Deniz Feneri sönünce... Depremzede kadın fahişe oldu, gözünüz aydın!
Hani, hep ilâhî adalet deriz ya...
Nedir ilâhî adalet?.. Yapanın yanına kâr kalmadığı her cezadır...
Peki, Deniz Feneri Derneğinin maruz kaldığı muamele, bir ceza mıydı, yoksa mükâfat mı?..
Pazartesi akşamı İsmailağa Cemaatini ziyaretimizden sonra, dün sabah da Yayın Kurulu üyelerimiz ve yazarlarımızla Deniz Feneri Derneğini ziyaret ettik...
Dernek Başkanı Av. Mehmet Cengiz ve Genel Sekreter İbrahim Altın ile Yönetim Kurulu Üyeleri Hamza Elmas ve Coşkun Yıldızla sohbet ederken, hem geçmiş olsun dileklerimizi sunduk hem de atlattıkları badireleri konuştuk...
Malum olduğu üzere;
Almanya Deniz Feneri e.V isimli kuruluş hakkında Almanyada 2007 yılında başlayan hukuki süreçle bağlantılı olarak, 2008 yılında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Deniz Fenerine karşı başlatılan soruşturma, geçen ay takipsizlikle sonuçlanmıştı...
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı; 9 Nisan 2012 tarihinde verdiği kararla Türkiye Deniz Feneri Derneğinin bütün yetkilileri hakkında takipsizlik kararı vermişti...
AMAÇ, İYİLİĞİ ÖLDÜRMEK!
Geçmiş olsun dememiz bu yüzdendi... Ama Akit olarak, biz, Deniz Fenerinin, o zor günlerinde de yanındaydık, şimdi de...
Çünkü biz;
Almanya kaynaklı bu operasyondaki hedefin, sadece Deniz Feneri olmadığını, Deniz Feneri üzerinden iyilikleri, yardımlaşmayı, dayanışmayı, hasılı kelâm toplumu ayakta tutan sosyal dokuyu tahrip etmek olduğuna inanıyorduk...
Deniz Feneri söndürülmeliydi ki;
Hayırsever vatandaşlar ile muhtaç insanlar arasındaki iyilik köprüsüne gelen olmasın!..
Daha açık ifadesiyle;
Deniz Fenerine düzenlenen operasyon ile iyilik köprüsüne sabotaj yaptılar ve muhtaç insanlara yardım akışını durdurmak istediler!..
Ehh, Akit gibi gazetelere düzenlenen operasyonla da, halkın sesini boğmak istediler!..
Peki, başarabildiler mi?..
Kısmen!..
Dernek Başkanı Mehmet Cengiz, dünkü ziyaretimiz esnasında, herkesin ibret alması gereken şu sözleri sarfetti;
2008 krizinden bu yana, derneğimize yapılan bağışlar maalesef yüzde 50 oranında azaldı... Bize karşı öyle bir linç kampanyası yürütüldü ki, ak sakallı hacı amcalarımız bile CHPnin iftiraları ile medyadaki haberlerin etkisinde kalıp, bağış yapmaktan kaçındı!..
Peki, azalan bağışlarla; kim, kimi cezalandırdı?..
Deniz Fenerine bağış yapmamakla, dernek yöneticileri mi cezalandırıldı, yoksa yardıma muhtaç insanlar mı?..
BAYKALA MEKTUP
Buna karar vermeden önce; gelin, olayın farklı bir boyutuna bakalım.
Meselâ, ben çok merak ediyorum;
Deniz Baykal başka olmak üzere, CHPliler, başlarına gelen felâketlerde, musibetlerde ve birbirleriyle yaptıkları kavgalarda, acaba, hiç ilâhi bir sebep arıyorlar mı?..
CHPliler, acaba bu belâ ve musibetlerin, meselâ Deniz Feneri Derneği ile uğraşmalarından ve bu derneğin yardım ettiği; fakir, muhtaç, dul, yetim, öksüz ve sakatların, CHPye ettiği beddualardan kaynaklanmış olabileceğini hiç düşünmüşler midir acaba?..
Hatırlarsınız; dünkü ziyaretten önce de Deniz Feneri Derneği Başkanı Mehmet Cengiz ile konuşmuştuk...
Biliyorsunuz; Deniz Fenerinin yaşadığı yargısız infaz ve linçten sonra, çok zor günler geçiren Engin Yılmaz görevi bırakmış, yerine, 11 Temmuz 2009da Mehmet Cengiz gelmişti...
Deniz Feneri Derneğini yaşatmak ve çaresizlere çare olmak için çırpınan Mehmet Cengiz; CHPnin açtığı linç kampanyası öncesinde; 60 bin gönüllü ile hizmet verdiklerini, bağış yapan hayırsever sayısının 1 milyondan fazla olduğunu, bu bağışları 3 milyon insana ulaştırdıklarını söyleyip ekliyordu:
Yardım ettiğimiz 1 milyon insanın 5 bini; dul, yetim, öksüz ve sakatlardan oluşuyordu.
