CHP, önce kendi hakikatleri ile yüzleşmelidir!
Merhum Nasreddin Hocaya;
Hocam, eskimiş ayları ne yaparlar? diye sormuşlar...
O da cevap vermiş;
Kırpıp, kırpıp yıldız yaparlar!
Bizim de yaptığımız bu...
Özellikle, gündem kabızlığı çeken CHP eskimiş konuları, ısıtıp ısıtıp yeniden gündem yapmaya çalışıyor.
Meselâ, yeni CHP, bir yeni paket hazırlamış... Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlunun ifadesiyle; Terör sorunuyla ilgili CHPnin yol haritası olan bu paket, TBMM Başkanı Cemil Çiçeke sunulmuş...
Teklifin altında bir zamanlar PKKlıların avukatlığını yaptığı ileri sürülen Sezgin Tanrıkulu ile Faruk Loğoğlunun imzası bulunuyormuş... Teklifte, Toplumsal Mutabakat Komisyonu kurulması önerisi öne çıkıyormuş...
Doğrusunu söylemek gerekirse;
Bu öneri yeni değil...
Bilmem hatırlar mısınız;
CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu da, 2011in Ocak ayında Diyarbakır İl Başkanlığında düzenlediği basın topantısında, yakın tarihle hesaplaşılmasını isteyerek Toplumsal barışın tesisi için, bu temiz sayfa açılırken, bu dönemlerde ışık tutacak, bu dönemlerde yaşayanları kayıt altına alacak bir hakikat komisyonunun, Meclis çatısı altında kurulması önemlidir demişti.
Bunun daha öncesi de var ama ona biraz sonra değiniriz.
PARTİLER NE DEDİ?
Şimdilik şunu söyleyelim:
CHPnin teklifine ilk tepki MHPden geldi.
¥ MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural, Mecliste düzenlediği basın toplantısında, CHPnin Kürt sorunun çözümü için Mecliste Toplumsal Mutabakat Komisyonu ve Meclis dışında Akil İnsanlar Grubu oluşturulması önerisini değerlendirip, demiş ki;
Biz Türkiyede Kürt sorunu olduğu kanaatinde değiliz. Türkiyede terör sorunu var... Teklif geldiği zaman, bunu partinin yetkili organlarında değerlendireceğiz. Yeni bir açılım sevdası oluşturma noktasındaki yaklaşımı, yeni açılımların önünü açabilecek yaklaşımları kabul etmemiz mümkün değil.
¥ CHPnin teklifi, BDPli Hasip Kaplan tarafından ise olumlu bulunmuş...
CHPnin Kürt sorununun çözümü ile ilgili girişiminin sorulması üzerine Kaplan, geç de olsa CHPnin attığı adımın olumlu olduğunu söylemiş...
Kaplan, görüşme teklifi geldiğinde bunun değerlendirilmesini yapacaklarını ifade etmiş...
¥ AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş ise, CHPnin Kürt sorununa ilişkin çözüm önerisini değerlendirirken, CHPnin samimi olup olmadığının iyi değerlendirilmesi gerekiyor... Çünkü, CHPnin en baş tarafıyla en arka tarafı arasında müthiş bir uyumsuzluk var. Yani kıvrım kıvrım gidiyorlar. Nereye gittikleri belli değil.
Buna, Anadoluda Kıçı-başı oynuyor derler ama, Elitaş kibarlık yapıp, böyle ifade etmiş.
Her neyse... Tepkiler böyle!..
FİKİR BABASI APO!
Yazının başında da ifade ettiğim gibi; CHPnin teklifi yeni değil... Daha doğrusu, CHP ne kadar yeni ise, bu teklif de o kadar yenidir!..
Evet, teklif eskidir!..
Teklifin sahibi de, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkuludur... Tanrıkulu, biraz önce de ifade ettiğimiz gibi; 2011 yılının Ocak ayında Diyarbakırda yaptığı konuşmada Hakikat Komisyonu kurulsun teklifinde bulunmuştur.
Bu teklifi ilk yapan, CHPnin yeni Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu idi!.. Onun da fikir babası Öcalandır...
Evet, teklifin fikir babası Apodur!..
2010 Aralık ayında İmralı Cezaevinde avukatlarıyla görüşen PKK lideri Abdullah Öcalan demiş ki; Mart ayında önemli değerlendirmelerimiz olacak, süreci tekrar ele alacağız. Nihai karar tarihi Haziran ayıdır... Hakikat Komisyonu Marta kadar kurulmalıdır.
Lütfen dikkat!..
Aponun Hakikat Komisyonu kurulmasını teklif ettiği yıl Aralık 2010dur... Bir ay sonra ise, yani 2011 Ocak ayında bunu Diyarbakırda dillendiren ise, CHP Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkuludur...
Enteresan değil mi?..
Ne var ki;
Tanrıkulu, kurulmasını istediği komisyona tarih sınırlaması getiriyor ve diyordu ki; Komisyonun görevi 12 Eylül 1980den bu yana gerçekleşmiş faili meçhul cinayetler ve kayıpları araştırmak olsun!
Olur!.. Emriniz olur!..
Ama, niye 1980 sonrası?
Ne yani;
1980den önce bu ülkede hiç faili meçhul cinayet işlenmedi mi?.. 1980den önce hiç kayıp yaşanmadı mı?..
O halde, niye 1980 sonrası?..
Eğer, Made in Apo markalı bir Hakikat Komisyonu kurulacaksa ve böylece Türkiyenin karanlık ve kanlı geçmişine ışık tutulacaksa, bunun en azından 50, 100 ve hatta son 150 yılı kapsaması gerekmez mi?..
NİYE 1980 SONRASI?
Zamandan Ahmet Turan Alkan, o günlerde kaleme aldığı Yerim ben, böyle hakikati başlıklı yazısında diyordu ki;
Sezgin Tanrıkulu, partisine bölgede oy kazandırmak için Diyarbakırda cesur bir hamle yapıyor; faili meçhul cinayetlere kurban giden Kürt vatandaşlarımızın acısına ortak olduklarını isbat için Ne lâzımsa yapalım arkadaş tavrını sergilemeye çabalıyor ama Türkiyede Kürtlerin uğradığı haksızlık ve zulümlere milât çizgisi çekilmek lâzımsa, o çizginin en azından 1923 yılı başında gerçekleşen Adapazarı Mülakatından başlaması gerektiğini görmezden geliyor...
Ardından Şeyh Said İsyanına, Şark İstiklâl Mahkemesine, Ağrı İsyanlarına, Dersim Ayaklanmasına, yakın tarihimize Muğlalı Vakası diye geçen Vanın Özalp ilçesinde 33 kişinin kurşuna dizilmesine anlı-şanlı 27 Mayıs Devrimi akabinde Kürt ileri gelenlerinin nâhak yere sürgüne gönderilmesine de Unutalım gitsin; son çeyrek asrı didiklesek kâfidir yaklaşımıyla sırtını dönüyor.
Sırtımızı dönmeyelim;
Kurulsun o komisyon!..
Kürt meselesini azdıran ne kadar iltihaplı vaka varsa masaya yatırılsın; neyse şu hakikat bilelim.
Yüzleşelim, hodri meydan!
Evet, yüzleşelim, hakikatlerle!..
Ama, kıvırmadan!.. Yan çizmeden!..
Ve de minder dışına kaçmadan!..
Çünkü hakikatler;
12 Eylül sonrası ve 1980 öncesi diye şıklara ayrılmaz!..
Sadece faili meçhuller ve kayıplarla da sınırlı tutulmaz!..
Eğer hakikatler araştırılacaksa, ihanetler de araştırılmalı!.. Tabii, 1960 Darbesi ve idamlar da araştırılmalı!..
Öyle ya;
Faili meçhul ve kayıpların asıl sebebi, ihanetlerdir!..
Evet, kurdukları idam sehpalarında Başbakan ve bakan asarak, Türkiyeye ihanet edenlerdir!..
O ihanet odaklarıdır ki;
Sırf kendi saltanatları devam etsin, ülkeyi hep kendileri yönetsin diye; faili meçhullerle, adam kaçırmalarla ve de darbelerle ortadan kaldırmışlardır muhaliflerini!..
Sezgin Tanrıkulu, akıllı adam!..
Biliyor ki, 1980 öncesine gidildiğinde, el atılacak bütün iltihapların bir tek müsebbibi çıkacaktır karşımıza!..
O muhatap da, CHPdir!..
Söyleyin Allah aşkına;
Kürt meselesini bir iltihap, bir kangren haline getiren CHP değil midir?..
Dedim ya;
Sezgin Tanrıkulu akıllı adam!..
Eğer 1980 öncesine giderse, biliyor ki; malûm CHPliler çıkacak karşısına ve Sen ne yapmaya çalışıyorsun?.. 1980 öncesini kurcalayıp da, başımıza iş mi açacaksın? diyecekler!..
Yani, teklifi kabul görmeyecek!..
