Hayırlarla
Bâki kalan şu kubbede bir hoş sâda imiş. Bu dünya için iki kapılı han demişler. Ezelden ebede o muhteşem akışta bir ara durak dünya. Görmemiz gerekeni gördükten, almamız gerekeni aldıktan yaratılış hikmetini kavradıktan sonra teferruatla oyalanmadan hoşnutlukla terk edilmesi gereken bir durak.
Dünyanın yaratılış hikmetini kavramış olan Allahın veli kulları zıtlıklarda Hakkın varlığını idrak ettiren tecellileri görmüşler. Bu yüzden Efendimiz (a.s.) hazretlerinin Ya hayır konuş ya sus emrine imtisalen lisanlarını hayrın tasarrufuna vermişler. İçselleştirmemiz gereken en net örnekleri Hz. Peygamberin şahsında buluyoruz. Efendimizin konuşmalara yön tayin etmesi sözün hakikatini açığa çıkarıyordu.
Zamanımızda sık sık değişen gündemlere uygun yeni diller yeni kavramlar oluşuyor. Hakikatle bağını koparmış olan bu ifade tarzı zihnimizin ve duygularımızın ambargo koyuyor. Bu ambargodan kendini azat edip de sahih düşünebilen, Efendimizin vârisi irfan ehline kulak veremeyişimiz bizi çıkmazlara sürüklüyor. Bu da sözün çıkmaz sokağıdır.
Yaklaşık bir yıldır bu köşede sizlerle beraber olduk. Üzerimde hakkınız vardır. Zaman zaman Türkiyenin bu çıkmaz sokağa sürüklenen meseleleri karşısında insanların kör bakışlarından duyduğum üzüntüyü sert şekilde dile getirdim. Ama emin olun bu sertlik beni hep rahatsız etti. Sözün hakikati üzerine biraz düşünüp acaba bunu çok daha hayra vesile olacak şekilde ifade edemez miydim diye kendimi sorguladım. Yapabilirdim de. Ama şerrin sesinin bizim kendimizle böyle bir hesaplaşmaya girmemize fırsat tanımadığını fark ettim.
Bu çağda insanın kendini tanıyabilmesi ve kendi gerçeğiyle hesaplaşabilmesi için bu hızlı seyirden uzaklaşması gerektiğine inananlardanım. Söze gelen tıpkı sahih rüyalar gibi insanı terk ediyor. Bu yüzden hayatın ritmini yavaşlatıp tefekkürü artırmak gerekiyor.
Çok farklı düşüncelere ve mizaçlara sahip olabiliriz ama önce hepimiz Allahın kuluyuz. Bu yüzden kimsenin aybını görüp kılma zinhar aşikâr/günde yüz bin aybın örter iken Cenab-ı Perver Nigâr denmiştir. Müslümana yakışan şerre karşı şer dili kullanmak değildir. Hz. Alinin nefsine set olan kılıç bizim de öfkemizin önünü kesmeli. Bunu da ancak o hali içselleştiren atalarımızın bize miras bıraktığı şu dustürla halledebiliriz: el yahşi ben yaman/el buğday ben saman
Bu köşede yazmaya kelamın sorumluluğuyla başladım yine kelamın sorumluğu ile bitireyim istedim.
Gözlerinizi ve belki zihinlerinizi yorarak köşeyi işgal ettim. Muhakkak ki bütün bunlardan bir hak doğuyordur. Hakkınızı helal edin. Hayırlarla kalın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.