Nerede kalmıştık
Kenan Evren ve Çevik Bir hesap veriyor. CHPlilere, MHPlilere göre böyle bir şey olamazdı, ama oldu! Şimdi Kılıçdaroğlu, milletin avukatlığını üslenmek yerine, milli iradenin tecelligahı olan parlemento iradesini yok sayan militarist bir kadronun avukatlığını üslenmiş, daha soruşturma aşamasındaki bir dava hakkında ahkam kesiyor..
12 Eylül iki, 28 Şubat 31 sanıklı bir dava olmayacak.
Daha sıra Demirele de gelecek, Sezere de.. Siyasi Arenanın Media Gladiatörünü de çağıracaklar. Ekibini de.. Orakoğlu ve Sarumsak soruşturması yeniden açılacak ve sanıklar yer değiştirecek göreceksiniz.. Nuh Mete Yükseli de çağıracaklardır göreceksiniz.
Erol Özkasnaka da gelecek sıra. Öfkelenmek yerine, bu gerçeğe kendini alıştırsa iyi eder..
Dün bu duyguyu başkaları yaşıyordu, şimdi kendileri sebep oldukları acıyı tadıyorlar..
Kimbilir, belki Abdurrahman Yalçınkayaya da gelir sıra, hani Moğultay, Oktay çağırılacaksa.. Yanlarına Sabih yoldaşı da alabilirler..
Tansu Çilleri de bekleriz. Babasını da alıp gelse iyi eder. Kocasını da alabilir yanına.. Mesut Yılmazı da bekleriz.. Bunların hiç biri sütten çıkma ak kaşık değildi aslında.. Çiller, Refah-Yol hükümetinde arzı ihlas ettiği çevrelerin siyasi komiserliğini yapıyordu.. 1996 Ekim tarihli Warren Cristopherdan ABDnin Ankara Büyükelçiliğine gönderilen mesajdaki ifadeler, Çillerin Refah-Yoldaki rolünü açıklamaya yetiyor aslında..
Karadayı olmadan Çevik Bir yalnız kalır.
Media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, STKlardan daha bir sürü isim.. 6 milyon kişiyi fişlemişler, bunu 40-50 kişi yapmadı.. Emir komuta içinde, müştereken ve müteselsilen..
Bunlara yardım ve yataklık eden bir sürü isim var.
Bankalara yönetici olan emekli paşalardan yaşayanlara da gelebilir sıra.. O banka patronlarının tanık olarak ifadelerini almakta yarar var. O dönemde zenginleşenler, mal-mülk sahibi olanlara da gelecek sıra. Şu brifinglere katılanların listesini alıp bakmak gerek. Onların içinden çağrılması gereken çok kişi var aslında.. O dönemde yargı kararlarına bir bakmak gerek.. Şu Sultanbeylide belediyenin karşısına, yolun ortasına Mustafa Kemal heykeli diken paşa şimdi nerele, ne yapıyor aceba..
Pamuk Paşanın sözleri kulaklarda hala..
28 Şubat öncesi defterleri de yeniden karıştırmak gerek. Susurluk, MİT raporu.. Çatlı, Kocadağ, Kontrgerilla, Özel Harp..
Belki bu arada İncetahtacı suikasti de yeniden soruşturulur.. Belki Sabancı davası da yeniden açılır..
İrtica PKKdan daha tehlikeli diyen Erkaya ölse de, yakın çalışma arkadaşlarını, işbirliği yaptığı isimleri yakın takibe almak gerek..
Demirel ve Karadayı gelmeden liste eksik kalır.. Demireli de, Karadayıyı da tek kişi olarak düşünmemek gerek..
Bu Çevik Birin yatacak yeri yok. Adam Evrenin önce özel kalem müdürü, sonra baş yaveri. 12 Eylül davasında da sanık olabilir.. En azından tanıklığına ihtiyaç duyuylacaktır. Evrene unuttuklarını hatırlatabilir.. Çevik Bir aslında İsrail-ABD çizgisine yaklın bir adam.. Eski dostlarının kendini feda etmeyeceklerini düşünmüş olabilir ama, gelinen nokta işte burası..
Görünen o ki, Çevik Bir orada uzun süre tek başına kalmayacak.. Gazeteci dostları, asker arkadaşları ve iş adamı dostları da gelecek yanına.. Ve tabii emir komuta zinciri içindeki bürokratlar da. Bu arada haberlere bakılırsa: 28 Şubat soruşturması kapsamında postallı aktörlerin gözaltına alınmasının ardından sıranın dönemin bürokratlarına geleceği belirtilirken, bu isimler arasında Ankara Valisi Alaattin Yükselin de adı geçiyor.
Eski Sabah gazetesinin Sahibi Dinç Bilgin, 28 Şubat döneminde, basının, yargının, siyasetin, üniversitelerin ve birçok kurumun ordununu baskısı altında kaldığını söyledi. Bir yemekte Çevik Bir ve Erol Öskasnakın Sabah gazetesi yazarlarını kendisine şikayet ettiklerini belirten Bilgin, Basın demokratik mücadele yerine, uydurma haberleri yayınladı diyor. Tiyatro aktörlerini mürteci diye sokağa salmışlar. Bunu samimiyetle söylüyorum diye ekliyor.
O günün mediasında Erbakan hükümetinin istifaya zorlama görevi Hürriyete verilmişti.. Demokrasiye balans ayarı yapılıyordu ya, post modern Kazıklı Voyvoda tarafından.. Cuntacılar Refah-Yol hükümetinin düşürülmesini en önemli faaliyet olarak gösteriyorlardı.
Milletvekillerinin istifa etmeleri için Paşamızın selamı var denmesi yeterli idi birileri için.. Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararları için, bir paşa selamı yetiyordu..
Şu habere bakar mısınız? Aslında bu haber, bir çok şeyi açıklıyor: 28 Şubat MGKsından bir hafta evvel Çevik Bir, dönemin MGK Genel Sekreteri İlhan Kılıçla birlikte Washingtondaydı. İkili, CIA Başkanı George Tenetle gizlice bir araya gelmişti. Çevik Bir Paşa ile aynı günlerde, Rahmi Koç da Washingtondaydı! 28 Şubattan sadece üç gün önce de, Genelkurmay Başkanı Karadayı İsraili ziyaret etmişti.
Ha! Sahi yahu, o dönemde İsraille yapılan anlaşmalar, silah alımları, tank ihalelerini filan da yeniden masaya yatırmak gerek.. Hele şu soruşturma tamamlansın, yeni dalgaları görelim, iddianame bir hazırlansın, kabul edilsin, daha söyleyecek çok şey var.. 28 Şubatın açtığı yaralar hâlâ çok sıcak ve hâlâ kanıyor.. Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.