Ama o malûm kampanyadan sonra, maalesef bağışçı sayımız azaldı, dolayısıyla yardım götürdüğümüz insan sayısı da düştü.
Deniz Feneri Derneği olarak geride bıraktığımız 12 hizmet yılında yüz binlerce aileye destek verdik, umut olduk. Yardım yaparken din, dil, ırk, etnik özellik farklılıklarını asla dikkate almadık. Yardım yaparken sadece ihtiyaç sahibi olma kriterini gözettik... Derneğimiz 12 yıldan bu yana sağlam bir kayıt düzeni, izlenebilirlik ve şeffaflık esasına göre çalışmaktadır. Yardım yaptığımız insanlar arasında CHPliler de vardır...
Mehmet Cengiz ile konuşurken; Bütün bunları, dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykala ve CHP kurmaylarına anlatmadınız mı? diye sormuştum...
Hiç anlatmaz mıyız? diye cevap vermişti Mehmet Cengiz...
CHP Genel Başkanı Deniz Baykalın 17 Şubat 2009daki CHP Grup Toplantısında Deniz Fenerine yönelik suçlamaları üzerine, kendisine bir mektup yazıp, demişler ki;
Siz ve partiniz, kendinize siyasi rakipler bulmalısınız... Siz, o konuşmanızla; Deniz Fenerine yönelik ağır itham ve haksız suçlamalarda bulundunuz...
En önemlisi de; milletin desteğiyle milyonlarca insana, yüzbinlerce aileye yardım ulaştıran kurumu incitenler kervanına katıldınız!..
Mektubun sonunda da, demişler ki;
Yardımlarının azalmasına, hatta tamamen kesilmesine sebep olduğunuz gönlü kırık insanların kötü dileklerinin kapsama alanına girmenizden endişe ederiz. Altı aydan beri mahallenin yetimine sille atmakta, hatanızı görüp dönmek yerine, yanlışta ısrar etmektesiniz. Bunun büyük bir hata olduğunu yoksul ve mağdur insanlarımız adına önemle hatırlatırız.
Dedikleri, gayet açık:
Fakir, yoksul, yardıma muhtaç, dul, yetim, öksüz, mazlum, mağdur ve sakatların beddualarına muhatap olmanızdan endişe ederiz!
Acaba, Baykalın başına gelen felâketlerde bu bedduaların rolü var mıdır?..
İMDAAT!.. NAMUSUM GİDİYOR!
Zira, Deniz Feneri Derneğine yapılan bağışların azalmasına ve hatta tamamen kesilmesine yol açan süreçte; özellikle dul hanımlar çok büyük zorluklar yaşadılar ve hatta aralarında, namuslarına uzanan kirli ellere teslim olanlar bile oldu!..
Sadece bir örnek...
Düzcedeki depremde evini, eşini ve büyük oğlunu kaybedip dul kalan bir kadın, mecburen kiraya çıkmış...
Evin kirası ve ihtiyaçlarını da, düzenli olarak Deniz Feneri karşılıyor.
Ne var ki;
Deniz Feneri yöneticileri, CHPnin kışkırtmaları sonucu kendi başlarının derdine düşünce, yaptıkları diğer yardımlar gibi, o dul hanıma da para gönderemez olmuşlar...
Kadın, çok zor durumda...
Çünkü ev sahibi erkek kapıya dayanmış, kira istiyor...
Kadıncağız, Deniz Fenerini arayıp;
Ne olur demiş, Kiramı ödeyemedim... Bizi evden çıkaracaklar!
Deniz Fenerindeki arkadaşlar, Dişini sık bacım demişler; Şu fırtına bir geçsin, göndeririz!
Aradan 3-4 ay geçmiş!..
Ne var ki;
Fırtına geçmek yerine, daha da şiddetlenince; ne o dul hanıma para gönderebilmişler, ne de bir başkasına!.
Bir gün, ev sahibi yine dayanmış dul hanımın kapısına;
Kiralar birikti demiş;
Görünen o ki, Deniz Feneri de unuttu seni!.. Ama kolayı var!.. Bunu başka şekilde de ödeyebilirsin!.. Malûm ya!!!
Kadıncağız, öfkeyle kapatmış kapıyı...
Hemen telefona sarılıp, büyük bir panikle Deniz Fenerini aramış...
İmdaaat demiş;
Bütün umudum sizsiniz!.. Yoksa, bu adam benim namusuma göz dikmiş!.. Ne olur, yardım edin bana!
Gerisini Mehmet Cengiz anlatmıştı;
İnanır mısın, kasada beş kuruş yok!.. Bütün arkadaşlar, ceplerinde ne varsa koydular ortaya...
Biraz da eş-dosttan alıp, parayı gönderdik kadıncağıza!..
Tamam, o dul hanım kurtuldu!..
O KADIN, KÖTÜ YOLA DÜŞTÜ!
Ya diğerleri!..
Biliyorum ki; kimi sokak satıcılarının, kimi tüpçünün, kimi de bir başka ırz düşmanının tecavüzüne uğrayıp, hayatları karardı!..
