Kürtajdan, sezaryene... Sağlık Bakanı ile 3 saat!
Katılım açısından bakıldığında, Sağlık Bakanı Recep Akdağa gösterilen ilgi ve verilen önem son derece büyüktü... Hemen hemen; televizyon ve gazetelerin üst düzey yöneticileri davete icabet etmiş, toplantıya katılmıştı...
Bu, bana göre; hem hizmetleri takdir etmenin, hem de verilecek mesajları ciddiye almanın bir göstergesidir.
Önceki akşam Çırağan Sarayında tam 3 saat boyunca Sağlık Bakanı Recep Akdağ ile beraberdik...
Hem onun anlattıklarını dinledik, hem de kürtaj ve sezaryenle ilgili sorular sorduk, cevaplar aldık...
Aslında, önceki günkü toplantının amacı başkaydı...
Yeri ve saati günler öncesinden belirlenen toplantıda, 21-26 Mayıs 2012 tarihleri arasında gerçekleştirilen Dünya Sağlık Örgütü 65. Asamblesinde teknik bir brifing sunan Sağlık Bakanı Akdağ; oradaki tesbit ve izlenimlerini aktaracaktı...
Sayın Bakan, aslında haklıydı da...
Öyle ya;
65. Asamblede Türkiye model ülke ilân edilmiş, üzerinde en çok konuşulan ülke olmuştu.
Bu, elbette gurur vericiydi ve sayın bakan bu merhaleye gelmiş olmamızı bizlerle paylaşmak istiyordu.
Ne var ki;
Gündeme kürtaj ve sezaryen tartışmaları girince, toplantının seyri de değişti.
Yine de, Sayın Recep Akdağ, sorulardan fırsat bulabildiği kadar icraatlarından örnekler verdi.
182Yİ ARA, RANDEVUNU AL!
Şahsen ben, sayın Bakanın nasıl başarılı olduğunu, nasıl en sevilen bakanlar arasında yer aldığını önceki gün bir defa daha anladım.
Bakın neden ve nasıl?..
Sayın Bakan, iddialı, bir o kadar da riskli bir lâf etti ve dedi ki;
Kurduğumuz 182 Hattı ile, hastanelerde randevu sistemi getirdik... Vatandaş, 182yi arayıp, hangi hastanede hangi doktorun bulunduğunu öğrenecek ve istediği doktordan randevu alabilecek.
Bunları dedikten sonra, riskli bir işe girdi ve bir meslektaşımıza; Arayın ve deneyin dedi...
Gerçekten de meslektaşımız aradı ve Esenyurt Devlet Hastanesinde bir servisten randevu istedi... 5-10 saniye içinde görevli bayan, özür dileyerek, Esenyurt Devlet Hastanesinde adı geçen sağlık biriminin bulunmadığını, isterse bir başka hastaneye yönlendirebileceğini söyledi.
Meslektaşımız, o zaman dedi; Bakırköy Dahiliyeden bir doktor istiyorum...
Yine 5-10 saniye sonra, Dahiliyeden bir doktorun adını verdi ve Salı günü saat 09.20 sizin için uygun mu? diye sordu... Uygun cevabını alınca da; kimlik numarası ve ulaşabilecekleri bir telefon istedi...
Meslektaşımız numaralarını verdikten sonra, özür dilerim dedi; Şu anda sayın Sağlık Bakanı ile beraberiz... Sistemin işleyip işlemediğini öğrenmek için sizi aradık... Randevu talebimi iptal edebilirsiniz!
Anlayacağınız, Sağlık Bakanı testi başarıyla geçmişti... Kendisine ve kurduğu sisteme çok güveniyordu ki, böyle bir riski göze almıştı... Demek ki, boşuna AK Partinin ak yüzü olmamış!..
KIZAKTAN... AMBULANS UÇAĞA
Sayın Bakan, son 9-10 yılda nereden-nereye geldiklerini ve sağlığa hangi kaliteyi kazandırdıklarını da rakamlar ve örnekler vererek anlattı.
Buyrun, bir bakalım;
¥ Doğuda ve Güneydoğuda hastalarımız ve hamile bayanlarımız kızaklarla hastaneye götürülmeye çalışılırken, bugün ambulans uçaklarımız var... Ki, ambulans uçaklarımız olmasaydı, organ nakillerinde de bu kadar başarılı olamazdık.
¥ Aşılama oranı yüzde 78den yüzde 97ye çıktı... Kırsalda, günde 126 bin kişiye mobil sağlık hizmeti veriyoruz... Halen 156 bin vatandaşımıza da evde sağlık hizmeti veriyoruz... Hamile bayanlar için, misafir anne uygulaması getirdik... Nüfusun yüzde 29unda meme kanseri taraması yaptık.
¥ Tütünle mücadelede, 31 ülke arasında 4. sıraya yükseldik... Hastane muayene süresini, ortalama 4.5 dakikadan 10 dakikaya çıkardık.
