O Kuran-ı Kerimi iade edelim
28 Şubatta ordu ile ilişiği kesilenler üzerinde çok şey yazıldı söylendi.
Özellikle YAŞ kararı ile atılan askeri personel üzerinde yoğunlaştı yorumlar. Oysa ordudan sadece YAŞ kararı ile atılmadı BÇGnin beğenmediği askerler. YAŞ kararları, buzdağının görünen yüzü sadece.. Buna ek olarak, Resen emekli edilen askeri personel var ki, zamanında itiraz hakları olduğu ve kullanmadıkları gerekçesiyle, uğradıkları haksızlığın tazmini bile mümkün olmadı. Ayrıca, askeri okullardan atılan öğrenciler var.. Bunların birçoğu ağır tazminat cezaları da ödemeye mahkûm edildi. Ve bir de sakıncalı damgası yiyerek istifaya zorlananlar vardı bu süreçte. En korkuncu da bu olsa gerek.. Şimdi o (sözüm ona) sakıncalılar, bir araya gelerek haklarını arıyor. Sakıncalı denilerek fişlenen ve istifaya zorlanan askerlerin başını emekli kıdemli yüzbaşı Ekrem Ata çekiyor. Ata, benzer kaderi paylaşan bazı arkadaşlarının başlarına gelenleri yazdı gönderdi bana. Okurken gözyaşlarıma engel olamadım. Hele Öğ.Bnb. Atilla Yıldırımın tabur mescidinden alıp sakladığı Kuran-ı Kerimin hikayesi var ki.. Yıldırımın anlattığına göre denetleme günü, ortalığa göz atarken mescidde; üzerinde, 11.hd.tb.klığı damgası bulunan Kuran-ı Kerim dikkatlerini çekiyor. Tabur Komutanı; eğer Paşa bunu burada görürse küplere biner diye ikaz (!) ediyor. Yıldırım da, kendini bu işe memur ederek Kuran-ı Kerimi saklıyor. Öyle bir saklıyor ki bir daha birlik içinde hiçbir yerde o Kuran-ı Kerimi kimse görmüyor. Atilla Yıldırım, yıllar sonra evinin kütüphanesinde o Kuran-ı Kerimi görünce aynı acıları bir defa daha yaşıyor. Üstelik bu defa vicdan azabıyla; .....Ben burada korkaklık gösterdim. Çok üzgünüm. Aslanlar gibi Yüce Kitabımızı savunmak varken, çareyi onu uzaklaştırmada buldum. Bana göre bu bir inanç zafiyetidir... Bu sözler yaşadığı vicdan azabını göstermesi bakımından önemli.. Ne dersiniz, o Kuran-ı Kerimin, Yıldırımdan alınarak, ait olduğu yere, Hudut Taburuna iade edilme vakti gelmedi mi?
BİRANDDAN AÇIKLAMA
11 Mayıs 2012 Cuma günkü yazımda, Mehmet Ali Birandın, 28 Şubat sürecinde, mağdur olmadığını hatta bilakis medyada önemli görevler üstlendiğini yazmıştık. Bunun nasıl olduğuna ilişkin olarak ise Dr. Erol Mütercimlerin bir hatırasını nakletmiştik. Mütercimler, Biranda bir ABDlinin bu süreçte destek olduğunu iddia etmişti. Bu iddiasına kaynak olarak da Birandın kendisini göstermişti. İşte o yazımızla ilgili Mehmet Ali Biranddan bir açıklama geldi.. Aynen yayınlıyoruz..
Erol Mütercimler yalan söylemez. Tek hatırladığım, o dönemdeki ABD Büyükelçisine Çevik Biri görürseniz söyleyin, beni bu şekilde yok edemezler demiştim. Ancak o yine bildiğini yaptı. Sabahtan attırdı, 32. GÜNü Show TVden çıkarttırdı. Her neyse, beni o dönemde kurtaran ne ABD oldu, ne de bir başkası. Aydın Doğan bütün bunlardan yaklaşık 2 ay sonra devreye girip, Bana gel CNN TÜRKün başına geç ve Postada da yazı yazmaya başla demeseydi ve ben de at gibi koşturup çalışmasaydım herhalde şimdi karşınızda olamazdım. Kalın sağlıcakla
NOT: Yukarıda okuduğunuz metin, Sn.Birandın açıklamasıydı. Yani bana ait değil ifadeler.. Normal şartlar altında, böyle bir açıklamayı analiz etmemiz gerekir. Ama taktir edersiniz ki, hemen o metnin altına, Aydın Doğanın 28 Şubatta, cunta mağduru gazetecilere nasıl da iyi (!) davrandığına dair yorum yapmak bize yakışmaz. Ama Birandın bu açıklaması üzerine, önümüzdeki günlerde Sn. Aydın Doğanı bir defa daha hatırlayacağız sanıyorum.