Önce adalet sonra vatan
Fazıl Say vatanı terk etmekten söz ediyor. Yine son günlerde “söz konusu vatansa gerisi teferruat” sözü ortalıkta dolaşıyor. Bu sözün Atatürk tarafından hangi zaman ve şartlarda söylendiği göz önüne alınmadan kullanılması çok yanıltıcıdır. Sosyal olayların bulunduğu şartlardan soyutlanarak yorumlanmaması sosyolojinin temel ölçütüdür. Kim söylemiş, kime söylemiş, ne zaman söylemiş, nasıl söylemiş? Bütün bu sorulara cevap vermeden yazılacak yorumlar çoğu zaman muhakeme hatası yaptırtır.
Eski cevapların yeni sorulara cevap olamaması ve yeni sorulara yeni cevapların verilebilmesi ilerlemenin en büyük şartıdır.
Aydınlanma döneminde ilerici olanlar yeni gelişmeleri görmezlerse eğer eskirler ve geri kalırlar.
1930’ların cevaplarını bugün geçerli görenlere çağdaş demek mümkün değildir.
1930’larda Birinci Dünya ve Kurtuluş Savaşı’nın enkazı vardı. “önce vatan” sözüne vurgu o zaman gerçekçi idi. Bu söz zalimlik yapmayı da gerektirmiyordu.
Bugün “reel korkular” ile “muhtemel korkular”ı karıştıranlar dostları ile düşmanlarını da karıştırırlar. 1920’lerde vatanın bütünlüğünün stratejik önceliği ilk sıradaydı.
Korkuyla toplumu hizaya getirmeye alışkın olanlar komünizm korkusunu çok iyi kullandılar. Şimdi de “İran olma korkusu” sopa gibi milletin başında sallandırılıyor.
Sanatına saygı duyduğumuz Fazıl Say da dolduruşa getirilmiş bir genç sanatçı olarak bu korkunun etkisi ile Türkiye’yi terk etmeyi düşünmüş olabilir.
Fazıl Say’a kızmak veya istihza etmek yerine, onun nasıl bir “Nişantaşı mahalle baskısı” ile korkutulduğunu anlamak gerekir.
İyi ki Fazıl Say konuştu. Korkunun toplumdaki değişimi nasıl engellediğini anlatmak için fırsat oldu.
İlerlemenin ve çağdaşlaşmanın önündeki en büyük engelin “özgürlük korkusu” olduğunu söyleyen Eric From haklıymış.
Darbeye prim vermek isteyenler korkuyu psikolojik savaşın bir argümanı olarak kullanıyorlar.
Bu vatanı terk etmeyi düşünecek kadar korku içerisinde olan birisini iyi analiz etmemiz gerekir. “Konuşabilmek” sihirli kelimemiz olmalıdır.
Bazı mahkemelerin duvarlarında “Adalet Devletin Temelidir” yazıyor. Sözün doğrusu adalet mülkün (memleketin) temelidir. Aygıt olarak devlet ile hizmet alan toplum arasında ihtilaf olduğunda devleti tutan bir hakim millet adına adalet dağıtamaz. ülkenin yeni mülkün, vatanın, temeli dağılır.
Vatanın “âli menfaati için hukuk rafa kaldırılır” sözü çağdaş anlayış değildir. Eğer adalete güvenseydi Fazıl Say vatanı terk etmeyi düşünmezdi.
Amaç adaletse çağdaş yöntem demokrasidir.
Vatanı terk etmek isteyenler hem vatana hem demokrasiye ihanet ediyorlar.
Fazıl Say’ın bu derece bencil olacağını sanmıyorum.