Ehli Sünnet Cemaatlerine Açık Mektup
İnançta, fıkıhta, ahlakta, ahkâm-ı sultaniyede Ehl-i Sünnet ve cemaat dairesi içinde bulunan bütün tarikatların, cemaatlerin, hizip ve fırkaların, grupların, meşreplerin ve parçaların başlarındaki muhterem zatlara ve kurmaylarına, naçiz bir Müslüman olarak açık mektubum ve dilekçemdir.
Besmeleden, hamdeleden ve salveleden sonra:
Allahın selam, rahmet ve bereketi üzerimize olsun...
Konu: Kur'an-ı Kerim, Sünnet-i Peygamberî, icmâ-i ümmet temelleri üzerine kurulu olan Ehl-i Sünnet Müslümanlığına karşı dıştan ve içten açılmış olan yıkma ve çökertme hareketi her gün şiddetini ve tahribatını arttırmaktadır. Bütün Ehl-i Sünnet Müslümanlarının Kur'an, Sünnet ve icmâ İslamlığını korumak için birleşmeleri gerekmektedir. İşbu dilekçem hizmette ve savunmada birleşmeye dairdir.
Tafsilat:
Bizi Kur'ana, Sünnete bağlayan ve icmâ dairesi içinde bulunmamızı sağlayan Ehl-i Sünnete karşı dehşetli bir Protestanlaştırma hareketi başlatılmıştır.
Müslümanların içine Siyonist, Haçlı, İsrail, ABD, AB ajanları, casusları ve provokatörleri girmiştir.
Şeriat İslamlığını yıkıp, onun yerine çeşit çeşit reformcu, yenilikçi, değişimci, ligt/ılımlı İslam, BOP İslamı, Fazlurrahmancılık, Afganîcilik gibi cereyanları getirmek isteyenler gece gündüz çalışmaktadır.
İslamî hareketin içine sızmış birtakım Kripto ajanlar, Tevhid ile Teslisi bağdaştırmaya çalışmaktadır.
Ehl-i Sünneti yıkmak için büyük paralar harcanmaktadır.
Ehl-i Sünneti yıkmak için, her Müslümanın (büyük kısmında kasıtlı veya kasıtsız fahiş hatâlar bulunan) mealleri, tercümeleri, tefsirleri okuyup kendi re'y ve hevasına göre hüküm çıkartmasını ve yorumlamasını isteyen bid'at cereyanı yaygın hale gelmiştir.
Dinimizi, içten, kadınları kullanarak yıkmak isteyen yenilikçi, AB standartlarını İslam'ın üzerinde tutan ve gören zihniyet sinsice faaliyet göstermektedir.
İş o raddeye gelmiştir ki, Hâce-i Âlem, Fahr-i Kâinat, Resûl-i Kibriya aleyhissalatü vesselam Efendimizin hadîs-i şeriflerinin ayıklanması faaliyeti bile başlatılmıştır.
Zaruriyat-ı diniyeden olan, "Allah katında İslam'dan başka hak, makbul ve geçerli başka bir din bulunmadığı" temel inancına bile saldırılmış, "Üç ibrahimî hak din vardır, bunların üçünün mensupları da ehl-i necat ve ehl-i Cennettir" safsatası ortaya atılmıştır.
Müslümanların, müctehid imamları, icazetli ulema ve fukahayı bırakıp birtakım sarıklı Farmasonları imam, önder, rehber, kılavuz ve mürşid edinmelerini tavsiye eden ve bu yolda propaganda yapan cereyanı hepimiz biliyoruz.
Ümmet (kaldıysa) arasındaki şaşkınlık o raddeye gelmiştir ki, İslam-şinasî adlı kitabında "Allah gerçek bir Janus'tur=Hoda Janus-i hakikî est" diyen bir zındık, bazıları tarafından göklere çıkartılmakta, büyük mücahid olarak görülmektedir.
Ashab-ı kiramın bir kısmına haksız ve ağır tenkitler yöneltilmektedir.
