Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Fazıl’ını da al git!

Fazıl’ını da al git!

Fazıl Say’a göre, Türkiye kaçılacak yer. Yıllardan beri kaçayım mı kalayım mı diye gölgesiyle pazarlık halinde. Bir türlü de karar veremedi. Halbuki, ülkeler onu kapmak için yarış halinde. Öyleyse Türkiye’nin cazibesi ne? Keşke kararını verse de istim üzerinde kalmasa. Biz de kalacak mı gidecek mi merakından ve derdinden kurtulsak. Ertuğrul Özkök de en iyi yaşanılacak yerin Şam olduğuna karar vermiş. Laikistan muhabbetiyle totaliterliğe hulus çekiniyor. Totalitarizm aşkı da bir yana acaba orada öldürülen on binler için ne düşünüyor? Cebbar veya Beşşar (Cehennemle müjdelenmiş adam) döneminde on bin kişi katliamlarla dünyasını değiştirirken baba Esat döneminde de on binler toprağa cansız beden olarak düşmüştür. Esat’ların Suriye’ye maliyeti en az 100 binlik katliamdır. Buna rağmen Ertuğrul Özkök, Şam’ı ideal bir laikistan cumhuriyeti olarak tanımlıyor. İsrail gibi düşünüyor olmalı. Anlaşılan Türkiye’den umutlarını kesmişler ve onlara göre 28 Şubat sürecinin ruhu orada yani gerçek cumhuriyetin ruhu orada atıyor olmalı. Acaba Kemalistler bundan dolayı mı PKK ortağı sahte candaş cumhuriyete/Esat hanedanlığına destek veriyor ve sahip çıkıyorlar? Arapların bir ifadesi var ‘el katlu enfa lilkatli’ derler yani katli katl ortadan kaldırır. Yani ölümü savan yine ölüm cezasıdır. Yine bu manada el cezau min cinsi’l amel denmiştir. İntikam almamak güzel şey lakin intikam alınmayan sabık caniler boş mu duruyorlar? Azarak caniliklerine tüy dikiyorlar. Baba Esat cezalandırılsaydı oğlu tahta çıkabilir miydi? Ecevit’lerin afla çıkardığı bütün katillerin yine eski mesleklerine döndüğünü görüyoruz. Dolayısıyla intikam almamak karşı tarafta pişmanlığı değil cesareti ve ısrarı artırıyor. Ruh hastalıkları depreşiyor.

¥

Cezasız kalan suç üremeye ve türemeye devam ediyor. 28 Şubat sürecinin hesabını vermeyen Ertuğrul Özkök açıkça katil ve katliamcı Beşşar yönetimine arka çıkmaya başladı. Uludereyi unutmayanların on binleri unutması ibreti alem değil mi? ‘Uçağın motoru durunca neler işittik?’ başlıklı yazısında Ertuğrul Özkök yeniden en iyi yaptığı iş olan simyagerliğe yani çarpıtmaya soyunmuş ve cani Beşşar rejimini allayıp pulluyor. Baştan beri safını belli eden Cumhuriyet gazetesini şahit getirerek Beşşar rejimini aklıyor. Bozacının şahidi şıracı misali Cumhuriyet veya Aydınlık’ın şubesi gibi çalışıyor. Özdemir İnce sofistike Aydınlık olan Hürriyet’ten gerçek adresine postalandı veya transfer oldu. Anlaşılan yeri boş kalmamış. Ertuğrul Özkök, Özdemir İnce’nin boşluğunu dolduruyor ve onu yedeklemiş vaziyette. Özdemir İnce’nin ruhunun biri eski gazetesinde kalmış ve icraata devam ediyor. Her ikisi de Suriye halkının düşmanı olan Adonis’in felsefesi üzerinden gidiyorlar. Neden Özdemir İnce ve Ertuğrul Özkök, ‘Beşşar gitmeden İsrail bitmez’ diyen Filistinli solcu ve Marksist Selame Kile’yi kendilerine model almazlar da Batini eğilimler taşıyan Batı’nın şımarttığı ve ödüllere boğduğu Adonis’i rehber edinirler? Adonis, Özdemir İnce ve Fazıl Say olsa olsa ancak tatlı su solcusu veya muhalifi olurlar. Ancak Beşşar gibilerini alkışlamayı becerirler. Onlara göre, Türkiye’deki yönetim Beşşar’dan bile kötüdür! Basiretleri kilitlenmiş ve körelmiş, Zira nefisleri öyle arzu ediyor. Vicdanlarını böyle bastırıyorlar.

¥

Cumhuriyet gazetesinden Mustafa Kemal Erdemol adlı muhabirin Suriye’de yaptıkları ve Beşşar’ı aklaması Özkök’ün çok hoşuna gitmiş. Yerinde olmayı arzuladığı söylenebilir. İsterlerse Suriye rejimi onları da seve seve ağırlar. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez. Bir zamanlar Çankaya’nın Özköşk’ü olan Ertuğrul bu defa da Beşşar saraylarının Özköşk’ü gibi yazıyor. Erdemol da Esat soy ismine layık ve yakışır işler yapmış. Seçme yerleri gezmiş ve ona göre gazetecilik yapmış. Beşşar’ın gazetecilere tanıdığı hak Firavun’un tebasına tanıdığı hak gibidir: Firavun halkına şöyle seslenmişti: Size emrediyorum ancak benim gördüklerimi göreceksiniz. Benim fikrimi benimseyeceksiniz. Firavun ‘Ben’ dedi, ‘size yalnız kendi gördüğümü gösteriyorum; ve sizi yalnız doğruluk yoluna çağırıyorum! Firavun birlik ve beraberliği ancak kendi görüşleri üzerinden ve ebedi rehberliğinde yakalayabileceklerini söylüyor (Kur’an: 40; 29). Her dönem renklenen Ertuğrul Özkök şimdi de Şam’ın Özköşk’ü haline gelmiş ve Beşşar’ın gitmesi halinde orada Nuseyri bir devlet kurulabileceğini ve seküler Sünnilerin de bu devlete meyledebileceklerini yazıyor. Evet! Suriye’de bir mezhebi azınlıklar var bir de ideolojik azınlıklar var. İdeolojik azınlıklar ise Frenk mezhebini temsil ediyorlar. İslam kaçkınları ile Frenk bozuntuları aynı zeminde buluşabiliyor. Ertuğrul Özkök’ün söyledikleri kısmen de olsa hakikati temsil ediyor. Sünniler içinde de ideolojik azınlığı temsil edenler yani Frengistanın şubesi hükmünde olanlar Beşşar devleti altında laikistan yurttaşı olmak isteyebilirler. Bu kendi takdirleri. Zaten Suriye’de İranlılar Şiiliği, Beşşar ise laikliği yayıyor. Böyle bir devlet kurulacak olursa; ilk tebaları arasında bu tarz idareyi özleyen Fazıl Say ile Ertuğrul Özkök’ün olması tabiidir. Ne demiş eskiler ‘men kessere sevade kavmin fehuve minhum’ yani bir kavmin ağırlığını ve şevketini ve asabiyetini artıran o milletten sayılır. Beşşar’ın sınırı aşan destekçileri ve avukatları var. Özkök ve Say gibilerin Türkiye’de isteyip istememe yani seçme lüksleri var ama keşke Şam halkının da böyle bir tercih imkanı olsa. Fazıl Say bu haliyle Şam’da mızıkçılık yapsaydı Selame Kile gibi önce Emevi Meydanında işkenceden geçirilir ardından da en yakın sınıra boca edilirdi.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi