Örtü yasağı... Bu işi, yine Anayasa Mahkemesi çözer!
Gazetelerdeki haberleri okuyorsunuzdur... Tuttukları köşebaşlarında hâlâ atını oynatanlar, hâlâ borusunu öttürenler ve hâlâ ideolojik saltanatını sürdürenler, bunca yasal düzenlemeye ve bunca operasyona rağmen hâlâ uslanmıyor.
En son olay, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarında yaşanan istifa furyası...
Adamlar ve elbette madamlar, halkın tepkisine rağmen, sahneye sürekli ideolojik ve müstehcen oyun koymaya devam ettiler, sonunda Belediye de yeni bir düzenlemeye gitmek zorunda kaldı.
Ondan sonra da vaveyla!..
Vayy, Belediye bizim oyunlarımıza nasıl müdahale eder?..
Bize karışamazlar!
Ulan, parayı veren o!..
Bırak, kuralı da o koysun!
Hem ideolojik ve müstehcen oyun sahnelediğin için zarar edeceksin, hem de bildiğini okumaya devam edeceksin!.. Senin verdiğin zarar benim cebimden çıkıyor, haberin var mı?..
Hem zarar edeceksin, hem de saltanatın sürsün diyeceksin!..
Nerede bu yoğurdun bolluğu?..
İstifa etmişmiş!..
Edersen et!..
Zaten etmezsen hatırım kalırdı!..
Şu hâle bakın;
Adamlar çöreklenmiş Belediyenin bağrına; Belediyenin parasıyla ideoloji kusuyorlar... Sahneye, bir halk oyunu koydukları yok!.. Ya müstehcen oyun, ya da Ateist Aziz Nesinin oyunları!..
Buna ne denir bilir misiniz;
Buna, El bilmem nesiyle gerdeğe girmek denir ki, bunların da bugüne kadar yaptıkları odur!..
Belediyeyi sömür,
Semir oğlum semir!..
Neyse ki, istifa ettiler de Belediyenin sırtından birkaç kene eksildi...
Yoksa, istifa etmeselerdi var ya; bunlar Belediyenin kanını kuruturlardı!..
Biz de zannederdik ki;
Belediyede işler, bizim oylarımız paralelinde yürüyor... İstifalar olmasaydı nereden bilecektik, Belediyenin ideolojik kuşatma altında olduğunu!?!..
Vahh benim oylarım!..
YASAK HÂLÂ SÜRÜYOR
Malûm, ideolojik kuşatmanın hüküm sürdüğü tek yer Şehir Tiyatroları değil... YÖKün serbest kararına rağmen, bazı üniversitelerin tamamında değil ama fakülteler ve dersler bazında başörtüsü yasağı devam ediyormuş!..
TESEVin raporuna göre;
Başörtülü hanımların kamuda ve özel sektörde yaşadığı sıkıntılar devam ediyor... Bunca olumlu gelişmeye rağmen kamusal alanda, başörtülü hanımların varlığı fazla hissedilmiyor!..
Ve yine;
Ayrımcılığa uğrayan kadınlar; kendilerini; Engelli!.. Özürlü!.. Zenci!.. olarak görmeye devam ediyorlar.
Yine rapora göre;
İşverenler, başörtülüleri imaj kaygısı yüzünden istihdam etmek istemiyormuş... Bazı dindar işverenler de, damgalanmaktan ürktükleri için, bu zulme tepki vermiyorlar; Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın mantığı ile yasağa göz yumuyorlarmış!..
Yasak, öyle uygulanıyormuş ki;
Apartman yöneticisi olan hıyarın biri; Kapıcılık Hizmet Yönetmeliğine; kapıcının eşi başını örtemez diye hüküm koydurmuş iyi mi?..
Uzun lâfın kısası;
Başbakan Tayyip Erdoğanın yasakların kalktığı yönündeki beyanatlarına, YÖKün kıyafet serbest açıklamalarına rağmen, maalesef örtü yasağı birçok yerde devam ediyor...
Başörtülü kadınlar;
Bırakın milletvekili olmayı, işçi bile olamıyor... Kapıcı eşine de yasak uygulanıyorsa, varın gerisini siz düşünün!..
TEKİRDAĞDA SKANDAL
Biliyorum... TESEVin raporu, nihayetinde bir anket çalışmasının ürünüdür... Anketler de, isteğe göre sonuç verirler... Dolayısıyla; Bu raporun doğru olduğu ne malûm? diye soranlar çıkabilir.
O halde;
Rapor ve rakamlardan vazgeçip, yaşanan bir olay aktarayım sizlere!..
Hem de, taptaze!
Hem de dünden!..
Efendim, devletin resmî ajansı AAdan dün saat 17.00de geçen haber şöyle:
Tekirdağın Malkara ilçesinde, dereceye giren öğrenciler ile rehber öğretmene teşekkür belgesi verilmesi töreninde öğretmenin başörtülü olduğu gerekçesiyle dışlandığı iddia edildi.
Belge alamadan öğrencilerinin yanından ayrılan rehber öğretmen Safiye Erdoğan, Kaymakam Yunus Fatih Kadiroğlunun belge verdiği öğrencilerle çektirdiği fotoğraf karesinde de yer almadı.
İlçe stadında 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlamaları saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasının ardından protokol üyelerinin halkın ve öğrencilerin bayramını kutlamasıyla başladı.