İşte İzmitte yaşanan bir olay...
Deniz Feneri görevlileri, kasanın tamtakır olduğu zor günlerden çıkıp da bağışlar gelmeye başlayınca; ellerindeki adreslere bakıp, eski muhtaçları ziyarete başlamışlar.
Adrese göre, dul bir kadının bulunması gereken eve gidip, zilini çalmışlar.
Cevap alamayınca, etraftaki komşularına sormuşlar...
Komşuları; Haa, o kadın mı? demişler; O kadın, biriken borçlarını ödeyemeyince kötü yola düştü... Biz de, mahallemizde bir fahişeyi yaşatamazdık herhalde!.. Mahallemizden kovduk onu!
Peki, o kadının ve belki bir çok yoksul ve muhtaç kadının fahişe olmasında CHPlilerin ve kartel medyasının hiç mi suçu yok?..
CHPYE YAPILAN BEDDUALAR!
Hiç şüphe yok ki;
Bütün bu taciz ve tecavüzlerde, CHPnin yürüttüğü iftira kampanyasının ve kafalarda yol açtığı fitnenin çok büyük rolü var!..
Bugün Deniz Feneri Derneği, o dullara ve yetim, öksüz ve sakatlara yardım gönderemiyorsa; bunun en büyük sorumlusu Deniz Baykaldır, CHP yöneticileridir!..
Haa, Deniz Fenerini bu hâle getirdiler de, yıkabildiler mi?.. Deniz Feneri, geçirdiği bunca badireye rağmen, ayakta kalma savaşını sürdürüyor.
Ama onların yardım ettiği insanlar, aynı direnci gösterebildiler mi?..
Elbette hayır...
Çoğu yıkıldı, bir kısmı da iğrenç emellere teslim olmak zorunda kaldı!..
Ve onlar, kendilerini batağa düşüren CHPye, nefes aldıkları her an beddua ettiler!..
Malûm, mazlumların ahları, devirirmiş padişahları!..
Devirdi işte!.
Deniz Baykal da devrildi,
Önder Sav da!..
Başlarına gelenlerin, ilâhi bir ceza olduğunu hiç düşündüler mi acaba?..
Bu, böyle bir şaşmaz adalet ki;
İşte gördünüz, Deniz Feneri Derneği sonunda aklandı ama Deniz Fenerini söndürmeye çalışanların burunları boktan kurtulmuyor!..
Dünkü ziyaret esnasında bazı depremzede kadınların maruz kaldıkları muameleler gözlerimin önüne geldi de, sessiz bir çığlık attım;
Heyyy CHPliler!.. Depremzede kadınlardan bazıları fahişe oldu, gözünüz aydın!.. Deniz Fenerini söndüremediniz ama, yardımlaşma duygusunu körelttiniz... Kına yakabilirsiniz!..
Evet, dün bunları düşündüm...
Bir de, hayırseverlerin yaşadıkları panikleri... Kurtulun artık o panikten...
Unutmayın ki; hedef Deniz Feneri değil, sizlerin yüreğinden merhamet duygusunu söküp atmaktı!..
Tezgâh bozulduğuna göre, yeniden Deniz Fenerine yönelebilirsiniz...
Unutmayın ki;
Muhtaç insanımız çok!..
Tehlikedeki kadınımız da!..
Çakma Kemalist!
Topkapının mezbelelik olduğu yıllarda, üstgeçitler ve yollar seyyar satıcıdan geçilmezdi... Bir çorap alıp giyseniz, eve varıncaya kadar tabanı yok olurdu... Şekline-şemaline aldanıp, bir saat alsanız, on dakika sonra dururdu...
Anlayacağınız, bütün mallar çakma, bütün ürünler taklit ve bütün saatler tel maşa idi... Yani, her şey sahte, her şey göz boyama idi...
Tayyip Bey Belediye Başkanı olduktan sonra o mezbeleliği açık hava müzesine dönüştürdü de, taklitlerden, tel maşalardan ve çakmalardan, dolayısıyla seyyar satıcılardan kurtulduk diye seviniyorduk ki; şimdi de Bay Kılıçdaroğlu ile başımız dertte!..
O kadar kötü taklitçi, o kadar tel maşa ki; söylediklerini orijinal sanıp, millete kakalıyor!..
Meselâ, Tayyip Erdoğan, sık sık; Allah CHP gibi bir muhalefeti, Kılıçdaroğlu gibi bir genel başkanı başımızdan eksik etmesin!.. Onlar, bizim için büyük şans! der ya!..
Çakma Gandi de, dün Erdoğanı taklit edip demiş ki;
Önümüzde AKP gibi bir şans var... Hiçbir muhalefet partisinin önünde böyle bir şans olmaz!
İyi, hoş da; bu şansı niye kullanamıyor CHP?..
Oyu, niye sürekli düşüşte?..
Korkarım ki; Erdoğan bir gün CHPye de el atarsa, orasını da tel maşalardan kurtarır!..