¥ Vatandaşın sağlık hizmetlerinden memnuniyeti yüzde 39.5 iken, bunu yüzde 76.9a yükselttik.
¥ 2002de 618 olan ambulans sayısını 4 kat arttırıp, 2 Bin 766ya çıkardık.
¥ 112 Acil Hizmeti alabilen kırsal nüfusu, yüzde 20den, yüzde 100e ulaştırdık... Taşınan vaka sayısını da 350 Binden 2 Milyon 700 Bine yükselttik.
¥ 2002 yılında 6 Bin 643 olan hekim muayene odası sayısını 2012 yılında 23 Bin 749a çıkardık.
¥ Hükümetin atandığı gün, yani 18 Kasım 2002de bir genelge yayınlayıp, dedik ki;
Hastanelerde rehin kalmak yok.
Bunu başardık.
Bunun gibi daha nice rakam ve nice örnek... Ki, bunların hiçbirine, hiç kimsenin itiraz edeceğini sanmıyorum.
Peki, Sayın Recep Akdağ, bunu nasıl başardı?.. Önceki gece bir kavramdan söz etti ki, herhalde işin sırrı orada!..
Adanmış dedi sayın Bakan;
Adanmış bir ekiple başardık biz bu işi!
Yani, idealistlerle!..
Sayın Bakanı dinlerken;
Kendini bir işe adamış adamla, bir işe atanmış adamın farkını düşündüm!..
Evet, bunu herkes düşünmeli;
Adamış adam mı,
Atanmış adam mı?..
Peki, tüm bunlara rağmen, Sağlıkta yine de sorunlar yok mu?.. Elbette var... Sayın Bakan, nelerin başarılamadığını da tek tek saydı ve amacımız bu sorunları da ortadan kaldırmak dedi.
KÜRTAJ CİNAYET, ÇÜNKÜ!
Derken, sıra geldi zurnanın zırt dediği noktaya... Evet, gündemdeki kürtaj ve sezaryen tartışmasına...
Malûm, Başbakan Tayyip Erdoğanın; Kürtaj bir cinayettir!.. Her kürtaj, bir Uluderedir sözlerinden sonra, kürtaj konusunu bir tabu haline getiren, bunun tartışılmasını bile istemeyen çevreler, şöyle demeye başladılar;
Kürtaj cinayetmiş!.. Yok artık!..
Kadın, istemeden hamile kalmışsa o çocuğu doğurmak istemeyebilir!.. Beden, kadının bedeni değil mi, istediğini yapar!.. İster doğurur, ister kürtaj yaptırır, sana ne?.. Siz vajina bekçisi misiniz?
Doğru, bize ne de; sormak gerekmez mi bu baylara ve bağyanlara;
Herkesin bedeni kendineyse ve istediği gibi kullanma hakkı varsa, o zaman çatıdan ve köprüden atlayıp intihar etmek isteyenleri niye engelliyoruz ki?.. Bırakalım atlasınlar!
İntihar etmek isteyen bir insanı kurtarmak nasıl bir insanlık görevi ise, ana rahmine yapışmış bir cenini kurtarmak da, insanlık görevidir!..
Düşünebiliyor musunuz;
O cenin, ana rahmine yapışmış, orada nefes alıyor, besleniyor, hareket ediyor... Onu rahminde taşıyan kadın, gidiyor doktora ve diyor ki;
Onu oradan alın!
Adı üstünde, kürtaj!..
Küreyecekler!
Kazıyacaklar!
Kesecekler ve parça parça kopartıp, çıkartacaklar anne rahminden!..
Ha bir insanı öldürmüşsün,
Ha ana rahmindeki bir cenini!..
Ne fark eder ki?..
İkisi de cinayet!..
Kürtaj, daha büyük bir cinayet!..
Üstelik, gerekçesi de yok!..
NİYE ŞİMDİ?
Meslektaşlarımız bunu sordu Bakan Beye; Bu mevzu, niye çok acil bir sağlık problemi gibi gündeme getirildi?.. 10 senedir niye gündeme getirmediniz de, şimdi gündeme getiriyorsunuz?.. Bir soru daha; bir sağlık konusuna niye sağlık kuruluşları ve kadın dernekleri değil de, siyaset karar veriyor?
Bakan Bey nazik adam... Bakan Bey kibar adam... Sorulara, gayet nazik ve olgun bir şekilde cevap verdi ve dedi ki;
Kürtajı niye 10 senedir gündeme almadığımızı soruyorsunuz... Malûm; obezite konusunu da son 3 yıldır dillendiriyoruz... Demek ki, ortada ciddi bir sorun var.
Bakan Bey haklı...
Öyle ya;
Türkiyede 100-150 yıldır, belki daha fazla bir süredir sigara içiliyor...
Malûm, diğer iktidarlar, kapalı yerlerde sigara içilmesini yasaklamadı...
Şimdi AK Parti Hükümetinin boğazına mı sarılacağız; Dün yasaklanmadı da, bugün sen niye yasaklıyorsun diye?
Kürtaj da böyle,
Obezite de!..