Bir kısım bozuk yerli oryantalistler İslam'da devlet olmadığını, laiklik olduğunu iddia edecek kadar zıvanadan çıkmıştır.
Birtakım İslamcı radikal gençlerin gizlice mut'a nikahı yaparak evlendiklerini duyuyoruz.
Müslüman kadınların kâfir erkeklerle evlenebileceğine dair bâtıl ictihadlar ortaya atılmıştır.
Bütün bu hengâme içinde Siyonistlerin, Evangelistlerin, İsrail'in, ABD'nin, AB'nin ilk fırsatta Müslümanların başına kendilerine itaatli ve biatli bir Halife getirmek istediklerine dair söylentiler vardır.
Küfür, nifak ve bid'at cephesi her hâl ü kârda Ehl-i Sünneti İslamlığını yıkmak ve onun yerine kendi istedikleri ve türettikleri yeni bir İslam getirmek istiyor.
Bu İslam'ı da başta Arap dünyası olmak üzere bütün İslam âlemine örnek olarak gösterip sunuyorlar.
İşte Kur'an , Sünnet, icmâ ve Şeriat İslamlığının her taraftan hücuma uğradığı bu karanlık devirde, bütün Ehl-i Sünnet Müslümanlarının birleşerek hücumları, saldırıları def'etmeleri gerekir.
Bunun için:
Bütün Ehl-i Sünnet cemaatlerin,
Bütün Ehl-i Sünnet tarikatların,
Bütün Ehl-i Sünnet grupların
Bütüh Ehl-i Sünnet parçaların
konfederasyon veya federasyon şeklinde tek çatı altında birleşmeleri şarttır, hayatî bir zarurettir.
Böyle bir birleşme, ileride kurulacak Ümmet ve İmâmet teşkilatının bir başlangıcı olacaktır.
Ehl-i Sünneti savunmak, bid'atleri savmak için mutlaka İslamî Bilgi Bankası kurulmalıdır.
Mutlaka icazetli ulema ve fukahadan oluşan bağımsız bir Fetva Meclisi kurulmalıdır.
Bugünkü dağınıklık, bugünkü kopukluk, bugünkü irtibatsızlık içinde Ehl-i Sünneti korumamız çok zordur.
Teklifimi bütün Ehl-i Sünnet cemaat, tarikat, dernek, vakıf ve gruplarının muhterem başkanlarına, kurmay heyetlerine saygı ile sunuyorum.
Hürmetlerimle.
(Not: Şahsım adına hiçbir isteğim yoktur. Hiçbir vazife, makam ve mevki de talep etmiyorum. Teklif edilse, ehliyetim ve icazetim olmadığı için kabul etmem...
İkinci not: Bu açık mektubumu veya dilekçemi Ehl-i Sünnet cemaat, tarikat ve hiziplerine doğrudan doğruya göndermiyorum. Basınla ilgilenen sorumlu ve vazifeli kişileri elbette bu yazımdan haberdar olacak ve muhterem Hocalara, Hocaefendilere, Büyük'lere bildireceklerdir. Uygun görürlerse, değer verirlerse istek ve tekliflerimle ilgilenirler...)
* (İkinci yazı)
Ticaret Yapmadan Karun Gibi Zengin Olanlar
Son yüz yıllık tarihimizde birtakım büyük, daha doğrusu iri şahsiyetler, ömürleri boyunca ticaret, üretim, finans işleri yapmadıkları halde Karun kadar zengin olmuşlar ve öldüklerinde efsanevî servetler bırakmışlardır.
Bu konuda binlerce kitapta, makalede, arşiv belgesinde çok sayıda referans vardır ama henüz bu acayip ve anormal servetlerin, zenginleşmelerin ciddî ve mufassal (ayrıntılı) bir tarihi yazılmamıştır.
1915 ile 18 arasında Anadolu'dan silinen Ermenilerin bıraktıkları malların bir kısmı ne olmuştur?
