Seni de mi kandırdılar?
Ergenekon operasyonundan sonra ortalık tuhaf yorumlarla doldu.
Bunlardan biri şöyle: "Operasyon, vazife başındaki üst kademe subaylara da uzanacak." Hatta işi iyice abartıp GK Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın adını telaffuz edenler dahi var.
Bence yanlış.
Nedenini anlatmadan önce geçen yılki bir yazımı hatırlatmak isterim.
"Ulusalcılık" denilen ama düpedüz "faşizm" olan Ergenekoncu hareketten söz ettikten sonra, yazıyı şöyle bitirmiştim:
"Hükümetin ve GK Başkanı Org. Büyükanıt'ın, bu gelişmelerin farkında olduğunu sanıyorum. Ancak bazı çevreler Büyükanıt'ı etkilemeye ve faşist hareketin içine çekmeye çalışıyor. Başarırlar mı? Allah korusun!" (Sabah, 17 Haziran 2007)
Türkiye'de 12 Eylül gibi "açık" ya da 28 Şubat gibi "örtülü" ("tehdide" dayalı) darbeyi ancak Silahlı Kuvvetler yapar.
Yok komünistler dağa çıkacakmış, yok İslamcılar pompalı tüfeklerle ayaklanacakmış; bunların hepsi uydurmadır.
Bu gerçeği gayet iyi bilen Ergenekoncu hareketin hedefi de ordu üst yönetimini ikna etmeye çalışmak oldu.
Amaçlarına ulaşmak için çeşitli araçları kullandılar. Mesela bir "öcü" yarattılar. Tahmin edeceğiniz gibi bu öcü, AKP ve hükümetti.
Bu iktidar şeriat düzeni kuracaktı. Kadınların başını örtecekti. Laiklik elden gidiyordu. Demokrasi giderse dönerdi ama laiklik bir kere gitti mi hepten yitirilirdi.
Bu ve benzeri söylemlerle "öcüden tedirgin olanları" arkalarına toplamaya çalıştılar.
(Ara notu 1: "Kesinlikle başaramadılar" diyemem, çünkü neler döndüğünün farkında olamayan bazı aptal kızlar bile "Ay çok korkuyorum, çok korkuyorum" diye bunların değirmenine şu taşıdı.)
En büyük yardımcıları da medyanın bir bölümüydü. çünkü kamuoyu yaratmadan amaçlarına ulaşmak mümkün olamazdı.
Bazı yayın organları haberleriyle, bazı yazarlar da yorumlarıyla sürece destek verdi. Kimi bu işe "organize" bir şekilde katıldı. ("Haydi, çok geç olmadan ne yapacaksanız yapın" diyenleri unutmadık.) Kimi farkında olmadan, "kamuoyu önderini" takip etti.
Ancak hiçbiri yeterli değildi; TSK üst yönetiminin de kazanılması şarttı.
Mayıs 2006'daki Danıştay saldırısından beri meydana gelen bazı olaylar şunu gösteriyor: Ergenekoncular, TSK kadrolarını etkilemeye, hatta kimi sızdırma haberlerle onu şekillendirmeye kalkışıyor.
(Ara notu 2: Kastettiğim, "Eylem Planı" türü çalışmalar değil, gizlice kaydedilen konuşmaların ya da bazı fotoğrafların filan sızdırılması.)
Ellerinden gelse, "Onu emekli edin, şunu terfi ettirin" filan diyecekler!
İşte bu açıdan bakıldığında, Ergenekon operasyonunun, aynı zamanda, TSK'nin kimyasını bozmaya kalkışanları hedef aldığını düşünüyorum.
Yani mesele hükümetin devrilmesinden ibaret değil. O işin bir yüzü; hatta ikincil yönü dahi denebilir.
Asıl büyük amaç, otoriter/faşizan bir yönetim kurmak. Bunun için de şart olan darbeye, orduyu ikna etmek.
TSK yönetimi ile hükümet arasında elbette bazı uyuşmazlıklar, hatta sürtüşmeler var. Bunu biliyoruz. Ancak operasyon iki kurumun da yararına görünüyor.
Gerçekten faşizm isteyerek ya da "öcüye karşı mücadele" ettiğini sanarak, Ergenekon hareketine destek verenler, operasyondan sonra afallamış durumda.
"Hani TSK arkamızdaydı, yoksa kandırıldık mı" diye söylene söylene saldıracak yer arıyorlar.