Kutlu Doğum Haftası... Onu anlatmak değil, anlamak lâzım
Günler ne de hızlı akıp gidiyor...
Daha geçen hafta bugün, Kutlu Doğum Haftasına dair haberler veriyorduk... Şanlıurfada 120 bin kişiye tirit ikram edildiğinden, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Sinan Erdem Spor Salonunda düzenlenen Kutlu Doğum etkinliğinin coşkulu şekilde geçtiğinden söz ediyorduk...
O etkinlikte konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan, ne güzel şeyler söylemişti...
Peygamber Efendimizin hayatı, döne döne okunacak bir derstir diyor ve ekliyordu:
Onu anlatmaya değil,
Anlamaya çalışmalıyız!
Ne güzel tesbit...
Onu anlatmaya değil,
Anlamaya çalışmalıyız.
Aynı etkinlikte, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da, kendisinden umulmayan güzellikte bir konuşma yapmıştı:
Allah, Ey Habibim, sen olmasaydın, dünyayı yaratmazdım buyurmuştur... Hepimiz sevgi ve kardeşliğin ürünüyüz. İnsanın gönlünde sevgi ışığı varsa dünyanın bütün ışıkları sönmüş olsa da o doğruyu bulur, bütün güzel şeyler sevgiden doğar... Bütün kötülükler sevgisizlik yüzündendir. Sevgisizlik bu dünyayı cehenneme çevirecek bir felakettir. Bugün dünyadaki felaketlerin başlıca sebebi sevgisizliktir. Bu ateş hepimizi tehdit etmektedir.
Okuduğumuz Kuran-ı Kerim bizi doğruya götürmektedir... Hz. Muhammedin sünneti, Onun ahlakıdır. Peygamberin ahlakı ile ahlaklanmadıkça kurtuluş mümkün değildir.
İşte ben bu etkinlikten söz edecek, oradan da yine Diyanet tarafından düzenlenen diğer Kutlu Doğum etkinliklerine gelecektim.
Ama, dedim ya;
Zaman; göz açıp kapayıncaya kadar, hızlıca akıp geçti.
MÜMİNLER KARDEŞTİR
Ne zaman ki;
Cuma günü, aynı zamanda gazetemizdeki mescidde imamlık yapan Nusret Reçber Hoca, Cuma hutbesinde Kardeşlik Ahlâkından söz etti, işte o zaman kendi kendime dedim ki; Sen hâlâ yazacaksın!.. Kutlu Doğum Haftası geldi de, geçiyor bile!
Nusret Reçber Hocanın hutbesi hoşuma gitti... Kardeşlik Hukuku konusuna Kuran-ı Kerimdeki şu ayetle girdi:
Müminler ancak kardeştirler.
Ya da, başka bir ifadeyle;
Ancak müminler kardeştir.
Bu ayet dedi Nusret Hoca:
Yeryüzündeki tüm Müslümanları evrensel bir ailenin bireyleri olarak ilân etmektedir.
KARDEŞLİK İLÂNI
Sonra; Müminler, bir duvarın kenetlenmiş tuğlaları gibi birbirlerine bağlıdırlar şeklindeki Hadis-i Şerifi nakledip, dedi ki;
Efendimizin uygulamasıyla tesis ettiği bu kardeşlik, öyle bir kardeşliktir ki; hangi sebeple olursa olsun tüm cahili hayatı geride bırakacak; kabile, soy, ırk bağlarının hepsini yerle bir edecek ve yerine imanla yoğrulmuş, kâfirlere karşı şiddetli, müminlere karşı şefkatli ve merhametli olmayı gerektirecek bir kardeşlik...
Öyle bir kardeşlik ki, Birbirinizi kardeş ilan ediyorum dendiğinde, Ensar ile Muhacir için; onlar mallarını, ev-barklarını, hatta aile fertlerini dahi paylaşmak için gözden çıkaracak kadar ileri gidebilecek bir kardeşlik...
