Kutül Ammare Zaferinin hatırlattıkları ve siyaset labirentleri
Kutül Ammare Kuşatması (7 Aralık 1915 - 29 Nisan 1916), İngiliz kuvvetleri ve müttefikleri ile Osmanlı kuvvetleri arasında geçen I. Dünya Savaşının temel muharebelerinden biri.
Dicle Nehri kıyısında Kutül Ammare şehri yakınlarında konuşlanmış İngiliz ve müttefiklerinin kuşatılmasıyla başlayan muharebe, kasabanın Osmanlı ordusu tarafından ele geçirilmesi ve İngiliz birliklerinin tamamının esir alınmasıyla bitmişti.
İşte Kutül Ammare gibi Osmanlı tarihi ve pekçok zafer öğretilmemekle beraber, hamiyet ehli ve dindarlar da öğrenmek için bir çaba sarf etmedi.
Zira, kimi dindarlar siyaset labirentlerine daldı, ne dinini, ne tarihini öğrebildi, ne de kendisini ilme verebildi. Siyaset meydanlarındaki siyasî boğuşmaları camilere, evlere taşıyarak vakit geçirdi
1950-1970li yıllarda, demokratların ülkeye kazandırdığı hürriyet havasından istifade ile cemaatler, ilim ve fikir açısından önemli bir kadro yetiştirmişti. Ne yazık ki, 1969da sahneye çıkarılan din adına siyaset, bu kadroları siyaset sahnesinin labirentlerine çekti ve birileri bu kadronun sırtından siyaset yaptı.
50 sene boyunca, üç-beş siyasî sloganla hamiyetli kadrolar meşgul edildi.
İlim, fikir ve eğitim yerine siyasî boğuşmalarla milyonlarca akıllı, zekî, hamiyetli, gayretli nesillerin enerjileri hebâ edildi.
30 sene sonra anlaşıldı ki, mevcut siyasetle iştigâl bir çıkmaz sokaktır, enerjilerin boşa harcanmasıdır.
Milyonlarca insan artık okumaya, kütüphaneye, laboratuvara, ilme, araştırmaya yönelecekti... Ne yazık ki, beynelmilel ifsat komiteleri ve küresel sermaye, yeniden bir siyasî kulvar daha açarak dindarları aynı siyasetin başka bir versiyonunun kulvarına yönlendirdi. Pek çok dindar ilim ve fikir adamını, ilimden, dinî hakikatlerden ve hizmetlerden kopararak yine siyasetin çirkef oyunlarına, menfaat üzerine dönen, canavar siyasetin pençesine attı.
Dindarlar iktidar oldu, ama ne ile vakit geçiriyor, bakar mısınız? O başkanlık senin, bu başkanlık benim, o siyasî koltuk senin bu koltuk benim, o ihale senin, bu ihale benim, o arsa senin, bu parsa benim tartışma ve kavgaları içinde ömürler, enerjiler, himmetler yine hebâ olup gidiyor.
Menfaat üzerine dönen canavar siyaset acaba üniversitelerden, kütüphanelerden, laboratuvarlardan, İslâmî araştırma merkezlerinden kaç bin ilim ve fikir adamını çarklarına çekip öğüttü, öğütmeye devam ediyor?
Nice dindarları Kemalizme hizmet ettiriyor...
Nice dindarın helâl-haram hassasiyetini bitirdi; nicelerini ibadetten, zikirden, fikirden, şükürden uzaklaştırdı... Hesap edebilmek mümkün mü?
İşte bu acı sonuçları gören ve içtimâî-siyasî hizmet ölçü ve prensiplerini Kurân ile Sünnet-i Seniyyeden istihraç eden Bediüzzaman, toplumun yüzde 60-70inin tam mütedeyyin (takvalı) olmadıktan sonra dindarların iktidar olmaya çalışmaması gerektiğine işaret etmişti.
Bu derin hakikati anlamak için menfaat üzerine dönen ve müteharrik-i bilvasıta, yani dış müdahalenin, küresel sermayenin güdümünde olan canavar siyasetten sıyrılıp bakmak gerekir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.