Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Anayasa uzlaşma flörtü

Anayasa uzlaşma flörtü

Darbeciyi tutup içeri atmak kolay da, darbe anayasasını değiştirmek öyle kolay görünmüyor. Adamlar bu anayasayı yirmilik çivi ile çaktılar, tutkalla yapıştırdılar...

Meydanlarda birbirlerini topa tutanlar, komisyon kurarak yaraya merhem olacaklarına benim aklım hiç ermiyor... En doğrusu, adını “siyasi flört” koyalım...

İşte o zaman akla gelen soru, muhalefet iktidarla flört mü yapıyor?

Daha şimdiden, MHP Türk vatandaşlığında, BDP kimlik konusunda ayrı derelerin şarkılarını söylemeye başladılar.

CHP altı ok saptamasında “Kemalist” iman kuvveti ile diretiyor...

Ak Parti, bu üç telli sazın türkü söylediği bir karnavalda acaba ne yapmak ister ki?

Üzüm yemek mi, bağcıyı dövmek mi?

Mevcut kavga maddesi “laiklik” gibi çiviler ters çevrilerek halka yeniden çakılacaksa, iktidara benim tavsiyem, bu işlere hiç bulaşmasın. Şartlar olgunlaşıncaya kadar kaydı kaleme... Hem ne diye ille de anayasa diye tuttururlar bilemem?

Anayasa olmazsa olmaz mı?

Hiç kimse demiyor, Osmanlı 600 yıl anayasasız üç kıtayı nasıl yönetti?

Halen de İngiltere örneği var günümüzde...

Dikkat etsenize, hem bu anayasa sorun çözmüyor, aksine kapıştırıyor, çekiştiriyor...

Türkiye gibi geri kalmış ülkelerde darbelerle gelen anayasaların içeriğine baktığınızda göreceksiniz ki bir kesim halkı sürü yerine koymak için badireler, engeller, dik yokuşlar...

“Çankaya Yokuşu” halkı aşağılarda görmenin bir zihniyetidir. Tanzimat’tan beri anayasal ayrıcalıklarda halka hep o tepeden baktılar, aşağılara hiç inmediler...

Şu andaki anayasa “Atatürk milliyetçiliğine” bağlılık demiyor mu?

İyi de o zaman Fatih’in milliyetçiliğini nereye koyacağız?

Özellikle bizdeki anayasa... Mübarek Evliya Çelebi Seyahatnamesi gibidir, ne bulmuşlarsa yazmışlar. O yüzden yaka paçadan veya bir kesime arpalık sağlamaktan başka bir işe yaramıyor. Bir asra yakındır bu halk Frenk taklidi anayasalardan çekiyor... Her on yılda bir kafasına geçirilen darbe anayasalarından soyulur, yağmalanır, itilir kakılır...

Kim ne derse desin, rejimi halkını ezen bir ülkeyiz biz...

İnsanımız sürekli Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kapısını çalarak ne diyor?

Diyor ki, benim ülkemde hak hukuk yok, o yüzden senin kapına geldim. Gavurun adaletine mecbur bırakılan Müslüman mağduriyeti...

O kapılar bizim tarihi ayıbımızdır...

Şu anda işin başını çekenler bu işten hiç anlamaz. Göreceksiniz ki günler aylar şovla geçecek, bazılarına gündemde kalabilme fırsatı. Asıl olan tarihimize uygun olanıdır, ama yok biz ille de Avrupalılaşmaktan geri adım atmayız inadı tutmuşsa o zaman gelin bu anayasayı en fazla 15 madde ile bağlayalım gitsin. 15 madde temel hak ve hürriyetler...

Yok Kürt’tür, yok Türk’tür, yok laiktir, yok baş komutandır, dip komutandır; bunların hiçbirisini anayasaya koymayalım. Çözüm koyalım, sorun koymayalım...

Bir asırlık kavga da son bulsun, olamaz mı?..

Göreceksiniz, yeni anayasa olmaz, ama olursa ortaya çıkacak ucubede yine aynı laflar, yine aynı dogmalar, açıkçası eşeği boyayıp geri bize satacaklar...

Heyet halinde hazırlamış olduğumuz 15 maddelik anayasa taslağını Anayasa Komisyonuna verdik. O taslakta dedik ki; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi oluyor da, Türkiye İnsan Hakları Mahkemesi neden olmuyor?

Veya atıl duran binlerce dönüm araziyi (Osmanlı usulü) devlet işletene neden vermez? Veya devlet sağlık, adalet, eğitim hizmetlerinden neden para alır?

“Türkiye halk iradesine dayalı demokratik bir cumhuriyettir” desek yetmiyor mu?

Çok hukuklu bir ülke olmanın zamanı gelmedi mi?

İşte sözlü özlü 15 madde...

Kıymet ifade eden sözün özüdür, kalabalığı değil.




Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Nusret Çiçek Arşivi