Asker ve siyaset
Bildiri bildiridir. Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök de olsa, İlker Başbuğ da olsa, Yaşar Büyükanıt da olsa, Necdet Özel de olsa, değişmez. Asker konuşmaz..
Önce bu konuda anlaşalım. Silahlı kuvvetlerin temsil makamı vardır. Gereken açıklamayı icap ettiğinde orası yapar. Sınır ihlali bile olsa, başarılı geçen bir sınırdışı operasyon bile olsa, Egede bir it dalaşı bile yaşansa, açıklama yapmak Başbakana, Savunma Bakanına düşer.. Askeri, o operasyona kim gönderdiyse, neticelerinden de kamuoyunu o bilgilendirir. Bizim 2012 Türkiyesinde artık bu seviyeye gelmiş olmamız gerekiyordu.
RESEPSİYON GELENEKLERİ
23 Nisan Resepsiyonu sırasında bir alt yazı.. Bütün televizyonlarda.. Genelkurmay Başkanı Özel: Biz Anayasa konusunda görüş beyan etmeyeceğiz ya da bu anlama gelebilecek bir cümle. İlk bakışta ne kadar olumlu bir cümle gibi duruyor değil mi? Öyle değil işte. Size söyleyeyim, bu olayın en masum kişisi Sn.Özeldir. Önce suçu, ardından da suçluları sayayım isterseniz. Yeni Türkiyede Genelkurmay Başkanlarının resepsiyonlara ev sahipliği yapma dönemi de bitti ya artık. Neyse.. Verilmiş bir davete icabet eden Genelkurmay Başkanına soru sormaya çalışan eski gazeteciler göreve devam ediyorlar. Neden? Çünkü en kral haber, resepsiyonlardan çıkar. Laiklik uyarısı, hükümete yönelik eleştiriler, muhalefet partilerini yeteri kadar muhalefet yapmamakla suçlamalar, Beşiktaşlı, Fenerbahçeli sevimli geyikler.. Hepsi resepsiyonlardan çıkardı.. Eski Türkiyenin küflü gazetecileri, aynı saikle soluğu Genelkurmay Başkanının yanında aldılar o gece de.. Ve en olmayacak soruyu sordular.. Yeni Anayasa hakkında ne düşündüğünü.. Genelkurmay Başkanı ise, verilebilecek iki-üç güzel cevaptan birini verdi.. görüş bildirmeyeceğiz.. Bu sözü o küflü meslektaşlarım, görüş olarak algıladılar. Ve hızla bağlı bulundukları tv kanallarına geçtiler. İfadede haber değeri gören merkezdeki editörler ise bu sözü altyazı olarak son dakika verdiler izleyicilerine.. Demem o ki, bizden adam olmaz.. Asker; çıkıyorum dedikçe, ısrarla diyoruz ki; lütfen içinde kal siyasetin..
MUHTIRAYA GELİNCE
Açık söylemek gerekirse Genelkurmaydan; Ümit Kocasakal ve Bekir Coşkuna yönelik o açıklama geldiğinde nerede duracağımı bilemedim. Çünkü 28 Şubatı ve 27 Nisanı bizzat yaşamış, daha evvelki müdahalelerin sonuçlarını yaşamaya devam eden bir kardeşiniz olarak tavrım net.. duruşum belli.. Askerin siyasete müdahalesine her hal ve şartta karşıyım. Nokta.. Ve bir ek bilgi daha.. Teyidi de mümkün.. Askerin içindeki cunta yapısının zulmüne maruz kalan Erbakan ve Erdoğan ile Gül başta olmak üzere, ne RPlilerden, ne Ak Parti cephesinden ne de bugün SP ve Has Partide siyaset yapan hiç kimseden, asker, askeriye, ordu, TSK aleyhine tek bir olumsuz eleştiri duymadım.. Bilakis ordu bizim göz bebeğimiz, orası peygamber ocağı gibi sözler işittim sürekli.. Dolayısıyla şartlar ne olursa olsun askeri karşımıza hiçbir zaman almadık biz. Çünkü orası bizim. O askerler biziz.. Oysa diğer taraftan bakıyorsunuz, istedikleri zaman siyasetçileri alaşağı etmedi diye orduya yönelik hakaretler, aşağılamalar başlıyor. Buna şiddetle karşı durması gereken de bizleriz.. Ancak... Bu sözlerin karşılığında, (Ümit Kocasakal ve Bekir Coşkundan söz ediyorum) TSK bir açıklama yapmalı mıydı?.. Bana sorarsanız TSK, laiklik uyarısı nasıl yapmamalı ise artık, çamaşır suyu reklamı gibi özde-sözde laflar nasıl etmemeli ise artık, Bekir Coşkun ve Kocasakala yönelik olarak da açıklama yapmamalı.. Nitelik farklı olabilir ama biçimsel olarak bir fark yok. 27 Nisanda, nasıl; haddini bil dediysek, şimdi de aynı tavrı gösterebilmeliyiz.. He açıklama siyasi bir mahiyet taşımadığı ve kendisine yönelik küfre varan eleştirilere cevap anlamına geldiği için bunu isabetli bulanlar var. Bu tolerans risk barındırır. Bu defa asker; biz açıklamamızı yapalım da, basın bunun içeriğine bakar ona göre değerlendirir diye düşünmeye başlar. Bu da hiç iyi olmaz.. Kalın sağlıcakla.