Sivil diplomasi
Suriyede kaybolan gazeteciler Adem Özköse ve Hamit Coşkun serbest bırakıldı. 2 gazeteci önce Tahrana geldi, oradan da İstanbula geliyor..
İHH ve Bülent Yıldırım... Bu iki isim de kamuoyuna yabancı değil.. Mavi Marmaradan sonra şimdi bu iki isim, Türkiye-Suriye-İran üçgeninde yaşanan bir sivil diplomasinin başarılı bir operasyonu ile gündemde.. İnsani diplomasi başarılı oldu.. Bu konuda İHH ve Bülent Yıldırıma teşekkür etmek gerek.. Bu iş burada bitmemeli. Bu tür olayların tekrar yaşanmaması için, gazetecilere kolaylaştırılmış vize ve görevlerini yaparken can güvenliklerinin korunması ile ilgili uluslararası bir sözleşmeye ihtiyaç var. Yeni teknoloji ile riskli bölgelerde görev yapan gazeteciler GPS cihazları ile izlenebilir ve bir sorunla karşılaşıldığında BM devreye girebilir..
Başbakanın özel uçağını göndermesi de önemli bir jest.. Dünden bu güne yaşananları arkadaşlarımız geldikten ve yaşadıklarını anlattıktan sonra daha iyi öğreneceğiz. Tabii İHH ve Bülent Yıldırımın bu süreçteki rollerini de kendilerinden dinleyeceğiz..
İnsani amaçlı sivil diplomasinin, bundan sonra da, ülkeler arası sorunların çözümünde sürdürülmesi gerek. Her şeyin siyasilerden beklenmemesi ve onlara bırakılmaması şart.. İHH bu anlamda gözel bir örnek oluşturmuştur.. Bu çabaların sürdürülmesi ve desteklenmesi gerekir. Sadece Türk ve Müslüman gazeteciler için değil, herkes için bu çabanın aktif bir şekilde sürdürülmesinde yarar var..
Şimdi Adem ve Hamide bir görev düşüyor; Suriyede hâlâ tutuklu bulunan gazetecilerin serbest bırakılması için lobi yapmak.. Onların çığlığını dünyaya duyurmak.
Ve bir diğer görev, Suriyedeki insanlık trajedisini dünyaya duyurmak. Bunun için Kızılay örneğinde olduğu gibi, gazetecilere mesleki anlamda kolaylık ve güvence sağlayan uluslararası bir sözleşmenin hayata geçirilmesi için çalışmak.
Geçen gün, bir grup gazeteci olarak, bu arkadaşlarımızla ilgili Media Derneğinde bir basın açıklaması yaptık. Ben bu sözleşme fikrini attım ortaya.. Keşke Media Derneği bu işi sahiplense.. Bu işe Ahmet Davutoğlunun da sahip çıkması gerek bana kalırsa. İslam İşbirliği Teşkilatı, Arap Birliği, Afrika Birliğinin de..
Bu trajediden olumlu bir sonuç çıkartabiliriz. Bir şer, hayra vesile olmuş olur böylece..
Aslında TGC bu işi üstlenebilirdi, ama nedense çok istekli davranmadı galiba. Basın Konseyi de öyle. Sanırım bu arkadaşların kimliği söz konusu olunca daha isteksiz davrandılar. Balyozculara, Ergenekonculara gösterdikleri ilgiyi bu arkadaşlara göstermediler.
Bir de işin içinde Suriye, İran olunca, uzak durmayı tercih ettiler.. Neyse, o görevi İHH, Mazlum-Der, ÖzgürDer, Media Derneği üstlendi. O gün basın toplantısında Markar Eseyan da vardı, Sevilay Yükselir de.. Birileri misyonlarının gereğini yapmıyorsa, toplumun farklı kesimlerini temsil eden insanlar bir hakkın müdafaası için bir araya gelebiliyorlar..
Adem ve Hamit konusunda, bakıyorum da, akredite gazeteciler, Beyaz Türkler genel olarak pek seslerini çıkartmadılar, sahiplenme gereği duymadılar.. Oysa, kınadıkları insanlar, eğer onların başına böyle bir şey gelseydi, sahiplenmek konusunda tereddüt etmezlerdi.. Bu da iki kesim arasındaki fark..
Göreceksiniz, birileri bütün bu olaylar olurken, kendilerinin ihmal ettikleri sorumluluklarını bir kenara bırakıp Sivil diplomasi mi olurmuş diye burun kıvıracaklar. Kim bu Bülent Yıldırım diyecekler. Bu işin İHHnın üzerine vazife olup olmadığını tartışacaklar.. Hatta Başbakanın özel uçağını göndermesini, Davutoğlunun açıklamasını, hükümetle-İHH arasındaki ilişkiyi sorgulamaya çalışacaklar..
Birilerinin İHH ile ilgili kuyruk acısı var ya.. Bülent Yıldırım adı geçince tüyleri diken diken olan bir sürü adam var. Mavi Marmara konusunu hâlâ içine sindiremeyen çevreler var..
Biliyorsunuzdur, HRWın bir Uluslararası İnsan Hakları Ödülü var. Adı International Hellman Hammett Grants. İHH böyle bir şey yapabilir mi? Madem bu iyi bir başlangıç oldu, bugün İHHya ve Bülent Yıldırıma verilmesini teklif ettiğim ödülün bir benzerini Uluslararası Adem ve Hamid Basın Özgürlük Ödülü olarak verelim. Bunun jürisinde de, bu süreçte İHHya destek veren Mazlum-Der, Özgür-Der, Hukukçular Derneği, Media Derneği gibi dernek temsilcileri bulunsun.
Adem ve Hamide hoş geldiniz derken, onların katlanmak zorunda kaldıkları güçlüklerin, kendilerinden sonrakiler için baht kaynağı olmasını temenni ediyorum.
Unutmamak gerekir ki, bir kişiye yöneltilen bir haksızlık, bütün bir topluma yöneltilmiş bir tehdittir...
Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.