Öyle eşi bulunmaz bir kardeşlik ki, dünyanın kurtlar sofrasına dönüştüğü bir anda, açlığın, sefilliğin kol gezdiği bir zaman ve zeminde bir şey dağıtıldığında, ilk önce falan kardeşime verin, onun buna benden daha çok ihtiyacı var denilecek.
Nusret Reçber Hocayı dinlerken, Ağzına sağlık hocam dedim... Çünkü, son cümleleri hayli anlamlıydı:
Bugün ümmeti Muhammedin böyle bir kardeşliğe daha çok ihtiyacı var... Birbirinin ayağını kaydırma, çelme takma, şunu-bunu kayırma, ötekini saf dışı bırakma, dünyevi menfaatlerini ön plana alma derdi güdülmeyen bir kardeşliğe bugün çok ihtiyaç var.
YAŞAR DEĞİRMENCİNİN KİTABI
Derken, Cuma Namazını kılıp, yukarı çıktım... Bir de baktım, bir kitap duruyor masamda... Hem de, Yaşar Değirmenci Hocanın kitabı...
Ne tevafuk değil mi;
Tam da Kutlu Doğum Haftasında, Peygamberimizin Hayatından Seçmeler adlı kitabı yayınlanmış Yaşar Hocanın...
Düşün Yayıncılık tarafından basılan, Adım Dağıtım tarafından dağıtılan ve 0212 524 75 24 nolu telefondan istenebilecek kitap, birinci hamur ve 256 sayfa...
Fiyatı da 15 lira...
Yaşar Değirmenci Hoca, Peygamber Efendimizi (sav) o kadar güzel tasvir etmiş ki, ekleyecek bir söz yok.
Âlemlere Rahmet... Hâtemül Enbiya... Gönüllerimizin Sultanı... Muhterem Muallimimiz... Asaletli Fatihimiz... En güzel örneğimiz, en güzel rehberimiz... Sabır abidemiz... En hayırlı davetçi... Muhammedül Emîn... Resulullah... Habibullah.
Peygamber Efendimiz (sav)le ilgili bu güzel tasvirleri yapan Yaşar Hoca, kitabında, Peygamberimizin Hayatından gerçekten de seçme örnekler almış...
Meselâ, şu olaylar:
KİM, NASIL SEVSİN?
¥ Sehl bin Sad radıyallahu anh anlatıyor:
Bir gün Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellemin yanına bir adam geldi ve dedi ki; Ey Allahın Elçisi;
Bana öyle bir iş söyle ki; onu yapınca beni hem Allah, hem de insanlar sevsin.
Peygamberimiz ona şunu söyledi:
Allahın taksimatına razı ol ki Allah seni sevsin!.. Kulların elindekine göz dikme ki insanlar seni sevsin!
ABDEST SUYUNDA İSRAF
¥ Abdullah ibn-ü Amr rivayet ediyor:
Hz. Peygamber; abdest alıyorken Hz. Sada uğradı. (Suyu israf ettiğini görünce) de şöyle dedi:
¥ Bu ne israf böyle? (Ya Sad!)
¥ (Ya Resûlellah! Hiç) abdestte de israf olur mu?
¥ Evet, akıp-giden bir nehir kenarında da alınsa (abdestte su israfı olur. Bu sebeple bundan kaçınmak gerekir.)
BOŞ OTURANI SEVMEZDİ
Peygamberimiz, ashabıyla beraber giderken yol kenarında boş oturan bir şahsın önünden selâm vermeden geçerler... Dönüşlerinde aynı şahsa, aynı yerde rastlarlar. Bu defa Peygamberimiz selam verir:
Ashab:
¥ Ya Rasulallah! Giderken selam vermediniz, şimdi selam verdiniz. Bunun hikmeti nedir? diye sorar:
Peygamberimiz;
¥ Giderken bomboş oturuyordu. Dönüşümüzde ise elinde bir çöple yere çizgiler çiziyordu. Bir meşguliyeti vardı. Onun için selam verdim diye cevap verir.
İMTİYAZI REDDEDERDİ
Bir yolculuk sırasında yemek için mola verilmişti. Bir koyun kesip pişirmeye karar verildi. Bunun için ashab-ı kiram, aralarında bir vazife taksimi yaptılar. İçlerinden biri; Ey Allahın Resulü! Koyunu ben keseyim dedi. Diğeri; Ey Allahın Rasulü! Ben de pişireyim dedi. Böylece yapılması gerekenleri kendi aralarında paylaştılar.
Peygamberimiz de; Ben de ateş için odun toplayayım diyerek onlara katılmak istedi. Arkadaşları; Ey Allahın Rasulü! Siz yorulmayınız, biz o işi de görürüz. Sizin çalışmanıza ihtiyaç yok ki dediler.
Sevgili Peygamberimiz mütevazı bir şekilde şöyle buyurdu: Gerçekten bunu isteyerek yapacağınızı biliyorum. Ama ben size karşı imtiyazlı (ayrıcalıklı) bir mevkide bulunmaktan hoşlanmam. Bunu Allah da sevmez.
ONA ÜMMET OLMAK
Önderimiz Hz. Muhammed (sav) işte böyle bir peygamberdi...
Hem imamdı, hem de öğretmen.
Nehir suyunun israf olmasına bile gönlü razı olmayan bir çevreci idi...
Çalışmayı o kadar teşvik ederdi ki, boş duran adama selâm bile vermezdi.
O, bir Peygamberdi.
Ama, insandı...
Hem de imtiyaz istemeyen eşitlikçi anlayışa sahip bir insan...
Başbakanın dediği gibi;
Onu anlatmaya değil,
Anlamaya çalışmalıyız.
Geçtiğimiz günlerde Batmanda, bugün de Diyarbakırda Kutlu Doğum Etkinliği düzenleyen Peygamber Sevdalıları Platformunu tebrik ediyorum.
Ona ümmet olmak ne güzel...
Öğütlediği kardeşlik ne güzel...
Hasılı kelâm;
Müslüman olmak ne güzel...
Generallerden haberler
Gazeteler haber yapmış: Generalin evine 40 polisle baskın... Erol Özkasnak, Bodrumdaki yazlığından polis ordusu eşliğinde alındı!
Bunun, neresi haber?.. 40 polisle baskın mı, orasının generalin evi olması mı?.. 40 polisle baskın çok önemli ise, bizde artısı da vardı... Malûm, 1999da bizim gazetemizi de 400 polisle basmışlardı... Üstelik 2 panzer ve keskin nişancılar eşliğinde!.. Ne yani; generalin basılması haberdir de, gazetenin basılması haber değil midir?.. Baskın olayı önemli bir haberse, o zaman 400 polisli baskını niye haber yapmadınız?.. Ne yani, haber olabilmek için, illâ general mi olalım?!?..
Şu hâle bakın; basılıyorlar, haber oluyorlar, namaz kılıyorlar yine haber oluyorlar!.. Adamlar dört yıldızlı değil, sanki pop yıldızı!
Çevik Birden söz ediyorum... 3 gün gözaltında kalan Çevik Bir ve ekibi, sorgu esnasında polisten seccade istemiş ve 5 vakit namaz kılmış iyi mi?.. Gelin de, ilâhi adalet demeyin... Adam, 15 yıl önce her namaz kılanı irticacı diye ordudan atardı... Erbakana düşmanlıkları da, namaz kıldığı içindi... Darbeyi de o yüzden yaptılar ya!..
15 yıl sonra bugün, kendileri irticacı olmuşlar iyi mi?!?..
Ecevitin şiirinde; Gurbete düşünce anlarsın Yunanla kardeş olduğunu deniliyor ya; öyle anlaşılıyor ki, Çevik Bir ve arkadaşları da cezaevine düşünce anlamışlar Müslüman olduklarını!..
Her neyse... Türkiyenin nerden nereye geldiğini gördünüz mü?.. 15 yıl öncesinin Türkiyesinde, namaz kılan bir subayı hemen ordudan atarlardı... Bugünün özgür ve demokratik Türkiyesinde ise, namaz kılmak isteyen subaya hemen seccade getiriliyor.
İşte normalleşme budur.