Cemal Nar

Cemal Nar

“Şeriat İslam mı?” 7

“Şeriat İslam mı?” 7

Madem buraya kadar yazdıklarımızdan kesinlikle anlaşılmıştır ki “Şeriat İslam mı?”’ sorusunun doğru cevabı “evet”dir”, öyle ise bir Müslümanın “şeriatçı” olmasından daha tabi ne olabilir?

Evet, Şeriat İslam olunca, haliyle her Müslüman da şeriatçıdır. Bu Müslüman olmanın vazgeçilmez bir gereğidir. Aksini söylemek abes ve gülünçtür. Çünkü büyük bir din bilmezliktir, cehalettir.

Samimim Müslümanlar şu veya bu sebeple, daha çok da yanlış yönetim ve eğitim ile kötü arkadaş ve kötü çevre nedeniyle böyle bir cehalet içine düşmüşlerse, kendilerine ilahî gerçekleri anlatanlara çok teşekkür ederek imanlarını kurtarmaya bakmalıdırlar. Bu “imanı kurtarma işi” ise dini bilmekle, okuyup öğrenmekle veya bir bilene sorup öğrenmekle olur.

Çağımızda bilgi kanalları bu kadar çok ve erişmek de bir o kadar kolay iken öyle yapmayıp da kendilerine ilahî gerçekleri anlatan ya da yazanlara kızarak dil uzatan ve haksız sataşanlar, hatta düşmanlık yapanlar, öncelikle kalplerine bakmalıdırlar. Acaba orda ne var? Eğer samimiyet ile iman varsa, o Allah’tan gelene içtenlikle tam bir teslimiyet ister.

Bütün bunların tabii sonucu şudur: Bir Müslüman kalbine İslam’dan başka bir din, şeriattan başka bir kanun koyamaz, koymamalıdır.

Bu yüzden bir insanın “kalbinde şeriat olduğu halde” bazı mecburiyetler sebebiyle “dilinde ve azalarında şeriattan başka kanunlar varsa” bakılır; eğer ortada bir “ikrah-ı mülcî”, yani can veya bir aza iptali gibi ciddi bir baskı, tehdit ve tehlike varsa, bu tehlike geçene kadar bundan sorumlu olmaz. Çünkü İslam cana ve bedene değer verir. Fakat böyle ciddi bir tehlike yoksa büyük günahkar olur. Çünkü imanın asıl mekânı kalptir. Bir insanın kalbinde İslam Şeriatını tasdik varsa, gereğince amel etmese bile, zayıf da olsa bir imanı vardır demektir, bu kimseyi tekfir etmek hatadır.

Bütün bunlar bilinince, haliyle içtenlikle, yani kalben de tasdik ederek, şeriata aykırı kanunlar koymak veya ona aykırı kanunları yabancılardan alarak adapte edip alıp uygulamak, İslam açısından “ulûhiyette Allah’a ortak koşmak” kabul edildiğinden, hem din açısından yanlıştır, hem de dine aykırı olduğu için reddedilmiştir.

Ne acıdır ki çağımızda bu gerçekler mirasyedi Müslümanlar tarafından yeteri kadar bilinmemektedir. Bu yüzden bilmeden şeriata karşı çıkarak imanlarını kaybeden birçok Müslüman vardır. Öyle ise bu zamanda cihadın en büyüğü, insanlara bu gerçekleri anlatarak imanlarını kurtarmada onlara yardımcı olmaktır.

Şimdi burada yeri gelmişken çoğumuzun dikkatimizden kaçırdığı çok büyük bir gerçeği açıkça ifade edelim. Başta Müslümanlar olmak üzere bütün bir insanlığa İslam Dinini anlatanlar, bu ilahî bir vazifeyi yaparlarken bilmelidirler ki bugün kendileri, dünün Peygamberlerinin vazifelerini yapmaktadırlar. Bu davet, irşat, tebliğ ve öğretme işi, işte o kadar büyük, o kadar sevaplı ve şerefli bir iştir. Elbette bunun ödülü, işlerini yaparken yaşayacakları zahmetlerden kat be kat fazla olacaktır.

Öyleyse bu dine, şeriata davet, irşat, tebliğ ve öğretme işini yapanlar, “Peygamber Görevi” yapmanın bilincinde olarak sürekli insanları uyarmaya, her ahval ve şeraitte İslam Dinine davet etmeye ve belletmeye devam etmelidirler.

Neden mi?

Göreceğiz inşallah.







Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi