Faruk Köse

Faruk Köse

Aman da aman, namaz da kılarlarmış!

Aman da aman, namaz da kılarlarmış!

Allah, yarattığı insanı nasıl da tanıyor, tanımlıyor. Müslümanın hayat rehberi Kur’an’da buyuruyor ki:
“Sizi karada olsun, denizde olsun gezdirip dolaştıran O’dur. Gemide olduğunuz zamanı düşünün: Gemiler, tatlı bir rüzgarla içindeki yolcuları alıp götürdüğü ve yolcular da bundan ötürü keyiflendikleri bir sırada, birden gemiye şiddetli bir fırtına gelir, dalgalar her taraftan onları sarar ve artık kendilerinin tamamen kuşatılıp bir daha kurtulamayacaklarını zannedince, bütün niyaz ve ibadetlerini yalnız Allah’a tahsis edip gönülden O’na yalvarırlar: ‘Ahdimiz olsun ki, eğer bizi bu felaketten kurtarırsan, mutlaka şükreden kullarından olacağız!’ derler.” (Yunus/22)
28 Şubat soruşturması kapsamında tutuklanan rütbelilerden bazılarının, Ankara Emniyet’in Terörle Mücadele Şubesi’nde gözaltında tutulduğu sırada 5 vakit namaz kıldığı basında yer alınca bu ayeti hatırladım. İşte görüyorsunuz, bir sıkıntıyla karşılaştığında, o ana kadar tanımadığı Yaradan’ına sığınmak insanoğlunun fıtri bir refleksi oluyor.
Basındaki haberlere göre, seccadeler yetişmeyince “gazete kağıtlarının üzerinde” namaz kılmak zorunda kalmışlar!
Burada ilginç olan şu: Haberlere göre, tutuklu paşalar, ilk gün namaza “yatsı” vaktinde başlamışlar. Neden acaba? Namaz daha önce onlara farz değil miymiş? “28 Şubat sürecinde canına okuduğumuz Fethullah Hoca’ya mensup polisler bizi sorgularsa, bu sefer de onlar bizim canımıza okurlar” korkusuyla, suret-i haktan görünmek için namaza durmuş olmasınlar?!
Neyse, biz kimsenin vicdanlarına müdahale etmeyelim. Onlar bizim vicdanlarımıza da müdahale etmiş olsalar bile... Ancak bu “namaz” olayı vesilesiyle, “namaza duran” cuntacı paşaların “namaza duranlara karşı neler yaptıkları”nı hatırladığımda, bu işte bir iş olduğuna dair kanaatlerim depreşiveriyor. Namaz konusunda ne yapmıştı bu cuntacı paşalar, kısaca hatırlayalım.
Namaz kıldığı, içki içmediği, eşi kapalı olduğu gibi bahanelerle onlarca subay ve astsubayı cezalandırdılar, ordudan attılar. Bunların sayısını nezarette “namaza duran” bu paşalarımız çok iyi bilir. Askerlerin her yerde, sivillerin ise “kamu alanında” namaz kılması, içki içmemesi, eşinin tesettürlü olması gibi temel İslami ibadetleri, “irticai faaliyet” yaftasıyla “büyük bir suç” saydılar.
Başlatılan “irticai faaliyet avı” kapsamında, özel öğrenci yurtlarında bile, “suç aleti” olarak “namaz seccadesi” arandı.
Bugün “namaza durup yüzünü kıbleye dönen”lerden birisi, o gün, Amerika’da yayımlanan Middle East Quarterly Dergisi’nin 2002 Güz sayısındaki makalesinde, “Koltuklarımızda öylece oturup, ülkenin yüzünü İslam’a dönmesini ve İsrail-Türk askerî ilişkilerinin tehlikeye atılmasını izlemeyeceğiz” diye yazabiliyordu.
Orta kısmını kapatarak “cemaate namaz kıldıracak imamları yetiştiren” İmam-Hatip Liselerini işlevsiz bırakmak amacıyla 8 yıllık kesintisiz eğitim modelini uyguladılar.
“Namaza çağrı” için okunan ezanın sesine bile ayar çektiler, ezan seslerini kıstılar.
İçinde namazın farz olduğunu okuduğumuz Kur’an sanık sandalyesine oturtulmak istendi. Nitekim Kur’an kursları kapatıldı, Kur’an’ın öğrenimine yaş sınırı getirildi. Camilere çocuklarını erken gönderenler yasalarla tehdit edildi. Özel Kur’an kurslarına baskınlar yapıldı, öğrenci yurtlarındaki Kur’an-ı Kerim’ler suç delili olarak toplatıldı!
Görüldüğü gibi, Cuntacıların en önemli icraatlarından biri, Kur’an kurslarının ve namaz kıldıracak imamları yetiştiren İmam-Hatip Okullarının işlevsiz bırakılıp kapatılmasıydı. Şimdi bir düşünelim, o gün cemaate namaz kıldıracak imamın yetişmesini silah zoruyla engelleyeceksin, ama bugün namazında niyazında bir mü’min görüntüsü vererek aklınca yaptıklarının cezasını çekmekten yırtacaksın. Yok öyle! Gerçekten namaz kılan biri bile bunları yapsa, cezalandırılması lazım gelmez mi?
Dedim ya, bu işte bir iş var. Acaba “namaza” ve “namaza duranlara” karşı bunca zulmü yapan paşalar, bir namaz vakti öncesi serbest bırakılsalar, dışarı çıktıkları esnada yandaki camiden ezan okunsa, gidip namazı kılarlar mı, içeride başladıkları namaza dışarıda da devam ederler mi? Yoksa, “geri dön!” komutuyla camiye arkalarını mı dönerler? Bilemiyorum, ama başta hatırlattığım ayetin devamında Allah şöyle buyuruyor:
“Fakat Allah onları kurtarınca, bir de bakarsın ki yine yeryüzünde haksız yere taşkınlıklar ve türlü yolsuzluklarda bulunuyorlar....” (Yunus/23)
Gözaltında tutuldukları üç gün boyunca abdest alıp 5 vakit namaz kılanlar, her namazdan sonra da uzun uzun dua etmişler. Ne diye dua ettiklerini merak ediyorum doğrusu. “Ya Rabbi, 28 Şubat’ın şerrinden Sana sığınıyorum!” mu dediler acaba?
Kendilerininin zulmü karşısında biz öyle dua ediyorduk da...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Faruk Köse Arşivi