Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Kutlu doğum, sonsuz muştu

Kutlu doğum, sonsuz muştu

Dünya şiddetin kıskacında... İnsanlık âlemi derin bir bunalımda... Varlık sebebini unutan insan, “madde” bağımlısı oldu...

Para ve güç eksenli hayat felsefesi, altta kalanların canını çıkarıyor...

Artık bir yanımız terör, bir yanımız savaş, bir yanımız “iktisat” düsturuna uymamanın ürettiği kıtlıklar, yokluklar...

Bu kıskacın içinde bunalıyoruz.

Bunaldıkça bir birimizle dalaşıyoruz.

İnsanın “Ahsen-i takvim” sırrında yaratılmış “Eşref-i mahlûkat” olduğu gerçeğini kavrayamayan, bunu kavrayamadığı için de “Yaradandan ötürü yaradılanı hoş görme” basiretini gösteremeyen ve bu yüzden, kendisi gibi inanmayan, kendisi gibi düşünmeyen, kendisi gibi giyinmeyen, kendisi gibi yaşamayan herkesi hor gören nesiller yetiştirdik...

“Anlayış”ın yerini “şiddet” aldı... “Barış”ın yerini “kavga”... “Sevgi”nin tahtına “kin” oturdu... “Müsamaha”nın yerine “öfke” geldi... “Helâlinden kazanma” düşüncesi, “Ne pahasına olursa olsun kazanma” hırsına dönüştü.

Devletlere de, insanlara da şiddet hâkim... Artık güçlü devletler daha güçsüz devletlere saldırıyor (maddeci insan ihtirasına iki Dünya Savaşı yetmemiş olmalı ki, yeni savaşlarda kendini tüketiyor)...

Olumsuz tabloyu normal yollardan değiştirme umudunu yitiren gruplar ve grupçuklar, terörden medet umuyor...

Terör zaman zaman bireyselleşip kocadan kadına, evlattan anne-babaya yöneliyor!..

Ne bir “haksızlık yapma” endişesi, ne bir “kul hakkı” korkusu, ne “sevap”, “günah” derdi...

Benliğimize çoktandır kin ve öfke hükmediyor.

Bu tablo dünyaya Batı’nın armağanıdır!

Yoksa Devr-i Saadet’i en iyi şekilde kendi çağına yansıtan Selçuklu-Osmanlı terkibi içinde şiddete yer yok...

Hoşgörüsüzlüğe yer yok... Anlayışsızlığa yer yok... Zorlamaya, horlamaya yer yok...

Çünkü bu terkipte insan “kutsal varlık”tır ve “Her şey insan için”dir.

Bu anlayışı terk ettik edeli, gitgide “İnsan insanın kurdu” haline geldi...

Batı’lı “aydınlanmacı”ların (Her konuda akla öncelik tanıyan düşünce sisteminin etkisi ile 18. Yüzyıl’da Avrupa’da bilimde ve felsefede büyük gelişmelerin olduğu döneme “Aydınlanma Çağı” deniyor) dünyaya dayattığı “Yeni Yaşam Modeli” böyle bir sonuç verdi işte...

“Allah sadece insanın var ve yok olmasına karar verir” dediler, “bu ikisinin arasındaki bölgede, yani hayatın içinde (haşa) Allah’a yer yoktur, her şeye akıl karar verir”.

Böylece “Deist” (akılcı) eksende yeni bir dünya kuruldu. İnsanın Allah’la irtibatı koparıldı...

Bununla birlikte insan, kendini “yanlış”tan ve “günah”tan koruyan manevi dizginlerinden kurtulmuştu. “Kutsal” ile ilişkisi kalmamıştı.

Sonuç olarak hem bencilleşti, hem de acımasızlaştı. “Daha fazla para kazanma”, kazanıp daha çok güçlenme ihtirası insan hayatına hükmetmeye başladı...

Ezebildiğini ezdi, ezemediğine “bende” oldu; kimi zaman eğilip büküldü, ezilip büzüldü; gitgide insanlıktan çıkıp alabildiğine vahşileşti.

Havayı kirletti, denizleri kirletti, ozon tabakasını deldi. Hiçbir tedbir almadan kurduğu fabrikalarla çevreyi, eğlence düşkünlüğüyle (uyuşturucu dahil) hayatı kirletti!

Geliri arttı belki, ama hiçbir kural tanımayan “kazanma” hırsı, envai çeşit ayrımcılığı ve eşitsizliği de beraberinde getirdi...

Her şey yeni bir “Yürek İnkılâbı”nın gerekliliğini gösteriyor: O da Peygamber Efendimiz’in öğretisi çerçevesinde olacak.

Unutmayın: “Kutlu Doğum”lar mutlu oluşlara gebedir!


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi