Pekin'den Şam'a bakış
Türkiye'den neredeyse 10 bin kilometre uzaktayız ama Suriye'deki gelişmeler nedeniyle artık güze, hatta kışa dönüşmekte olan "Arap Baharı"nın rüzgârları peşimizden buralara kadar geldi.
Başbakan Erdoğan, bakanlar ve heyet üyeleriyle önceki akşam Pekin'de kaldığımız "Grand Hyatt Beijing"
Oteli'nin lobisinde karşılaştım. Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı Wen Jiabao'nun Erdoğan'ın onuruna verdiği yemekten dönüyorlardı. Erdoğan bana takıldı: "Hayrola, vejetaryen olduğun için mi yemeğe gitmedin?"
"Hayır" dedim, "Türkiye-Suriye sınırındaki olaylara yoğunlaşabilmek için otelde kalmayı tercih ettim."
"Yarın (Salı) sabah hep birlikte bu konuya değiniriz" diye basın toplantısına randevu verdi. Davutoğlu'na dönüp ekledi: "Dışişleri Bakanımız da o saate kadar telefon diplomasisini tamamlamış olur."
Davutoğlu'na baktım, açıkladı: "BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin dışişleri bakanlarıyla görüşüyorum.
Az sonra Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'la telefonlaşacağız."
***
Sabah otelin genişçe bir salonunda Erdoğan ve bakanlarla bir araya geldik. Çoğul yazdım, çünkü Başbakan'a eşlik eden genel yayın yönetmenlerinin yanı sıra, medya kuruluşlarının Çin'e gönderdikleri muhabir, foto muhabiri ve kameramanların da yer aldığı büyük bir gazeteci ordusunun karşısına çıktı
Erdoğan. Gezinin kısa bir değerlendirmesinden sonra konu Suriye'ye geldi. İşte Erdoğan'ın verdiği mesajlar ve gerek Şam'a, gerekse uluslararası topluluğa gönderdiği uyarılar:
BM Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın hazırladığı 6 maddelik planın hayata geçmesi için belirlenen son tarihe geldik. Biz Esad yönetiminin bu planı samimiyetle kabul edip uygulayacağına inanmıyorduk ama yine de "İnşallah" dedik. Annan'a da söyledik ama o umutluydu. Gördüğünüz gibi, tutmadı. Bu öyle bir yönetim ki, topunu-tankını güya bir yerden çekiyor ama hemen ardından başka bir yere sevk ediyor.
Bugüne kadar 25 bin sığınmacı geldi. Bu rakam kimbilir nerelere kadar çıkacak... Sığınmacılar için yaptığımız harcamalar 150 milyon doları buldu. Keyfinden kaçmıyor bu insanlar. O nedenle kapıları kapatamayız. Ama bazı ülkeler onları terörist olarak görüyor. Suriye'deki olayları da rejimin teröristlerle mücadelesi gibi basit bir şemaya indirgiyor. İran öyle yorumluyor mesela. Kampları ziyaret edenler ise gerçeği fark ediyor: Sığınmacılar saf, masum insanlar. Annan ısrarımız üzerine hem Hatay'daki hem de Kilis'teki kampları gezecek. Ben de söz verdiğim ama çeşitli nedenlerle bugüne kadar ertelenmiş olan ziyaretimi en yakın tarihte gerçekleştireceğim.
Bu gezimde gördüğüm kadarıyla Çin'in Suriye'ye bakışı değişmeye başladı. Rusya'da da değişiklik belirtileri var. "Birlikte çalışalım" demeye başladılar. Güvenlik Konseyi'nde Suriye'nin artık eski desteği bulacağını sanmıyorum. Hak yerini bulacak, çünkü zulüm ile sonuna kadar abad olunmaz.
Çarşamba günü (Bugün) G-8 toplanacak. Suriye krizinin barışçıl çözümü için son umutlardan veya girişimlerden biri. Bizce G-8 yeni bir paket hazırlayıp, yeni adımlar atmalı. Aynı şekilde Suriye'nin Dostları Grubu ki İstanbul'daki toplantıya 83 ülke ve uluslararası kuruluşun temsilcileri katıldı, BM Güvenlik Konseyi'nden ortak talepte bulunabilir. Arap Ligi'nin de böyle bir imkânı var. Aynı şekilde biz de böyle bir girişimde bulunabiliriz.
Çünkü sınır ihlalinde uluslararası hukuk hangi araçları öngörüyorsa, biz de o araçları kullanma hakkına sahibiz. Tüm seçenekleri masaya yatıracağız. Sonunda Suriye rejimi gerekli adımları atmazsa, biz atmak zorunda kalabiliriz.
***
Erdoğan'ın bu mesajlarının arka planı şöyle özetlenebilir:
Sınır ihlali, Suriye askerlerinin kaçanları arkadan vurmak adına Türkiye topraklarına ateş açmaları, "Casus belli" sayılmasa bile, bize zorunlu ve meşru karşılıkları verme yolunu açtı. Bu, diplomatik yollardan yapılacak uyarılardan sonuç alınamaması halinde, tek taraflı yaptırımların masaya yatırılması anlamına geliyor. Bir dahaki ihlalde karşılık verilmesinden, gerekirse sınır ötesinde güvenli bölge oluşturulmasına kadar geniş bir önlemler yelpazesi içeriyor.
Çin ve Rusya'nın krize bakışları değişmeye başladığına göre, BM Güvenlik Konseyi'nde yeni bir girişimde bulunulabilir. Zira Suriye'ye dış müdahaleyi kesinlikle öngörmeyen karar tasarıları bile Rusya ve Çin'in vetoları nedeniyle bloke oldu. Bu da Beşar Esad yönetiminin cüretini artırdı.
Bununla birlikte Erdoğan'ın "Rejim niyetini göstersin, 910 kilometrelik sınırımız boyunca akan kan dursun. Bizim derdimiz üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil" vurgusu, Beşar Esad yönetiminin ve Baas rejiminin en azından kısa vadede varlığını sürdüreceğinin öngörüldüğü anlamına geliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.