Demek oluyor ki, sigarada olduğu gibi, kürtajda da tehlike çanları çalmaya başlamış!..
Hani, bekâra karı boşamak kolaydır derler ya, ben Meclis olsam, kürtajla birlikte zinayı ve tecavüzü de yasaklar ve sorunu kökünden çözerdim!..
Zina ve tecavüzcülere çok ağır cezalar getirin bakalım; kadını hamile bırakıp da kürtaja mecbur edebiliyorlar mı?..
KİM KARAR VERECEK?
Neyse, biz Bakan Beye dönelim...
Sayın Akdağ, Kürtaj ve sezaryen konusunda da geniş açıklamalar yaptı ve dedi ki;
Kürtaj, maalesef bir doğum kontrol yöntemi olarak uygulanmış... Toplam hamileliklerin yüzde 10u maalesef kürtajla sonuçlanıyor... Kürtaj, kadının seçim hakkı olabilir ama ondan da önemlisi bebeğin yaşama hakkıdır... Ona ne diyeceğiz?.. Eğitim düzeyi ve gelir seviyesi artan kadınlar kürtaja daha fazla yöneliyor.
Sezaryende de öyle...
Türkiyede, neredeyse iki kadından biri sezaryenle doğum yapıyor... Düşük gelir gruplarında sezaryen de azalıyor...
Bu konuda, maalesef kadın-doğum doktorlarının da hatası var... İşin kolaycılığına kaçıyorlar ve normal doğumda 3-4 saat beklemektense hemen sezaryene başvuruyorlar ki, kadınların şunu bilmesi gerekir: Sezaryen bir ameliyattır ve risklidir... Bu yolla en fazla 2 çocuk doğurabilirsiniz... Zira, üçüncü bir doğum, hayatî risk taşır!
Gelelim, bu işlere siyasetin niye karıştığı meselesine...
Ülkede; ekonomiden siyasete, sosyal konulardan sağlığa kadar hemen her konuda Meclis karar vermiyor mu?.. Kanunları Meclis çıkarmıyor mu?.. O halde, kürtaj ve sezaryene niye karar veremesin?..
Şöyle devam etti sayın Bakan;
Kaldı ki, şu anda bir rapor üzerinde çalışıyoruz... Rapor bittikten sonra Bakanlar Kuruluna sunacağız... Daha sonra da bir tasarı hazırlayıp, kürtajı Meclise getireceğiz... Sınırlama da getirebiliriz, tamamen de yasaklayabiliriz!
Saat 19.30da başlayıp, 22.30da sona eren toplantı esnasında, sayın Akdağ Tam Gün Yasasından, Sağlıkta Katkı Payına kadar, pek çok konuda açıklamalar yaptı ama, bugünlük bu kadar diyor ve kendisine başarılar diliyoruz...
Biliyorum, Sağlık Bakanına takdir hislerimizi belirtmemiz, Türk Tabipler Birliği gibi kuruluşları hoşnut etmeyecektir.
Çünkü onlar, daha önce de; Türkiyedeki sağlık hizmetlerini öven uluslararası bir dergiye mektuplar yazıp; onları AKP propagandası yapmakla suçlamışlardı!..
Ama ne yapalım ki;
Sayın bakan başarılıdır...
Kıskananlar çatlasın!..
Gündem Değiştirme Ustası!
Başbakan Tayyip Erdoğanın kürtajla ilgili sözleri, muhalefet tarafından gündem değiştirme ustalığı olarak yorumlandı...
Erdoğan; bu işi gündem değiştirmek için mi ortaya attı, yoksa içi yandığı için mi, orasını herkes bilir... Ama, ben şunu iyi biliyorum: Bu dönemi, zaten ustalık dönemi olarak ilân etmişti...
Dolayısıyla, her konuda ustalık sergilemesi gayet normaldir.
Farzedelim ki; Tayyip Erdoğan, gündem değiştirme ustasıdır...
İyi ama, gündeme bile gelmeyen muhalefet liderlerine ne diyelim?..
Acemi mi diyelim, çaylak mı?..
Hele Bay Kılıçdaroğluna ne denilmesi gerektiğini ben bile şaşırdım... Malûm, Kılıçdaroğlu, bir Alevidir... Bunda, hiçbir problem yok... Problem şurada: Bay Kılıçdaroğlu kendi inancına da Fransız!.. O kadar Fransız ki, Hazreti Ali(r.a)nin; her şeyden önce bir halife olduğunu gözardı edip, Ona düşünür demekle yetinmiş!..
Bir Aleviye sorun bakalım, nasıl tarif ediyor Hz. Aliyi?..
Bay Kılıçdaroğlu ne biçim bir Alevidir ki, Hz. Aliye bile terbiyesizlik yapıyor!..
Bu zat, ondan sonra da kalkıyor; gündem değiştirme ustası diyor Erdoğana!.. Sen, asıl kendine bak Bay Kılıçdaroğlu!..
Bu gafların da olmasa, gündeme bile gelemeyeceksin!..