Lozan'ın mübadele (nüfus değişimi) maddesiyle Yunanistan'a bir buçuk milyon Rum gönderilmiş, yerine o ülkeden bu rakamın üçte biri kadar Türk gelmişti. Anadolu Rumlarının bir kısmı zengindi, malları mülkleri çoktu. Bu malların bir kısmı ne oldu?
Türkiye'de akıl almaz miktarda çok vakıf malı vardı. Bunların pek büyük bir kısmı uçmuş gitmiştir. Nereye gittiler?
Şu anda Fransa'da yaşayan ünlü tarihçi ve araştırıcı (Türkiye kökenli) Esther Benbassa, Mütareke yıllarında 22 ton altının bir yat ile İstanbul'dan Karadeniz, Romanya, Tuna yoluyla Avrupa'ya gönderildiğini yazıyor. Tarihçilerimiz bu rivayet hakkında da araştırma yapmamış, kitap yazmamışlardır. Birtakım söylentilere göre bu paralar (veya bir kısmı) yine Türkiyeye dönmüş, birilerine "emanet" edilmiştir.
Yakın tarihimizde soygunlar, talanlar, haram ve kara parayla süper zengin olma vak'aları vardır.
Son çeyrek yüzyıl içinde kasıtlı olarak yüksek tutulan ve yine kasıtlı olarak sürdürülen enflasyonun gölgesinde birtakım siyaset ve iktisat mafyaları yüz milyarca dolarlık kirli kazançlar ve servetler edinmişlerdir.
Birilerine, önceden haber verilen devalüasyonlarla bir gecede akıl almaz miktarda yüklü haram servetler kazandırılmıştır.
Bugün bazı saflar, ülkenin en zenginlerinin birkaç mâruf ve ünlü işadamı, bankacı (ve aileleri) olduğunu sanır. Fısıltı medyasının kulağı delikleri ise Türkiye'nin süper zenginlerinin bazı belediye ve politika dükaları olduğunu iddia etmektedir.
Tarih günü gününe sıcağı sıcağına yazılmaz, yazılamaz ama aradan elli sene geçtikten sonra sahih bilgilerin ve belgelerin ışığında ve desteğinde "Türkiye Yolsuzluklar Tarihinin" birinci cildinin hazırlanması gerekmez mi?
Şunu da arz etmek istiyorum:
Bendeniz, hangi meşrepte ve renkte olursa olsunlar temiz ve şeffaf vatan, halk, devlet hizmetkarlarına (İslam'a militanca, holiganca, fanatikçe saldırmamaları şartıyla) saygı beslerim.
Dinî boyutu yok veya çok zayıf ama siyasete atıldığı zaman bir ceketi varmış, ayrıldığı zaman bir ceketle ayrılmış... Böyle bir kimseyi takdir eder ve alkışlarım.
Merhum Adnan Kahveci böyle bir kimseydi. Büyük Millet Meclisi, milletvekillerinin maaşlarını artıran bir kanun çıkarttığı vakit, dilekçe vererek kıyak farkını almamış, emeklilik zammından da feragat etmişti.
Kahveci elbette bu sahada tek isim değildir. Onun gibi olanlar, hangi partiden, hangi görüşten iseler (militan dinsiz olmamaları şartıyla) kendilerine saygı beslerim.
Millî Mücadeleyi ilk başlatan Çerkes Edhem'in fikirlerini beğenmem ama onun vatana, halka, devlete hizmet ederken hırsızlık yapmamasını takdir ederim.
Norveç, İsveç, Finlandiya, Avusturya, İsviçre, Yeni Zelanda ve onlara benzeyen temiz ve medenî ülkelerin yakın tarihinde siyasî nüfuzunu alet ederek zenginleşen politikacılar görülmemiştir. O ülkelerin sosyal mideleri böyle pislikleri kaldırmaz. Hemen kusarlar.
Beni en fazla üzen husus bazı İslam ülkelerinde çok yoğun ve yaygın kirlilik ve kokuşma olmasıdır.
Demek ki, bugünkü Müslüman toplumların mideleri böyle pislikleri kaldırıyor.
17.04.2012