Oysa 12 Eylül 1980 sınırlamasını getirince, Kemal Kılıçdaroğlunun desteğini de aldı yanına!..
Kılıçdaroğlu; o günlerde, Hakikat Komisyonunu soran gazetecilere demiş ki;
Biz faili meçhullerin aydınlatılmasını istiyoruz... Yani bu ülkede demokrasi varsa faili meçhullerin üzerine gideceksiniz. Demokrasiyi güçlendirmek, hukuku egemen kılmak istiyorsak faili meçhullere karşı mücadele etmek lazım. Biz, faili meçhullerin faillerinin ortaya çıkarılmasını, bununla ilgili çaba harcanmasını istiyoruz. Bunu her yerde, her zaman söyledik.
DERSİME GELME, CISSS!
Görüyorsunuz ya;
1980 sonrası olunca, Bay K.K.nın kafasına da yatmış bu teklif!..
Ama, 1980 öncesi olsaydı, mümkünatı yok destek vermezdi!..
Öyle ya, 1980 öncesi cısss!
Çünkü 1980 öncesinde; hepsi bir yana da, Dersim var!..
Peki; Dersim halkını Sabiha Gökçene bombalatan ve sağ kalanları da mağaraya doldurup, zehirli gazlarla katlettiren kimdi?!?
CHPnin ulusal şefi değil miydi o?..
Uzun lâfın kısası;
Sezgin Tanrıkulu ve Bay K.K., eğer hakikatleri araştırma konusunda samimi ise; CHP, önce kendi hakikatleri ile yüzleşmeli ve önce kendi içinde bir hakikat komisyonu kurmalıdır!..
Tarihimizdeki faili meçhullerle ve kayıplarla, kısacası karanlık olaylarla yüzleşeceksek, önce CHP ile yüzleşelim!
CHP, önce kendi geçmişi ile yüzleşmeli, ondan sonra 1980 sonrasına gelmelidir!..
Çok doğru, ben de destekliyorum; hakikatleri araştıralım!..
Ama dalı ve budağı ile yetinmeyelim, köküne kadar gidelim!..
Yan çizmeden, kıvırmadan!..
Ne demek istediğimi;
Sezdin mi Sezgin?!?
Anladın mı Kılıçdaroğlu?..
Ne olur;
Eski teklifleri, ısıtıp ısıtıp da, yeni diye sürmeyin önümüze!..
Zira, kimse yemiyor!..
Konuştukça rezil oluyor!
AK Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, CHPyi tarif ederken; En baş tarafıyla, en arka tarafı arasında müthiş bir uyumsuzluk var demiş...
Peki, CHP böyle de, Bay Kılıçdaroğlu farklı mı?.. Onun da dün söyledikleri ile bugün söyledikleri arasında müthiş bir uyumsuzluk var...
Konuştukça batıyor ve bu yüzden kıvrım kıvrım gidiyor!..
Nereye gittiği de belli değil!..
Geçenlerde, Hazreti Ali (ra) için düşünür ifadesini kullandı ve bu yüzden de Alevi Dedelerinin bile tepkisine maruz kaldı ya, bu defa da, yazar demiş Hz. Ali (ra) için, iyi mi?..
Katıldığı bir televizyon programında Hz. Ali için İslam düşünürü dediği hatırlatılan Kılıçdaroğlu Evet, Hz. Ali önemli bir İslam düşünürüdür. Kitapları vardır. Siz nasıl olur da bunu görmezsiniz? demiş!..
Fesübhanallah...
Hz. Ali için; Dört halifeden biri... İlk çocuk Müslüman demekten kaçınırsan, işte böyle düşünür der, yazar der, rezil olursun!..
İşin tuhaf tarafı; sözünün başında yazar dersin, sonunda kendini de tekzip eder ve Hz. Alinin kitapları var mıdır? sorusuna cevaben dersin ki;
Bu konu ile ilgili Süleyman Ateşin yazmış olduğu bir yazı var. Genel İslam alimleri de bu doğrultuda fikir beyan ediyorlar.
Hz. Alinin yazdığı kitabın adı nedir? diye sorulunca da; hem kıvırır, hem de kıvranırsın ve dersin ki; Hz. Ali, bizzat oturup da kitap yazmış değildir!
İyi, hoş da; niye yazar dedin o zaman?.. Konuşup da daha fazla batmadan; Hz. Ali dört halifeden biridir de de; kapat şu meseleyi!..
Yoksa konuştukça batıyor, konuştukça rezil oluyorsun!..