Bu gazete 19 yıldır silahlı, kalemli, sahneli cunta ile savaşıyor!
Ne enteresan değil mi; daha geçtiğimiz 10 yıla kadar, akşamları demokrasi ile yatıp, darbe ile uyanacağımız kâbus dolu günler yaşıyorduk... Diken üstündeydik... Darbe ha geldi, ha geliyordu...
Bugün ise, aynı ruh halini darbeciler yaşıyor... 15 yıl öncesinin burunlarından kıl aldırmayan kudretli generalleri, bugün diken üstünde... Polis, ha geldi, ha gelecek!..
Devir tersine döndü.
Dün millet uyuyamıyordu,
Bugün ise darbeciler!..
Eee, böyledir bu işler...
Eden bulacak!..
Herkes ektiğini biçecek!..
Alma mazlumun ahını,
Çıkar aheste aheste!..
SON DURAK SİNCAN!
12 Nisan tarihi, Türkiyede bir milattır... Çünkü 12 Nisanda 28 Şubat Darbesi soruşturması kapsamında düğmeye basılmış ve darbenin yıldızı olan dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir gözaltına alınmış, daha sonra da tutuklanmıştır.
Aynı soruşturma kapsamında, operasyonun ikinci dalgası başlatılmış, 19 Nisan Perşembe günü de dönemin Genelkurmay Genel Sekreteri Erol Özkasnak gözaltına alınmış, daha sonra o da tutuklanarak Sincan Cezaevine konulmuştur.
Şu ilâhî tecelliye bakın ki;
Bu millete karşı Topyekûn Savaş ilân eden, bu savaşta Silâhlı Kuvvetler ile medyayı, yani Kalemli Kuvvetleri de kullanan cuntacılar; malûm olduğu üzre, Sincanda tank yürüterek, millete gözdağı vermişlerdi.
Çevik Bir, bu tank yürütme işini demokrasiye balans ayarı yapmak olarak değerlendiriyordu.
Ne ilginç değil mi;
15 yıl önce demokrasiye balans ayarı yapanlara, bugün yargı ayar çekiyor...
Evet, cuntaya hukuk ayarı çekiyor!
İşte, Akit; geçen haftaki manşetlerinde, bu durumu Son durak Sincan başlığı ile verdi.
DARBEDE İSRAİLİN ROLÜ
Erol Özkasnaka gelince...
Dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşeneri yağlı kazığa oturtmakla tehdit eden Erol Özkasnakın gözaltına alınmasını da, Kazıklı Voyvoda gözaltında başlığı ile verdik ki; Özkasnaka, herhalde böyle bir başlık yakışırdı!..
Yeni yeni öğreniyoruz ki;
Gerek Çevik Bir, gerek Erol Özkasnak; savcıya verdikleri ifadelerinde, kendilerinin, aslında emir kulu olduklarını, Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayının emirlerini uyguladıklarını söylemişler.
Ki, söyledikleri doğrudur.
Çünkü askeriyede, işler emir-komuta zinciri içinde yürür... İ. Hakkı Karadayı emreder, Çevik Bir yapar... Çevik Bir emreder, Erol Özkasnak yapar!..
O emreder, aşağısı yapar!..
Bir ve Özkasnakın Karadayıyı işaret etmeleri de gösteriyor ki; ordudaki cuntacı yapılanmaya yönelik üçüncü dalga gelebilir ve belki İsmail Hakkı Karadayı da gözaltına alınıp, ifadesine başvurulabilir.
Eğer Karadayının ifadesine başvurulursa, herhalde kendisine şu sorulacaktır:
27 Şubat günü İsrailde miydiniz?..
Bu darbede İsrailin rolü nedir?
Aslında, bu sorunun cevabı alınmadan 28 Şubat Darbesinin sebebi anlaşılamaz... İsraildeki ve Amerikadaki Siyonist Yahudilerin, o dönemde askerleri nasıl kullandıkları mutlaka ortaya çıkarılmalıdır.
Aksi halde;
Bu soruşturma eksik kalır!
MÜDAHİL OLACAĞIZ, ÇÜNKÜ!
12 Nisanda başlayan gözaltı ve tutuklamaların ardından, 28 Şubat sürecinde zulme uğrayanlar, mağdur edilenler ve yargısız infaza maruz kalanlar tek tek veya kurumsal olarak mahkemelere müracaat edip, müdahil olma talebinde bulunuyorlar.
