İnsanlar ve yasaklar
Bir tarihte memleketim Rizenin en tepe noktalarından Ziraat Çay Bahçesindeydik... Çeşitli bitkilerin arasında yürürken, birden dikkatimi yasaklar çekti...
O kadar bol yasak levhası vardı ki, şaşırmıştım. Anlaşılan, hemşehrilerim işi fazla abartmışlardı: Metrekareye neredeyse üç yasak düşüyordu...
Çimlere basmak yasak, setlerden atlamak yasak, ağaçlara yazı yazmak yasak, kabuklu meyve yemek yasak, yüksek sesle konuşmak yasak, çiçek koparmak yasak, yere çöp atmak yasaktı...
Hayatımızda ne çok kural ve yasak olduğunu düşündüm...
¥ Cübbe giymek, sarık sarmak yasak...
¥ Başörtüsüyle kamusal alana girmek yasak...
¥ Memurlara mesai saatinde Cumaya gitmek yasak...
¥ Memurun karısının başını örtmesi yasak...
¥ Düşünmek yasak (olmasa bile), düşündüğünü açıklamak yasak...
¥ Laik ve Atatürkçü olmamak yasak...
¥ Devlet gibi inanmamak, devlet gibi düşünmemek yasak...
¥ Türkçenin dışında dil kullanmak yasak(tı düne kadar)...
¥ Resmi nikâhtan önce dini nikâh kıymak ve kıydırmak yasak...
¥ Şoförle konuşmak yasak (otobüste)...
¥ Ayakları döşemeye dayamak yasak! (minibüs yasakları).
Şimdi de kürtaj ve sezaryen ameliyatına yasak geliyor.
Aklım tarihteki bazı akıl almaz yasaklara gitti...
¥
Fatımiler döneminde Mısır...
Yönetimin başında Çılgın Halife (985-1021) unvanlı El-hâkim bi-Emrillah (asıl adı Ebu Ali el-Mansur) var...
O kadar dengesizdir ki, 1017de İsmailiye öğretisi teorisyenlerinden Hamza bin Ali, el-Ahram ve Muhammed el-Derezinin etkisiyle Allahın kendisinde gözüktüğünü ilan ediyor; bunu kabul etmeyenlere ise her türlü işkenceyi uyguluyor.
Böylece Dürzilik adı verilen yeni bir Şii mezhebi ortaya çıkıyor.
Her gün bir şeyleri yasaklıyor. Bunlardan bazılarının ne akılla, ne mantıkla ilişkisi var: Düpedüz kendini tatmin ediyor...
Ama yasakları İslâmiyet adına koyduğunu söylüyor...
Meselâ İslâmda şarap yasak olduğu için, üzüm yetiştirmeyi yasaklıyor, bağ ve bahçelerdeki asmaları söktürüp attırıyor...
Her türlü eğlenceyi ve şenlikleri, bu arada musiki aletlerini, satranç oyununu, hattâ keyif verici bulduğu için Nil Nehri üzerinde sandalla gezmeyi bile yasaklıyor...
İnanılacak gibi değil, ama El-hâkim bi-Emrillahın yasaklarının arasında âşık olmak da vardır. Gizli buluşmaları önlemek amacıyla yaşlı kadınlardan bir denetim mekanizması oluşturuyor, yaşlı kadınlar gruplar halinde kendi bölgelerinde devriye gezerken yakaladıkları âşıkları karakollara çekiyorlar...
El-hâkim döneminde, kadınlara cazibe kattığı gerekçesiyle süslü kadın ayakkabısı imal etmek, satmak ve giymek de yasaktır. Kadın ayakkabısı yapan ve satan bütün kundura dükkânlarını kapattırıyor. Gizli imalâtın önlenmesi için de idama kadar varan şiddetli cezalar öngörülüyor...
Yetinmiyor, her inanç sahibine göre ayrı kıyafet giyilmesi mecburiyeti getiriyor: Buna göre Yahudiler boyunlarına çıngırak, Hıristiyanlar ise demirden mamul ağır haçlar takacaklardır...
Şimdi gülümseyerek hatırladığımız bu tür yasakların vaktiyle ne kadar can yaktığını düşündükçe insanın canı yanıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.