Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

28 Şubat, sinemaya aktarılmalı

28 Şubat, sinemaya aktarılmalı

Dünya sinema tarihinin ünlü filmi Titanik’in şöhretini gölgeler mi bilemem ama bizim sinema tarihimizde rakibi olabilecek başka bir film yapılamaz.

Dünyanın ve Türkiye’nin insanlık tarihine baktığımızda da böyle bir drama şahit olmak mümkün değildir.

Gerçi bizim insanlık tarihimiz bu ve benzeri zihniyetler yüzünden hep “acı, ihanet, gözyaşı” ve her türlü kötülüğe şahitlik etmiştir ama bu bir başka.

İstiklâl Mahkemeleri’nden tutun da 27 Mayıs darbesine, oradan çıkıp, son on yıla kadar her senemiz ayrı bir sinema filme olacak kadar vahim hadiselerle doludur.

Titanik ile 28 veya Ergenekon birbirlerine çok benzer aslında. Titanikçiler de kendilerinden daha güçlü hiç bir şey görmüyordu, bunlarda.

Titanik faciasının üzerinden yüz yıl geçmiş. Bu facianın üzerinden bin yıl geçse yine unutulacak gibi değil. Unutulmamalı da.

Bırakın insanları, hayvanlara bile Müslüman bir ruhla muamele eden bir toplumdan, insanların izmarit gibi ezildiği bir dönem yaşadık.

Bunu söyleyince tarihten bir örnek geldi aklıma.

¥

Kanuni Sultan Süleyman bir gün Topkapı Sarayı’nın bahçesinde dolaşırken, karıncaların musallat olduğu bir meyve ağacıyla karşılaşır.

Bu hayvancıkları öldürüp, yok etmenin günah olup olmayacağını çok sevdiği Şeyhülislama, içinde tebessüm olan bir şiirle sorar, der ki;

‘Dırahta (ağaca) ger ziyan etse karınca,

Ziyanı var mıdır ânı karınca.’

Ebussuud Efendi, şu iki mısra ile ve aynı minval üzere cevap verir;

‘Yarın Hakk’ın divanına varınca,

Süleyman’dan hakkın alır karınca.’

İşte böyle bir medeniyetten ve toplumdan bugünlere gelmişiz.

¥

28 Şubat hangi yönüyle ele alınırsa alınsın, ister 28 Şubat hayranları, ister karşıtları tarafından, kim yaparsa yapsın ama yeter ki filme aktarıp, sinema tarihine bir insanlık dramının belgesi bırakılsın.

Hangi şartlarda ve hangi niyetle çekilirse çekilsin, bütün dünya insanlığının 28 Şubat zihniyetini kınayacağı film olacaktır.

“Abdestle, namazla, niyazla, dindarlıkla” hiç ilgisi olmayan ama esasında “alkolik” oldukları için işinden atılanların hikâyesi bile dünyanın halimize gülmesi ve ağlamasına yetecektir.

Böyle trajikomik insan hikâyelerinin, halen dünya üzerinde yaşayan ve geçmişte yaşamış hiç bir toplumda olmadığı da görülecektir.

Ayrıca bu tür bir filme yatırım yapmak, milletimiz ve devletimiz adına ciddi bir sosyal sorumluluk projesidir.

Devletini ve milletini seven her iş adamı, millete ve devlete bir vefa borcu olarak, böyle filme ya da filmlere destek vermeli, yapımcıları arasında yer almalıdır.

Filmin senaryosu gönüllü senaristlerce yazılmalı, gönüllü yönetmenler eşliğinde çekilmeli. Yani film, bütün bir milletin eseri olmalıdır.

Benden bir tuğla, işte bu hatırlatma.





Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi