Bir yabancı gibi...
Benim nüfus cüzdanımda birçok kentin adı geçer. Nüfusa kayıtlı olduğu il: Niğde, merkez ilçe. Doğum yeri: Akhisar. Nüfus cüzdanının verildiği yer: İzmir. Eh, buna bir de neredeyse 20 yıldır yaşadığım kenti ekleyeyim: İstanbul.
Niğde'yi hiç görmedim. Babamın köklerine saygı için nüfusumu aldırmadım ve internet hayatımıza girinceye kadar bu özverimin bedelini epey ağır ödedim. Pasaport, askerlik, evlilik işlemleri gidip-gelen yazışmalar ve belgeler nedeniyle haftalarca sürdü. Olsun, katlandım. Dahası evlenince eşimin, doğduklarında da çocuklarımın kütükleri Niğde'ye gitti.
İzmir'de hayatımın yarısından fazlası geçti ama 8 yıldır uğramamaya çalışıyorum. Rahmetli Ahmet Piriştina'nın acısı ilk günkü kadar yüreğimi dağladığı için.
Akhisar'a gelince... Herhalde bir 40 yıl var görmeyeli. Birkaç yaz İstanbul'dan Çeşme'ye karayoluyla gitmeyi tercih ettim. Yol Akhisar'dan geçiyordu. Tren istasyonunun önünden. Oralarda durup çay içtim, Akhisar ekmeği aldım ama kentin içine girmeye cesaret edemedim.
Galiba belleğimin derinliklerine ittiğim çoğu acı anıların su yüzüne çıkması korkusuyla...
1957'de yitirdiğim babam Akhisar'da, o zamanlar Tayyare Sineması'nın arkalarında bir yerde olan mezarlıkta yatıyor.
İlk öğrenimimi Gazi İlkokulu'nda yaptım. Öğretmenimiz dönemin TBMM Başkanı Refik Koraltan'ın kız kardeşi olduğunu söyleyen Lütfiye Koraltan'dı. Orta öğrenime Ali Şefik Ortaokulu'nda başladım. Edebiyat öğretmenimiz Pakize Hanım bugün bile gözümün önünde. Zaman zaman sevgili Cavit Çağlar'la bir araya gelir, Akhisar yıllarımızı anarız. O da Ali Şefik'te okudu. Okulumuzun tam karşısında iki yazlık sinema vardı. Dönemin kasıp kavuran filmi Avare'yi orada izlemiştim. Lütfiye Hanım'ın evi kasap halinin tam karşısındaydı. Halin çevresinde de keresteciler vardı...
İstanbul'dan Çeşme'ye karadan gittiğim yazlarda, arabamız yokuşu aşıp Akhisar'a girerken elimde olmadan "Milli Edebiyat" akımının önde gelen şairlerinden Kemalettin Kamu'nun "Akdeniz'den Geçerken" adlı şiirinin son dizesini mırıldanırdım: "Geçtik bir yabancı gibi yakınından Rodos'un..."
***
Nereden nereye...
Malum; Akhisarspor, Süper Lig'e çıktı. O nedenle Yeni Asır son günlerde iki-üç kez Akhisar özel ekleri hazırladı. O eklerin sayfalarına göz atarken geldi bu çağrışım tsunamisi.
İyisiyle ama çoğu kötüsüyle anılar zinciri...
Hashoca Mahallesi'nde kirayla oturduğumuz bir evde doğmuş,
Paşa Mahallesi'nde dedemin evinde büyümüştüm.
1950'lerin ortasında babamla İstanbul'a gitmek için evden çıkmaya hazırladığımız sabah dedem ölüvermişti. Ve İstanbul'u ondan 30 yıl sonra görebilmiştim!
Dedemden önce teyzemi kaybetmiştik. Dedemden sonra da babamı.
İzmir'de görevli dayım bizi yanına aldırmıştı. Dede evini, hiç unutmuyorum, 17.500 liraya belediye meydanındaki Tekel büfesinin sahibine satmıştık. Annemgiller evi boşaltıp İzmir'e gitmişti. Ben bir son gece geçirmek istemiştim o evde. Çünkü okul kapanıncaya kadar bir akrabamızın yanında kalacaktım. Ahşap tabana yatak niyetine gazete sermiştim. Sabah bedenimi dürten tekmelerle uyandım. Yeni ev sahibi, "Bu ev benim, ne hakla burada kaldın" diye bağırıyordu...
***
Nereden nereye...
Ey Akhisarlılar; Küplüce'nin suyu hâlâ buz gibi soğuk mu?
Hâlâ köpük helva yapılıyor mu?
Misak-ı Milli İlkokulu'nun binası hâlâ o soylu mimarisini koruyor mu?
***
Yine Kemalettin Kamu'nun dizeleri düştü aklıma: "Ben gurbette değilim / Gurbet benim içimde..."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.