Eleştiride Ölçü
Bir önceki yazımızda tenkit ve eleştiri kelimelerine haksızlık yaparak onları kötü huylarımıza kurban ettiğimizi, bunun bir hile ve istismar olduğunu yazmış ve yeniden gündeme getirmek için sormuştuk:
Ne demek tenkit ve eleştiri?
Sözlükler şöyle diyor: Bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek amacıyla inceleme işidir.
Dikkat edilirse sadece doğru veya yanlış yanlarını bulmak değil, her iki yanlarını beraber bulmaktır. Üstelik bir de bunun sebeplerini serdetmek ve varsa kanıtlarını bulup göstermektir. Bunlar yok ise, tenkit ve eleştiri ile suizan ve iftiranın farkı nedir?
Bu yüzden iş olsun diye başkalarını beğenmemek ve itiraz etmek, veya kin ve nefretimizi göstermek maksadıyla delilsiz mesnetsiz, veya ipe sapa gelmez vehim ve bahaneler ile bir insanı kötülemek, tenkit ve eleştiri değildir.
Aksine bu, çok kötü bir huy, ferdî ve ictimâî çok tehlikeli ve zararlı bir hastalıktır. Çünkü bu kendini beğenmişlik ve kibir alameti olan çirkin tavır ve davranışlar, sosyal ilişkilere çok büyük zararlar verir, birlikte çalışmalara büyük engeller oluştururlar. Bunlardan fert ve cemiyet olarak mutlaka kaçınmamız lazımdır.
Tekrar ediyorum kusur aramak hoş şey değildir. Hatta ayıptır, günahtır. Tek taraflı tenkit hoş şey değildir. Olur olmaz şeylere itiraz etmek, yapılanları beğenmemek, daha iyisini söylemeden fikirleri reddetmek, her söze hayır diye başlamak da hiç hoş değildir. İtiraz yalnızlık getirir, dostları kırar, sosyal ilişkileri bozar. Tefrika sebebidir. Müslümanlar için birlik beraberlik öğüdü veren ve tefrikadan sakındıran Yüce Allah da razı olmaz bunlardan.
Hele bazı hulku dar, kalbi katı, cahil ve hasta tipler vardır ki, kendisi hiçbir şey yapmaz, ama oturur iş yapan herkesi bir bahane uydurarak kötüler. Tutar bu yaptığına da utanmadan sıkılmadan tenkit ve eleştiri der.
Ne alakası varsa?
Böylesi tipler inkar edemedikleri yapılanları ise boş detay, yersiz ayrıntı, işe yaramaz teferruatlar görür, gösterirler. Kendilerinin hiçbir eseri yokken, az da olsa ortaya bir iş koyan, geride bir eser bırakanları çekiştirirler.
Bunların en büyük özelliği toptancılıktır. Sabırla zafere yürümenin adı olan tedriciliğe, yani aşamalı harekete inanmazlar. Daha doğrusu dayanamazlar. Bu yüzden dayanan ve direnen başarılı uzun soluklu başkalarına da tahammül edemezler.
Oysa Allah bu kainatı böyle altı aşamalı bir devirde yaratmıştır. Her mevsim üç aydır. Bir kabak bile bir anda olmaz. Üzümler bile sabırla önce koruk olur ekşidir, sonra olgunlaşır üzüm olur, tatlılaşır. Bir çocuk bir yılda ayağa zor kalkar. Bir mektep yıllarca sürer. Bir devrim bir günde olmaz. Bardağı taşıran son damla, kendinden önce damlayan binlerce benzerinin üstüne konarak taşırma zaferine eriştirmiştir. Bir iftihar ve övünme varsa herkesindir.
Evet, hiçbir zaman her şey bir anda olmaz. Allah Teâlânın muradı böyledir ve kainata kanununu böyle koymuştur. Her şeyi bir anda istemek, hiçbir şey istememektir.
Bunu bir devlet ve medeniyet inşası boyutunda bir düşünelim mi?
Evet, ama gelecek yazıda