Metin Hasırcı

Metin Hasırcı

Târih-i Osmâni’de gavgay-ı sadaret

Târih-i Osmâni’de gavgay-ı sadaret

Muhterem okurlarım siz bu yazıyı okurken, takvim 2/Temmuz/2008 çarşanba gününü gösterecek. 1/Temmuz denizcilik ve kabotaj bayramıydı ülkemizin. Aynı zamanda 1/Temmuz/1736 Sultan 3. Ahmed'in vefat günüydü. 3/Temmuz ise leylei regaib kandilidir. Leylei regaip kandiliyle birlikte Recep ayı başlar ki, mubarek üç aylara girmiş oluruz. Hicri 1429'un ve Milâdi 2008'in bu zaman dilimleri, insaniyete, âlem-i islâma ve büyük milletimize her çeşit kederden azade olacak hayrül zaman olur İnşallah. Bu yazımızı Umre'de olduğumuz şu günlerde sizlere ulaştırmaya muvaffak olmak arzusuyla yazıyoruz.
Osmanlı Hanedanı üzerine Görüşme
Şunu hemen belirtmek gerekir ki; bir isyan çıktığında, birçok tarihçi, sıkışıldığında kıyamcıların kellesini istediklerinin, neden verildiğini aydınlatmak babında işin derinliklerine nüfuz edilecek mütalaadan içtinap etmişlerdir. Böyle olunca da, altı yüz yirmi iki seneyi bulan Osmanlı hanedanının devlet-i âliye'yi temsili hususu, pürüzsüz devam etmiştir, anlayışı ahali arasında yaygındır. Ancak; yukarıda cümle içinde kullandığımız "sıkışıldığında kıyamcıların kellesini istediklerinin neden verildiği.." hususu hanedan değişikliğini önlemeye matuf tedbirlerden olarak düşünmek lâzımdır. Buna bağlı olarak İsmail Hakkı Uzunçarşılı tarihinden ara başlığımıza ait bîr pasajı nakledelim: "Asi kuvvetler Silivri mevkıine geldikleri zaman orada birkaç gün oturarak Sultan 2. Mustafa'nın yerine kimin getirilmesi lâzım geleceğini görüştüler. Bunlar henüz İstanbul'da iken kimi hükümdar yapacaklarına dâir bir kararları yoktu. Fakat Avcı Sultan Mehmed'in oğullarını istememekte müttefik idiler. Bâzısı Kırım Hanzâdesini ve bazıları da İbrahim Hanzâdelerden birini hükümdar yapalım gibi sözlerle dedikodu yapıyorlardı. Buradaki İbrahim Hanzâdelerden kasıt, Sokollu Mehmed Paşanın, 2. Selim'in kerimesi İsmihan Sultan hanımla izdivacından doğmuş bulunan İbrahim'in torunlarıdır. Ancak; Hünkâr İmamı Bursalı Mehmed efendi, sadrazamın çadırında yaptığı müdehaleci konuşmayla, şehzade İbrahim'in daha onbir yaşında olduğunu ileri sürerek, 30 yaşın üzerinde olan ekber(büyük)şehzadenin tahta çıkarılmasını mukni bir lisanla temine muvaffak oldu. Böylece de şehzade Ahmed, 3. Ahmed unvanı ile taht-ı Osmani'ye çıkabildi. 2. Mustafa'nın Hafsa'ya geldiğinde kardeşi Ahmed'in İstanbul'dan gelmekte olanlar tarafından tahta çıkarıldığını anladığından, Hırka-i Şerifi arabaya yükletirken, "bu layke heman selametle saraya varıp şu emaneti sahibine (yeni hükümdara) teslim ideydik, Allah mübarek eyleye padişahlığını" dediği Nusretname adlı eserde yer almaktadır."
3. Ahmed Osmanlı tahtına 9/rebiülahir 1 15-22/ağustos/1703 çarşamba günü kuud etmiştir. (Uzunçarşılı, tahta geçtiğinde 31 yaşı içinde olduğunu beyan buyurmaktadır. Yılmaz öztuna ise, Hacıoğlu pazarı Otağı hümayununda 31/12/1673'de dünya'ya geldiğini, tahttan indirilen Sultan 2. Mustafa ile ana ve baba bir kardeş olduklarını bildiriyor.

