHP İstanbul Milletvekili Berhan Şimşek'le birlikte bir çalışma yaptık. Tamamen teknik bir konu olduğu için Berhan beye teklifi siz hazırlayın ben vereyim birlikte yasalaştıralım dedim. O teklifi Sayın Kılıçdaroğlu hazırladı ben bizim uzmanlarımıza gösterdim, tamamıyla teknik bir düzenlemeydi, onlar da onayladılar ve ben yüz civarında imzayla teklifi gruba verdim. Ancak zamanın çalışma bakanı şimdiki MHP milletvekiline kabul ettiremedim dolayısıyla yasalaşmadı.

Yani demek istediğim, Kemal Kılıçdaroğlu beyefendi makul bir insandı. Genel başkan olduktan sonra Kılıçdaroğlu'nu tanıyamaz oldum. O nazik insan gitmiş yerine sürekli saldıran ve hakaret yağdıran bir insan gelmişti.

Son mitingde sarf ettiği münafık, kindar adam değilsin gibi ifadeleri nasıl telaffuz ediyor şaşırıyorum.

Aynı şaşkınlığım Muharrem İnce için de geçerlidir. Muharrem İnce CHP içindeki en sağduyulu vekillerden biriydi. Halkın içinden gelen bir insan olduğu için diğer bazı fanatik CHP'liler gibi dinden, imandan Kurandan camiden rahatsız olan bir insan değildi. İmam-Hatip lisesinde öğretmenlik yaptığı için de dindar kesimi anlayışla karşılayan bir isimdi. O da kürsüyü çok kullanırdı ama kürsüye çıkınca sıradan CHP'liler gibi bildik sloganları tekrarlamaz doğru ve mantıklı sözler söylerdi. Hatta ben bu köşeden onun bu özelliğini anlatan bir de makale yazmıştım. Mert bir insandı. Onunla da mecliste olduğum sürece dostane ilişkilerimiz oldu. Severdim kendisini.

Fakat o da grup başkanvekili olduktan sonra değişti. O makul düşünen mantıklı sözler eden İnce gitti yerine fanatik CHP'lilerin söylemlerini tekrarlayan tamamen farklı bir Muharrem İnce geldi.

Şimdi grup başkanvekili olarak İnce sürekli mikrofon başında ve sürekli bağıran çağıran, tehdit eden, eylem koyan bir profil çiziyor. Bu profil medyaya fazlasıyla malzeme verdiği için de her gün ekranlarda fazlasıyla görünüyor. Bu görüntünün CHP'ye faydası mı var zararı mı kamuoyu araştırmalarından çıkan sonuçlar ortada.

Aslında Kılıçdaroğlu ve ekibi başlangıçta millet ile barışmaya niyetli olduklarını göstermek için çarşaflılara rozet takarak, toplumun tüm kesimleriyle kucaklaşarak parti ile toplumu barıştırmak istedi. Onların bu politikalarını sadece CHP'ye değil sosyal barışı ikame açısından Türkiye'ye bir hizmet olduğunu bu köşeden yazdım ve destekledim.

Ama çok geçmedi bu eip de eski CHP söylemlerini kullanmaya ve toplum ile toplumun değerleriyle asla barışmak niyetinde olmadıkları izlenimini vermeye başladılar.

Mesela bu 12 yıllık eğitim meselesine yaklaşımları kendilerini marjinalleştirdiklerinin farkında değiller. 8 yıllık mecburi eğitim 12 yıla çıkıyor. Sadece kesintili oluyor. Buna karşı çıkmanın İmam Hatiplere karşı çıkmak olduğunu, İmam-Hatip'le karşı çıkmanın dini eğitime ve dine karşı alerjili oldukları anlamına geliyor. Toplum bunu böyle algılıyor. Çünkü kesintisisin tek amacı İmam Hatip Liselerine rağbeti azaltmak ve kapatmaktı. O düzenlemeyi yapanların millet siyasi hayatlarını bitirdi. Şimdi CHP aynı politikayı izliyor.

Yine mesela mecliste Kur'an ve siyer derslerinin seçmeli olması konusunda yaptıkları muhalefet CHP'nin 1950 öncesi söylemlerine döndüğü anlamına gelmektedir. Toplumun algısı budur.

Ayrıca Tandoğan'da grup toplantısı siyasi acziyetin göstergesidir. Miting yapabilir gayet normaldir ama meclis çatısı altında yapılması gereken bir toplantının sokağa taşınması mecliste bu işi hakkıyla yapılamıyor anlamına gelir.

Bu tür toplantılar seçim öncesi meclise güçlü girmek için yapılır. Meclise girdikten sonra vekillerin görevi artık iç tüzüğe göre şekillenir.

CHP yasama çalışmalarında iç tüzüğü de aşarak işi şiddete döken bir siyaset takip etmekte ve bir siyasi partiden ziyade 1980 öncesi eylem koyan öğrenci derneklerine benzemektedir.

Yoksa son yıllarda bürokrasi ve yargıdaki desteğini kaybederek yalnızlaşan CHP siyasi bir parti gibi toplumu ikna etmek yerine hırçınlaşarak kendisini mi tatmin etmeye çalışıyor.

Eski adalet Bakanı ve SP GİK üyesi İsmail Müftüoğlu bir TV programında AK Parti'nin en büyük destekçisinin CHP olduğunu söylemişti. CHP'nin attığı her adım AK Parti'yi güçlendiriyor demişti. Doğru da söylemişti.

Türk siyasetinin en büyük eksikliği seviyeli ve kaliteli bir muhalefetin bulunmamasıdır.

Umarım CHP bu hırçınlığı terk eder ve Kılıçdaroğlu'nun genel başkan olduğu ilk dönemdeki söylemlerine döner. O söylem hem CHP'yi güçlendirecek hem de ülke yararına olacaktır.

Eminim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Resul Tosun Arşivi