Depresyon vaka örneği
38 yaşında hemşire olan Y. hanım, bir sene öncesine kendisini 5 ay boyunca gören bir terapist tarafından bana gönderilmişti. Önceki psikoterapisi, 8 yıllık evliliğini sonlandırması sonucunda bir sinir krizi geçirdiğinde başlamıştı..
Kocası, onun çaresiz, aşırı bağımlı davranışlarından dolayı terk etmişti. Y . hanım eşini çok kıskanıyordu, eşi işten eve geç gelse hemen onu telefonla arayıp kaygıya kapılıyordu. Çiftin 12 yaşında kızları vardı. Y. hanım biten evliliğinin ardından geçen aylarını, hayatının en kötü günleri olarak tanımlamıştı. Sanki bir yanımı kesmişlerdi, bir kolumu kaybetmiş gibiydim. Durmadan ağladım, kendimi suçlayıp durdum. Eşimin olmayışıyla nasıl başa çıkacağımı bilemiyordum. Bir gün tamamen dağıldım ve kendimden geçtim. İşte o zaman tedaviye başladım.
5 ay sonra psikoterapiye başlama nedenleri belirsizdi. Depresyondan, hayattan zevk almamaktan, halsizlikten, amaçsız bir şekilde dolaşmaktan şikayetçiydi. Genelde kafasının karışık olduğunu, işine kendini veremediğini anlatıyordu. İşte olduğunda da sorunlarını bir nebze unutuyor, bu yüzden fazla mesaiye kalıyordu. Evde yalnız kaldığında kendini çaresiz ve zavallı olarak hissediyordu.
Bir seansta kendine az güvendiğinden bahsetti; kendini arkadaşlarına hoş görünmeye ve onların onayını almak için düşüncelerini benimsemeye mecbur hissediyordu. Oldukça konuşkan ve sevilen bir kişi olmasına rağmen kendini başkalarından az bilen ve fikirlerini ifade etmekte beceriksiz olarak tanımlıyordu. Arkadaşlarıma bir konu hakkındaki fikirlerimi anlatmaya çalıştığımda, sanki cümleleri toparlıyamıyordum. Y. hanım, hiçbir şeyin artık ilgisini çekmediğini, sürekli başka insanların kendisi hakkındaki düşüncelerinden dolayı kaygılı olduğunu ve tekrar bir sinir krizi geçirmekten çok korktuğunu benimle paylaştı.
Y. hanımın çocukluk anılarını anlatmasını istediğimde şöyle bir anıdan bahsetti; İki kardeşin en büyüğüydü ve kendisinden iki yaş küçük erkek kardeşi vardı. Anne ve babası o, henüz 4 yaşındayken boşanmışlardı. Babasını, annesinden boşandıktan sonra fazla görememişti ve onu çok özlüyordu. Dedesi onunla çok ilgileniyordu, ama o da ölünce yapayalnız kalmıştı. Y. hanım annnesini çok öfkeli, donuk bir anne olarak tanımlıyordu. Anne çoğu zaman kızının çok üstüne gidiyordu. Çok bağırıyor, kızına hakaret ediyordu. Sonra da pişman olup kızından yüzlerce özür diliyordu. Y. annesinin bu saldırılarına anlam veremiyordu, neyi yanlış yapıyor da annesini bu kadar öfkelendiriyordu, anlam veremiyordu.
Y. hanım ile yapılan tedavide ilaç tedavisi uygulanmadı, sadece psikoterapiler ile sorunlar düzeldi. Terapisine paralel olarak, seansları dışındaki hayatı da değişiyordu. Arkadaşlıklarını değerlendirdi, seçtiği arkadaşlardan çoğunun aslında kontrol edici ve yönlendirici olduklarına karar verdi. Özlediğini sandığı eşiyle aslında çok da uyumlu olmadıklarını ve onunla beraberken çok mutlu olmadığından bahsetti. Evliyken migren ataklarının çok sık olduğundan ve şu sıralar migren atakları yaşamadığının farkına vardı. Birçok yeni arkadaş edindi, hayattan daha çok zevk almaya başladı. Artık, ihtiyaçlarını anlamaya dayalı kararlar alıyor, başkalarının onayına daha az güvenerek kendi düşünceleriyle hareket edebiliyordu.
Değerli okuyucular, çevresel stresler depresyonun oluşmasına yol açarlar. Örneğin, eş kaybı sıklıkla bir depresyon atağının başlamasında önemli bir olaydır. 11 yaşından küçük çocuklarda, bir ebeveynini kaybedenlerde erişkin yaşamında depresyon geçirme riski daha fazladır. Her birimiz olaylara daha önceki deneyimlerimize göre, kendi tarzımızla tepki versek bile depresyon öncesinde oluşan bazı olaylarda bir ortaklık görülmektedir. Örneğin, ölüm ya da ayrılık nedeniyle sevdiğimiz birinin kaybı, bir iş kaybı, arkadaşlık, statü kaybı, saygınlık ve destek kaybı gibi kayıplar bu grup içindedir.
Çoğu depresyon hastası uykuda sorun yaşadığından yakınır. Bu durumu şöyle açıklayabiliriz; Sağlıklı bir kişide, aynı zamanda, rüya uykusu 8REM 9 denilen ve gece boyunca 4 ya da 5 kez yaşanan bir başka devre vardır. İlk REM uykusu, uykuya dalışımızdan yaklaşık 90 dakika sonra gerçekleşir ve 5-10 dakika sürebilir. Depresyon yaşayan kişilerde ise, REM uykusu uykuya daldıktan yaklaşık 25-60 dakika içinde, diğer deyişle çok daha erken ortaya çıkar ve gece boyunca daka sık oluşur. Depresyon hastaları, sıklıkla, eskisine kıyasla daha çok ve genelde çok hoş olmayan rüyalar gördüklerini söylerler. Derin uykunun keyfini daha az çıkarırlar ve uyandıklarında sanki hiç uyumamış gibi, yorgun kalkabilirler.
Depresyonu yenmek için; spor yapmak, bir meşgale ile uğraşmak, sevdiğimiz kişilerle vakit geçirmek, dua ve zikirle meşgul olmak, düzenli psikoterapi görmek, gerekli olduğunda ilaç tedavisi görmek çok işe yarar.
Mutlu, sağlıklı günler geçirmeniz duasıyla Allaha emanet olunuz.
PSİKOLOJİK DANIŞMAN-PSİKOTERAPİST
DNŞ TEL: 0 212 503 79 95-0 506 401 79 91
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.