20 Nisan Cuma günü sürmanşetimizden de deklâre ettiğimiz gibi, biz de 28 Şubat soruşturmasına müdahil olacağız.
Peki, niye müdahil olacağız?..
Yazı İşleri Müdürümüz, hukuk danışmanımız ve aynı zamanda yazarımız Ali İhsan Karahasanoğlunun yazdığı gibi; Cezaevinde yatan 150 bin kişiye 15-20 kişi daha eklensin diye müdahil olmayacağız elbette...
Yine Ali İhsan Karahasanoğlunun dediği gibi, 28 Şubat soruşturmasına müdahil olmak istiyoruz, çünkü;
Yapanın yanına kâr kalmaması için!.. Kamuoyu vicdanının sızlamaması için!.. İşledikleri hukuk cinayetlerinden dolayı bir özür dileme erdemi bile göstermeyenlerin gurur ve kibirlerinin kırılması için!.. Medya ayağının da ortaya çıkması için!.. Eski darbecilere hesap sorulmalı ve cezalandırılmalı ki, yeni darbeciler ortaya çıkmasın, için!..
O günlerde, doğruları yazmaya yürek gerekiyordu...
Yazdık... Bedelini de mahkemelerde hesap vererek, gözaltına alınarak, kaleşnikoflu saldırılara ve 400 polisli baskınlara uğrayarak ödedik...
Müdahil olacağız ki;
Bundan sonrasında doğruları yazmak isteyenler bedel ödemesinler!..
Müdahil olacağız ki;
Bugün dahi devam eden Güven Erkaya davası doğru bir sonuca kavuşsun...
Evet, içimizde bir uktedir...
Bir mahkeme; Hakkımızı helal etmiyoruz manşetinden dolayı Hasan Karakaya ve Abdurrahman Dilipakı astronomik tazminata mahkûm etmişti.
O karar sebebi ile Abdurrahman Dilipakın evi satışa çıkarıldı...
İşte o kararı iade-i muhakeme yolu ile bozdurmak için, 28 Şubata müdahil olacağız.
28 Şubatta yaşananları, o kararların nasıl alındığını, gazetecilerin evlerini satışa çıkartacak kadar gözü karalıkları deşifre etmek için, müdahil olacağız.
Ve inşaallah, kazanacağız!
Müdahil olacağız ki;
Bizim evlerimize haciz koydurup satışa çıkartan Erkaya ailesinin oturduğu trilyonluk lüks dairelerin nasıl alındığı, o dairelerin alındığı paraların içinde Genelkurmayın terörle mücadele için ayırdığı para da var mıdır, yok mudur ortaya çıkarılsın!..
Evet, müdahil olacağız.
Ve inşaallah kazanacağız.
Dün, bize hesap soruyorlardı.
Şimdi onlar hesap verecek!..
Bunun adı rövanş değildir.
İntikam hiç değildir!..
Bunun adı;
Bir hakkın teslimidir!..
TİYATRODAKİ İSTİFALAR
Biraz önce dedik ya;
Bir çok gazetenin sotaya yattığı, kuytu bir köşeye çekildiği 28 Şubat Sürecinde, biz hakikatin peşinde koşuyor ve bunun için de, gerekirse arı kovanına çomak sokuyorduk...
İşin doğrusu;
Bugün de aynısını yapıyoruz...
Yayın hayatına atıldığımız 12 Eylül 1993te; Halkın gören gözü, işiten kulağı, haykıran sesi olmaya söz verdik ya, işte o sözümüzün arkasında olduğumuzun nişanesi olarak, bugün de hakikatin peşinde koşuyor, arı kovanına çomak sokuyor ve yamuklukları deşifre etmeye devam ediyoruz...
Malûm, geçen hafta kartel gazetelerine göre Şehir Tiyatrolarında bir deprem yaşandı... İddialara göre, Tiyatroya Belediye Darbesi vurulmuştu!..
Haberlere göre;
Şehir Tiyatrolarının Genel Sanat Yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu, yardımcısı Aliye Uzunatağan ve seçilmiş iki üye; Burteçin Zoga ve Volkan Sağırosmanoğlu istifa etmişti... Dış İlişkiler Sorumlusu İrem Arslan Aydın, Sahne Direktörü Hakan Arlı ve Genç Tiyatro Birimi Sorumlusu Tolga Yeter de...
