Dersimiz demokrasi
Fransa'da Ulusal Cephe ve Radikal Sol Cephe, Yunanistan'da Siriza ve Altın Şafak, İtalya'da Beş Yıldız Hareketi, Almanya'da ve İskandinav ülkelerinde Korsan Partisi... Avrupa siyaset sahnesinde yeni aktörler belirmeye başladı.
Bu gelişmeyi "Siyaset şenleniyor" diye geçiştirmek mi doğru, yoksa "Sistem partileri çatırdamaya başladı" tespitiyle uzun uzun düşünmek mi? Kesinlikle ikinci seçeneği işaretlemek gerekiyor.
***
Demokrasinin beşiği olan -Antik-
Yunanistan'da gelmiş geçmiş en büyük düşünürlerden Aristo'nun (Aristoteles) bundan yaklaşık 2400 yıl önce yaptığı siyasal rejimler sınıflandırması bugün de geçerliliğini koruyor.
Aristo'ya göre, üç hükümet biçimi var: 1- Tek kişinin yönetimi, 2- Birkaç kişinin yönetimi, 3- Birçok kişinin yönetimi.
"Yasalara ve ortak çıkarlara saygı kriterlerine göre bu üç hükümet biçimi de iyi veya kötü olabilir" diyor Aristo ve ekliyor:
"Bir kişilik hükümet toplumun ortak çıkarlarına uygun biçimde yönetirse krallık olur, ortak çıkarlara aykırı yönetirse tiranlığa dönüşür.
Birkaç kişilik hükümetin iyi versiyonuna aristokrasi, kötüsüne ise oligarşi denir.
Birçok kişinin yönetiminin iyisi 'Politie' diye adlandırılır, kötüsü ise demokrasi!"
"Toplum ve yönetim" anlamına gelen, yani "Toplumun yönetimi" diye uyarlayabileceğimiz "Politie" (Not: "Polisi" diye telaffuz ediliyor), eski Yunanca'daki "Politeia" sözcüğünden türeme.
Peki, Aristo "Politeia" kavramına ne anlam yüklüyor? Cevap: "Orta sınıf yönetimi".
Ve uyarıyor: "Politie ancak güçlü bir orta sınıfın varlığıyla mümkün olabilir..."
Ya demokrasi? Aristo'nun rejim sınıflandırmasında o da orta sınıfın yokluğu ve zayıflığı sonucu yoksullar sınıfının yönetimi ele geçirmesi demek oluyor.
Aristo'nun siyasal sistemler değerlendirmesinde bir "Ölçü" daha var: "Juste milieu". Dilimizde tam karşılığı olmayan bu terimi "Orta karar", "Karar ölçüde", "Dengeli", "Adil" gibi sıfatlarla ifade edebiliriz.
Sözü yine M.Ö. 384-322 yılları arasında yaşamış olan büyük düşünüre bırakalım: "Siyasetin orta kararı orta sınıftır."
Onun bu saptaması veya uyarısı tarih boyunca yüzlerce kez sınandı, doğrulandı. Orta sınıf ne zaman zayıflasa veya ortadan kalksa, yönetime oligarşi el koydu.
"Oligarşik" güç bazen askeri olabilir, bazen de zenginler grubu.
***
Şimdi günümüze dönelim ve Avrupa'ya ayna tutalım.
İkinci Dünya Savaşı'nın ardından Avrupa'da demokratik rejimler yayılmaya ve yerleşmeye başladı. Daha sonra da küresel düzenin tek belirleyici ya da kabul edilebilir sistemi oldu "Demokrasi".
Ama özellikle Avrupa başta olmak üzere refah düzeyi yükselmiş Batı aslında "Demokrasi" ile değil, Aristo'nun "Politie" dediği siyasal sistemle yönetiliyordu. Yani güçlü ve geniş orta sınıfa dayalı yönetim, yani "Politeia".
Ne zaman ki kapitalizmde üretimin yerine spekülasyon, alın terinin de yerine para geldi; "Politie" birkaç on yıllık dönemde "Oligarşi"ye dönüşüverdi. "Küresel sermaye" adı verilen, "Piyasalar" sözcüğüyle perdelenen birkaç grup (Haydi biraz tabanını genişletip dünyanın en büyük 100 şirketi diyelim), onların emrindeki dörtbeş kredi derecelendirme grubu ve birtakım uluslar arası, hayır uluslar üstü örgütler hükümetleri devirmeye, parlamentoları dağıtmaya, politikacıları rehin almaya başladı.
Kapitalizmin doğasında kriz olduğu için her 10 yılda bir patlak veren finansal-ekonomik depremlerle de orta sınıf eridikçe eridi, "Küresel sermaye" yani "Oligarşi" ise tam tersine güçlendikçe güçlendi.
Bugün Fransa'da, Almanya'da, İtalya'da, Yunanistan'da, İspanya'da, İskandinav ülkelerinde "Sistem partileri"nin çökmesinin nedeni bu. Dayandıkları orta sınıf neredeyse kalmadı.
Yine bu ülkelerde sistem dışı denilen radikal sağ ve radikal sol partilerin boy vermesinin nedeni de bu. Halk fakirleşince "Politie" ve "Politeia" gitti, "Aristokrasi" iktidarına son verme iddiasındaki "Yoksullar sınıfının siyasal oluşumları" geldi.
Yoksul kesimler iktidar savaşını kazanırlarsa, getirecekleri sistem ne olacak? Aristo'nun sınıflandırmasına göre, "Demokrasi"!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.