Belkıs İbrahimhakkıoğlu

Belkıs İbrahimhakkıoğlu

Hayırlarla

Hayırlarla

“Bâki kalan şu kubbede bir hoş sâda imiş”. Bu dünya için iki kapılı han demişler. Ezelden ebede o muhteşem akışta bir ara durak dünya. Görmemiz gerekeni gördükten, almamız gerekeni aldıktan yaratılış hikmetini kavradıktan sonra teferruatla oyalanmadan hoşnutlukla terk edilmesi gereken bir durak.
Dünyanın yaratılış hikmetini kavramış olan Allah’ın veli kulları zıtlıklarda Hakk’ın varlığını idrak ettiren tecellileri görmüşler. Bu yüzden Efendimiz (a.s.) hazretlerinin ‘Ya hayır konuş ya sus’ emrine imtisalen lisanlarını hayrın tasarrufuna vermişler. İçselleştirmemiz gereken en net örnekleri Hz. Peygamber’in şahsında buluyoruz. Efendimizin konuşmalara yön tayin etmesi sözün hakikatini açığa çıkarıyordu.
Zamanımızda sık sık değişen gündemlere uygun yeni diller yeni kavramlar oluşuyor. Hakikatle bağını koparmış olan bu ifade tarzı zihnimizin ve duygularımızın ambargo koyuyor. Bu ambargodan kendini azat edip de sahih düşünebilen, Efendimizin vârisi irfan ehline kulak veremeyişimiz bizi çıkmazlara sürüklüyor. Bu da sözün “çıkmaz sokağı”dır.
Yaklaşık bir yıldır bu köşede sizlerle beraber olduk. Üzerimde hakkınız vardır. Zaman zaman Türkiye’nin bu çıkmaz sokağa sürüklenen meseleleri karşısında insanların “kör” bakışlarından duyduğum üzüntüyü sert şekilde dile getirdim. Ama emin olun bu sertlik beni hep rahatsız etti. Sözün hakikati üzerine biraz düşünüp “acaba bunu çok daha hayra vesile olacak şekilde ifade edemez miydim” diye kendimi sorguladım. Yapabilirdim de. Ama şerrin sesinin bizim kendimizle böyle bir hesaplaşmaya girmemize fırsat tanımadığını fark ettim.
Bu çağda insanın kendini tanıyabilmesi ve kendi gerçeğiyle hesaplaşabilmesi için bu hızlı seyirden uzaklaşması gerektiğine inananlardanım. Söze gelen tıpkı sahih rüyalar gibi insanı terk ediyor. Bu yüzden hayatın ritmini yavaşlatıp tefekkürü artırmak gerekiyor.
Çok farklı düşüncelere ve mizaçlara sahip olabiliriz ama önce hepimiz Allah’ın kuluyuz. Bu yüzden “kimsenin aybını görüp kılma zinhar aşikâr/günde yüz bin aybın örter iken Cenab-ı Perver Nigâr” denmiştir. Müslümana yakışan şerre karşı şer dili kullanmak değildir. Hz. Ali’nin nefsine set olan kılıç bizim de öfkemizin önünü kesmeli. Bunu da ancak o hali içselleştiren atalarımızın bize miras bıraktığı şu dustürla halledebiliriz: “el yahşi ben yaman/el buğday ben saman”
Bu köşede yazmaya “kelamın sorumluluğuyla” başladım yine kelamın sorumluğu ile bitireyim istedim.
Gözlerinizi ve belki zihinlerinizi yorarak köşeyi işgal ettim. Muhakkak ki bütün bunlardan bir hak doğuyordur. Hakkınızı helal edin. Hayırlarla kalın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Belkıs İbrahimhakkıoğlu Arşivi