İki dağ arasında Rojaye
Rojaye, Karadağ Devletinin büyük şehirlerinden birisi.
İki dağ arasında kurulmuş, yeşil yaylaları ve akarsularıyla, içinden nehir geçen Osmanlı şehirlerinden birisi.
Maalesef bugün Osmanlı şehrinden geriye sadece insanları kalmış. Osmanlı eserlerinin pek çoğu, yüzyıl içerisinde yok edilmiş. Bu haliyle çok masum bir yer.
Rojaye Müslümanları yani Osmanlı tebası, yüzyıllık bir yalnızlıktan yeni yeni kurtulmaya başlamış.
Karadağın bağımsızlığını ilan etmesinden sonra bizim hükümetin de hemen ilişkiye geçmesiyle, birkaç yıldır Karadağ Müslümanlarıyla temas sağlanmış.
Türkiyeden Karadağın başkentine veya diğer şehirlerine giden Müslüman kişilere; Yüzyıldır bekleniyorsunuz diye sitem edilirmiş.
Ben de bu sitemlere şahit oldum. Bosna başta olmak üzere diğer Balkan şehirlerini hatırlamışız ama Karadağa bir türlü ulaşamamışız.
Bu meselenin detaylarına daha sonra gireceğim İnşaallah. Şimdilik dün kaldığımız yerden yolculuğumuzu sürdürelim.
Karadağ Rojaye İslam Birliği Baş İmamı Ernad Ramoviç, Mehmet Akif Ersoyun baba memleketi İpekte bir tur attırdıktan sonra Tekrar geleceğiz diyerek kendi memleketi Rojayeye hareket ettik.
Ertesi gün Kosovadan Rojayeye, oradan Sırbistan topraklarında bulunan Sancak Bölgesindeki Yeni Pazara yani Novi Pazara geçtik.
Sınır kapılarında hemen vize veriyorlar. Balkanların tümünde İslam Birliğine bağlı yetkililerin bir geçiş üstünlüğü var. Katolikler de, Hıristiyanlar da önem veriyorlar.
Biraz da bu sebeple, günde iki defa giriş çıkış yaptığımız sınır kapılarında hiç zorlanmadık.
Rojaye şehir halkının köyleriyle birlikte yüzde doksanyedisi Müslüman. Rojayede izlenimlerde bulunurken Ernad Beye;
- Azizim burada yaşayan Müslümanlar, dünya Müslümanları tarafından unutulmuş Müslümanlar, bugüne kadar iyi ayakta kalmış ve dininizi diyanetinizi unutmamışsınız dedim. Ernad Bey de;
- Dünya Müslümanları ifadesinden Türkiyenin son on yılını hariç tutmak lazım, şükürler olsun, son yıllarda Türkiyenin ilgisi halkımıza umut verdi dedi.
Rojayede ihtiyarlar anlaşacak kadar Türkçe biliyor. Şehrin sokaklarında dolaşırken Türkiyeden olduğunuz hemen anlaşılıyor ve hasret dolu gözlerle karşılanıyorsunuz.
Şehrin en yüksek yaylasına çıktık. Şehirden yedi yüz metre yukarıdaki bir yaylaya. Aman Allahım, sanki Cennetin yeryüzündeki resmi gibiydi.
Ve biliyor musunuz, bu yayladan şehre kadar Osmanlı demir yolu döşemiş. Neden?
Ormandan kesilen ağaçların taşınma işleminin yanı sıra, yazın başlangıcında yaylaya çıkarken, sonbaharda da inerken halkın göçünün taşınması için.
Şimdi tabii demiryolundan bir eser kalmamış. Sadece izi kalmış, aynı yoldan ancak jeepler çıkabiliyor bir de hayvanlar.
Hemen belirtelim ki, Yeni Pazara gidecekler için en iyi yol, Kosova üzerinden Rojayeye geçip oradan ulaşmaktır.
Yeni Pazarın yüzde doksan beşi Müslüman. Ve Rojaye ile Yeni Pazar arasındaki onlarca orman köylerinin ise tamamı Müslüman. Arkası yarın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.