Belediyenin Kültür Sanat Danışmanı Kenan Işıkın her an istifa edebileceği konuşulurken, pek çok sanatçı da cebinde dilekçesi, sırasını bekliyordu...
Sonunda, yeni düzenlemenin kendinden habersiz yapıldığı gerekçesiyle Kenan Işık da istifa etti.
İSTİFALARDA AKİTİN ROLÜ
Bu istifaların bizi yani Akiti ilgilendiren yanı ise, düzenlemeye, dolayısıyla istifalara Akitin yol açtığının iddia edilmesi...
Gazeteler ve televizyonlar ve hatta istifa edenlerden bazıları demiş ki;
Akit gazetesinin müstehcen oyunlar sahnelemekle suçladığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarının yönetmeliği, bu karalama kampanyasının ardından değişti... Kurumun yönetimini sanatçılardan alıp, belediye bürokratlarına devreden bu yönetmelik üzerine istifalar başladı.
Meğer ne kadar hayırlı bir iş yapmışız... Meğer ne kadar halkın parasını korumuş, onun menfaatini ne kadar savunmuşuz...
Çok doğru... 9 Nisan 2012 tarihinde; Şehir Tiyatrolarında erotik ve pornografik oyun var diye bir haber verdik...
Özetle dedik ki;
İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı Şehit Tiyatroları, her geçen gün sahnelediği oyun sayısını artırırken, sayıdaki artışın kaliteye yansımaması dikkat çekiyor... Çok tartışılan ve +16 ibareli afişleriyle dikkati çeken Günlük Müstehcen Sırlar isimli oyunu sahnelemeye devam eden Şehir Tiyatroları, Üstad Necip Fazıl Kısakürekin oyunlarına yer vermezken, ateist Aziz Nesinin iki oyununu sahneleyip methiyeler düzüyor...
Kargaşa adlı oyun da +16 ibaresiyle sahneleniyor.
Evet, bu haberi verdik ve ardından; hem kış uykusuna, hem de kulağının üstüne yatan Belediye, nihayet uyanmış ve milletin parasıyla, milletin değerlerine sövdürdüğünü görüp; Olmaz demiş;
Ben patron olacağım, sana para vereceğim, sen de benim paramla bana söveceksin!.. İşte bu olmaz!.. Bunun adı sanat da değildir, özgürlük de!..
Gerçekten de;
Belediyenin içine çöreklenen ve belediyenin parası ile Belediye Başkanının şahsında, onu seçen halkın inançlarına küfreden bir kliktir, bir cuntadır, bir militanlar grubudur bu yaygarayı koparanlar!..
Neymiş;
Özgürlüğümüz kısıtlanıyormuş!..
Neymiş;
Gericiler, sanata da el attıymış!..
İşte bu kuru gürültüyü koparanların yaygaraları da istifaları da ideolojiktir!..
İŞTE İDEOLOJİK YAPI
Öyle ya;
Sen merhum Necip Fazıldan oyun oynamayı reddederken, ateist Aziz Nesinden Pırtlatan Bal ve Toros Canavarı oyunlarını sahneye koyarsan!..
Sen kalkar;
Hayaliniz ne sorusuna muhatap olan Ayşenil Şamlıoğlu gibi
Nietzsche, Dürenmatt yapmak istiyorum ama, bugün itibariyle Nazım Hikmetin Kadınların Savaşı eseri, kafamda öncelik kazanmış proje olarak duruyor şeklinde cevap verir ve böylece, nasıl bir ideolojik militan olduğunu gösterirsen, hiç kusura bakma ama, birilerinin de buna Dur demeye hakkı vardır!..
Ohh, ne âlâ memleket!..
Davul, Belediye Başkanı Kadir Topbaşın boynunda olacak, tokmak sizin elinizde öyle mi?..
Nerede bu yoğurdun bolluğu!..
Sözün özü; yapılan düzenleme yerindedir... Hatta geç bile kalmıştır. Başbakan Tayyip Erdoğanın dediği gibi, Belediye, bu kararının arkasında kararlılıkla durmalıdır.
Bu düzenlemeye Akitin yol açtığını söyleyenlere deriz ki;
Çorbada bizim de tuzumuz varsa, ne mutlu bize... Unutmayın ki, Akit; halkın gözüdür, halkın kulağı ve haykıran sesidir... Sizler gibi, halk düşmanı değil!
Selâm ve saygılarımızla...