SADARET MüCADELESİ
3. Ahmed, umumun isteği olan İstanbul'a dönüş yolculuğuna başladı. Beraberinde mahlû padişah 2. Mustafa ve onun üç oğlu, Mahmud Osman ve Hasan ile 2. Ahmed'in oğlu şehzade İbrahim de olduğu halde İstanbul'a geldiler. Topkapı Sarayına geçmeden Eyüb Sultan Camii'ne ve yüce sahabiyi ziyaretle kılıç kuşanma merasimini yerine getirdi. Yeniçeriağası çalık Ahmed Paşa, pek kısa zamanda çeşitli mevkilere gelmenin hazımsızlığı içinde şımarmış, makam-ı sadareti yüzsüzlük yapıp bizzat 3. Ahmed'in kendisinden talep etmişti. ünlü Nusretnâme'den sadaret talebi ile alakalı bir paragrafı sayfalarımıza alalım: "çalık Ahmed Paşa: <Bu devlet bana münhasırdır deyip sadaret sevdasına düştü, cuma günleri camilerde padişah hazretlerinin koltuğuna girdikçe mühür talebinde oldu ve hatta bir gün beni, yâni Silahdar Tarihçi Mehmed Halife'yi cami de tuttu. Elbette mührü bana alıver deyip ve ben dahi bir orta kuşaklı oğlanım, bu asıl iş içinde bulunmak külli kabahattir. Lütfeyleyip bu teklifi eyleme, işte padişah, var kendin iste dedim. Vad'i hümayunları oldu dedi. Allah mübarek eyliye mülukte kizb olmaz dedim ve elinden güç kurtulup huzur-u hümayuna vardım ve şu herifle ne belâya uğradım, mühür delisi olmuş dedim. Ya beni nasıl taciz etti, bile idin, hele va'd ile başımdan savdım. Buyurdular.> Görüyorsunuz sevgili okuyucular mevki ve makam hırsı karışık dönemlerde nice değersiz kimselerin külah kapmasına yaradığını bu olayda da müşahede etmek mümkün. çalık'ın istediği sadaret, mevcut sadrazam Kavanoz Ahmed Paşa ile arasının açılmasını tevlit etti. Artık devletin ünlü plânları tatbike konma vakti geldi. Padişahın eniştesi Morali Hasan Paşa ilk önce sadrazam Kavanoz Ahmet Paşanın yanına gitti ve "mühürden mi vazgeçersin? Yoksa çalık Ahmet Paşadan mı? Mühürün, herifin eline doğru gidiyor, eline geçirdiğinde de ne sen kalırsın ne ben. Sadrazam: <bu herif benim oğlum değil, ancak yapacağı kötülüklerden çekinirim. Yoksa bir gün evvel yok olması sadaretimi rahat geçirmeme yarar> dedi. Enişte; çalık Ahmed Paşaya uğrayarak, "padişah benim hanım'a geldiğinde sadareti sana vereceğini söyledi. Ben: hemen verseydiniz dediğimde bakarsın mazulun başına toplaşırlar fenalık yapmaya kalkarlar, bu bakımdan meşveret günü vereceğim" dedi şekli içinde nâkilde bulunur. çalık, bundan memnun ve kanmıştır. Hasan Paşa son çelmeyi takar: <aman bizi yabana atma> çalık Ahmed hoşnutluk içinde <Allah korusun. Başım üzerinde yerin var. Sen de bana dayanır ve yardım edersen sadaretim kolay olur> Cevabını verir.
Bunlar olmaktayken saraydan gelen bir haber Rusya'ya sefer var; müzakere olacağına hâviydi. Saraya toplanan vüzera, ümera, veziriazam, padişah huzuruna çıktılar sefer görüşüldü. Padişah: çalık Ahmed Paşa'ya fikrini sorduğunda, veziriazamlık beklemekte olan çalık Paşa, ferman sizden, kulluk bizden cevabıyla matlub bir cevap vermişti. Padişahın huzurundan çıkan müzakereciler, Revan Köşküne istirahate çekildiklerinde Fındıklılı Mehmed Halife, bir hilat getirerek sadrazama verdi. Yanındaki hat'ta çalık Paşa'ya Kıbrıs'ın valiliği tevcih olunduğu bildirilmekteydi. Vaziyete pek kızmış olan çalık Ahmed, çeşitli i'tirazlarda bulunduysa da, Balıkhaneye yanaşmış gemiye binmek mecburiyetinde kaldı. Bu gemide arkasından yetişen idam fermanı Kapıcıbaşı Küçük Hasan eliyle ulaştırıldı ve icra olundu. Arkasından çalık Ahmed Paşa tarafdarı olan yeniçeri ileri gelenleriyle sempatizanların kimisi uzaklaştırıldı, kimi katledildi, kimileri de ordudan sivil vazifelere tâyin edildiler.
Akabinde Kavanoz Ahmed Paşa sadaretten azil olundu. Yerine, devlet plânının işlemesindeki başarılı hizmeti Morali veya Enişte Hasan Paşaya veziriazamlık getirdi.
Edirne vakası tertipçilerinden Karakaş Mustafa ve Engerek Yılanı Küçük Ali de kellelerini kurtaramadılar, ektiklerini biçtiler. 18/ramazan/1115-25/ocak/1704 perşembe günü, 3. Ahmed şeyhülislâmlığa Paşmakçızâde'yi getirip, Hünkâr İmamı Mehmed Efendiyi de azle karar vermişti. Sadaret kavgası böyle biterdi Osmaniyan da.. Fiemanillah. Kaynak: Metin Hasırcı "Büyük Osmanlı Târihi Cild 3. 335/337 Merve Yayınları
Fiemanillah.
İrtibat Tel: 0542 497 03 27


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Metin Hasırcı Arşivi