Araftaki mabet
Ayasofya, Fatihin ve fethin emaneti olarak açılmayı bekliyor.
Türk halkının ve özellikle dindar kitlenin en önemli görevlerinden birisi atıl ve tatil halde bulunan mabedi yeniden asli hüviyetine kavuşturmak ve Fatihin ruhunu şâd etmektir. Ezan 18 yıl sonra nasıl ki eski ve asli hüviyetine kavuşmuş ve Türkiyede bayram havası estirmişse Ayasofya da aynı şekilde kendi kimliğini bulmalıdır. Eskilerin tabiriyle muallaktaki mabet bazılarının iştahını kabartıyor. Bazen Amerikalı vekiller ve bazen Yunanlılar bu mabet üzerinden eski rüyalarını görüyorlar. Yeni hesaplar yapıyorlar. Ulusalcılar misyonerlik faaliyetlerinden yakınıyorlar öyleyse bunu kıracak en önemli adımlardan birisi Ayasofyanın açılmasıdır. İslami coşkuyu artırmaktır. Yoksa misyonerliğe karşı çıkmak ona fiili hizmeti engellemez. Karşı çıkmaz sözle değil fiiliyatla olur. Lakin mücerret girişim veya mücerret açılma değil. Buna İstanbulun fethi gibi bir coşku da eşlik etmeli. Mabede hasret tecelli etmelidir. SSCBnin çökmesinden sonra Rusyada da müsadere edilen mabetler ve kiliseler bir bir açılmıştır. Zira bu yasaklama eski dönemin damgasını taşımaktadır. SSCBnin yıkılmasıyla birlikte Moskovadaki yasaklı mabetler eski kimliğine kavuşurken Arap Baharı ile birlikte de Tunus gibi ülkelerde yasak kapsamına alınan ve kapısına kilit vurulan tarihi mabetler de yeniden açılmaktadır. Zeytune Camii ve Üniversitesi yeniden açılmıştır. Tarihte hiçbir statü sabit kalmıyor. Sözgelimi BÇG, Hareket Ordusunun devamı ve Çevik Bir gibiler de son neferleriydi. Selanik merkezli birinci hareket İkinci Abdulhamidi ve 28 Şubat ise Erbakanı devirmiştir. İkisi de kansız olsa da ülkeye bedeli çok ağır olmuştur. Sonrasında da buu yapanlar timsah gözyaşı dökmüşlerdir. Hareket Ordusu Türkiyenin üzerine yüz yıllık bir damga vurmuş ve asli kimliğini gölgelemiştir. Melekelerini ve gücünü atıl kılmıştır. Ayasofya Camiinin asli hüviyetine kavuşması Türkiyenin önünden kaldırılması gereken temel engellerden birisidir.
¥
Araftaki mabet veya Sultan Ahmetin kardeşi Ayasofya özgürlüğüne kavuşmalıdır. Ayasofyanın yeniden ibadete açılması kimseye karşı bir tavır olmayıp Türkiyenin tarihi ve asli kimliğiyle ilgili bir meseledir. Bunu farklı anlayanlar ve farklı yorumlayanlar garaz sahibi ve maksatlıdırlar. Aksine, Ayasofyanın kilitli kalması tali kimlik kavgalarına neden olmakta ve pusuda bekleyenlerin iştahını kabartmaktadır. Seçimlerde Sarkozynin Ermeni meselesini ve ardından İslam meselesini kullanması ve bu suiistimaline müşteri bulması gibi Sarkozyye özenen Yunanlı politikacılar da Ayasofya üzerinden siyaset kurguluyorlar. Bunun temel nedeni mabedin statüsünün muallakta olmasıdır. Belgrad, Atina ve Sofyada yüzlerce Osmanlı bakiyesi cami yıkılırken hâlâ Atina bu şehirde yaşayan çoğunluğu Arap asıllı Müslümanlar için cuma ihtiyacına cevap verecek bir caminin yapımına nazlanıyor. Kilise ve bağlısı fanatik çevreler buna karşı çıkıyorlar. Müslümanlar müsamahalarını göstermişlerdir ve hâlâ da dini konularda ulusalcılardan daha müsamahakâr olduklarını ispatlamaktadırlar. Zira mesele stratejik hesaplarının değil inançlarının bir parçasıdır. Bununla birlikte bu hürriyet ve müsamaha ortamı kimseye Ayasofya gibi meseleleri siyasi istismar vesilesi yapması hakkını tanımaz.
¥
Maalesef İslami kesimler Ayasofya meselesine yeteri kadar duyarlı değiller ve fetretle meseleye yabancılaşmışlardır. Sıcaklığı yeniden kazanmak ve dini heyecanın istikametini bu yönde yeniden geliştirmek gerekiyor. Yoksa İslami kesimler 1 Mayıs gündemlerinin parçası haline gelecekler. İslamın sembolleri yerine solun sembollerini tutunacak ve benimseyecekler. Nitekim aklı karışıklar böyle yapmaktadır. Yunanistan Yeni Demokrasi Partisi seçim kampanyasını Ayasofyanın yeniden kiliseye çevrilmesi üzerine kurmuştur. Oysa kimse kayıp Endülüs mabetlerinin yeniden açılması üzerine kampanyalar yürütmüyor. Aksine muallakta olan camiler seçim kozu ve malzemesi haline geliyor ve milliyetçi partiler negatif anlamda İslami sembollerden besleniyorlar. Yunanistandaki Yeni Demokrasi Partisinin Hindistan versiyonu olan BJP de İslam odaklı seçim kampanyaları yürütmüş ve 1992 yılında tanrılarının kalıntılarının bulunduğunu savunduğu tarihi ve fetih sembolü Ayodha veya Babür Camiini yerle bir etmiştir. Kimsenin İslam sembollerini istismar etmesine çanak tutmayalım. Yeni Demokrasi Partisi (YDP), seçim kampanyasında Olimpiyat ateşinin, ünlü Yunan siyasetçilerinin yer aldığı bir spotunda Ayasofya Müzesinin 1453 öncesini hatırlatan bir gravür de bulunuyor. Minaresiz Ayasofyanın kubbesinde ise bir haç göze çarpıyor. YDPnin Ayasofyayı bu şekilde seçim malzemesi olarak kullanması Yunan basınında da eleştirilere yol açmıştır. Yapılacak seçimlerde tek başına iktidara gelebilmek için her türlü yolu deneyen YDPnin, buna rağmen, seçimlerde birinci parti gelse bile tek başına iktidara gelecek kadar oy alamayacağı tahmin ediliyor. YDPnin Sarkozynin izinden giderek milliyetçilik söylemleriyle son zamanlarda yükselişe geçen irili ufaklı aşırı milliyetçi partilerden oy devşirmeyi amaçladığı gözleniyor. Yunanistan çöktükçe milliyetçiliğe ve Bizans ruhuna sarılıyor. Milliyetçi söylemleriyle tanınan YDP lideri Andonis Samaras, seçim kampanyalarında ayrıca Türkiyeyle sürtüşmelere yol açan Münhasır Ekonomi Bölgeler (MEB) ilan edeceğini açıklamaktan da kaçınmıyor. Biz unutsak da, unutmuyorlar. Kendimizi Arafa hapsetsek de buna izin vermiyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.