Kutlamalar çerçevesinde, geçen hafta İstanbulda düzenlenen Matematik ve Fen Bilimleri Proje Yarışmasında dereceye giren Kozyörük İlköğretim Okulu öğrencileri Hilal Kay ve Özge Eylem Demir ile öğrencilerin rehber öğretmeni Safiye Erdoğana teşekkür belgelerinin verilmesi için yerlerini almaları istendi.
Yerlerini alarak Kaymakam Kadiroğlunun elinden teşekkür belgesini almayı bekleyen rehber öğretmen Erdoğanın Kaymakam tarafından başörtüsü olduğu gerekçesiyle uyarıldığı, bu nedenle öğrencilerinin yanından ayrıldığı iddia edildi.
Kaymakam Kadiroğlu, iki öğrenciye teşekkür belgelerini vererek, öğrencilerle gazetecilere poz verdi.
Kaymakam Yunus Fatih Kadiroğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, olayın tamamen kendisinin dışında geliştiğini iddia etti.
Demek ki neymiş;
Kâğıt üstünde kalkan yasak, kürsü üstünde aynen devam ediyormuş!..
Peki, ne zamana kadar?..
AYMYE BİREYSEL BAŞVURU
Bildiğim kadarıyla; Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkı 23 Eylül 2012de başlıyor... Yani, 23 Eylül 2012den itibaren hemen her vatandaş uygulamalardan dolayı uğradığı haksızlık ve adaletsizliklere karşı Anayasa Mahkemesine dâvâ açabilecek.
Hani, diyorum ki;
O gün geldiğinde başörtülü bir üniversite öğrencisi ya da bir öğretmen veya kamuda çalışan bir memur Anayasa Mahkemesine dilekçe yazıp, dese ki;
Ben, başörtümden dolayı ayrımcılığa uğruyor ve filânca derse alınmıyorum!.. Ben, filanca kamu kuruluşunda filanca işi yapıyorum...
Ancak zorla başımı açtırıyorlar... Bana ve benim gibilere kılık-kıyafet serbestliği tanınmasını istiyorum.
Bilgilerinize arzolunur.
Anayasa Mahkemesi, birkaç yerden böyle dilekçeler aldığında ne yapar acaba?.. Kamusal Alan dayatmasına devam mı eder, yoksa özgürleşen Türkiyede özgürlükçü bir karar mı verir?..
Anayasa Mahkemesinde hâlâ despot kafalı üyeler olduğunu biliyorum... Mahkemede katıksız asker iki üyenin görev yaptığının da farkındayım...
Ama, diyorum ki;
Eskisi kadar şedit değiller.
Ve ayrıca, sayıları parti kapatmaya yetmeyecek kadar azaldı.
Zaten, 23 Eylüle kadar da; kim öle, kim kala!.. Bakarsınız, özgürlükçülerin sayısı artıvermiş!..
Onlar da karar vermişler;
Başörtüsü her yerde serbesttir... Devlet daireleri ve kamusal alanlar dahil... Başörtülü hanımların milletvekili olmalarında da bir sakınca yoktur... İsteyen, istediği gibi giyinmekte özgürdür... Çünkü Türkiye, despot bir ülke değil... Türkiye, özgürlükçü bir ülkedir.
Ne dersiniz, olmaz mı?.. Anayasa Mahkemesi, bir gün gelip de böyle bir karar veremez mi?..
Ne yani;
Hayal mi görüyorum ben?..
Ama unutmayın...
Hayal edemeyen;
Gerçekleri hiç göremez.
Ben, böyle bir Türkiyeyi hayâl ediyor, görmeyi çok arzuluyorum.
İnşaallah görürüm.
Zira;
Bu ideolojik kafalarla,
Bu despotlarla,
Bu yasakçılarla uğraşmaktan bıktım.
Artık; özgürlük istiyorum, özgürlük!..
Bu kompleksle, buraya kadar!
Adam, safi kompleks!..
Öyle bir aşağılık kompleksi var ki, sürekli uzun görünme arzusu içinde... Hani, utanmasa uzun görünmek için apartman topuk giyecek... Gerçi, topuklu ayakkabı giymedi değil...
Onu da giydi... Ama kompleksini giderebildi mi bilmem.
Ne var ki;
Ne varsa kendinden olacak... Sokma akılın akıl olmadığı gibi, apartman topuk da boy fukaralığına çare olmuyor...
Tıpkı, Ermeni oylarının tur kazanmaya çare olmadığı gibi!..
Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozyden söz ediyorum... Malûm, Ermeni oylarını alabilmek için soykırımı inkâr edene hapis öngören bir yasa çıkarmıştı... Bu yasadan dolayı Türklerin nefretini kazandığı gibi, Ermenileri de memnun edememiş olacak ki, önceki günkü ilk turda yenilgiye uğradı... Sosyalist aday Hollande yüzde 28 oy alırken, Sarkozy yüzde 26da kaldı...
Bu 2 puanlık fark var ya; ikinci turda yüzde 46 yüzde 54 olabilir ve Sarkozy; 31 yıl sonra, iktidardayken seçilemeyen ilk cumhurbaşkanıolarak tarihe geçer.
Demek oluyor ki; bu işler rol çalmakla, topuklu ayakkabı giymekle ve hele hele Türkiyeye düşman olmakla yürümüyor...
Ne olacaksa, kendinden olacak!