Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

“Hak yol İslam yazacağız”

“Hak yol İslam yazacağız”

İnna lillah ve inna ileyhi raciun.

Allahım!

Bize güzel bir ömür ve güzel bir ölüm ver..

1932’de Ekinözü’nde doğmuş..

80 yaşındaydı demek..

Dedesi, babası ve kardeşleri şair olan bir isimdi o..

Hakkın ve halkın haykıran sesi oldu hep.

Güzellemeler de yazdı, hiciv de..

12 Mart öncesi Milli Nizam’ın sanki resmi marşı gibi idi “Hak yol İslam yazacağız”..

O zaman “ne sağdayız, ne solda, hak yoldayız hak yolda” diye bağırıyorduk meydanlarda.. O bizim sesimizdi. Biz onun!

70 sonrası İstanbul’a geldiğimde ilk onun kitabını yayınlayarak yayıncılığa başladım..

“Bütün şiirleri”ni topladım.. O günden bugüne hep yazdı, konuştu, koştu..

Kimi Mihriban’la tanıdı sevdi onu, kimi yazıları, kimi hicivleri, kimi deyişleri ile..

Hasan’a Mektuplar (1965), Akıl Karaya Vurdu (1965), Eli Kulakta (1969), Vur Emri (1973), Kan Yazısı (1978), Suları Islatamadım (1983), Beşinci Mevsim (1985), Dosta Doğru, Akıl Karaya Vurdu (1994), Yasaklı Rüyalar (2000), Gökçekimi (2000), Gerdanlık - I (2000), Gerdanlık - II (2002), Parmak İzi (2002), Yağmur Yerden Yağar (2002), Anadolu’da Bahar (2007), Barış Çağrısı (2009)

Daha yayınlanmamış birçok şiiri var..

Hasan’a Mektuplarında ilginç bir ironi yükledi mısralarına. “Ha Hasan’a, ha sana!”. Herkesin sorumluluklarını kuşanmasını, üstüne alınmasını istiyordu mısralarındaki mesajın..

Mücadeleci bir insandı. Darbe dönemlerinde sesini yükseltti. 1958 yılında bulunduğu kasabada belediye mesul muhasibi olarak memuriyete girdi. 1981 yılı Mart ayında emekli oldu.

Emeklilik ne kelime. Hiç emekli olmadı aslında o. Belki şimdi dünya hayatından emekli oldu, ya da terhis oldu.

Ya da dünya sürgünü sona erdi.

Yaşlı bedeni, akciğerindeki iltihaba karşı direnemedi. Hakk’ın daveti gelince icabet etmemek diye bir şey olmazdı ki! Kimin böyle bir imkanı olabilirdi ki!

Bana Karakoç’u nasıl bilirsiniz diye sorarsanız, cevabım açık ve net. İyi bilirdim.. Bazan öfkeli idi, bazan isyan ederdi.. Bu ülkeye ve halkına ihanet etmedi..

O da bir insandı sonuçta, günahları ve sevapları ile. Hangimizin günahı yok ki! Allah taksiratını affetsin..

Ben hakkımı helal ediyorum, siz de edin. İnşallah o da bize hakkını helal etmiştir..

Benim hakkımı helal etmemin bir anlamı, değeri olması için, hakkımı helal etmeme hakkımın da olması gerek. Ben Ebu Cehil’in dava arkadaşlarına hakkımı helal etmiyorum..

Tevbe eden, özür dileyen, zulümden vazgeçenleri affetmeye yakın duruyorum, ama küfrü inadiler sözkonusu olduğunda söyleyecek sözüm belli. Hiç kimse Allah’tan daha merhametli değildir. Tamam merhametimiz gazabımıza baskın çıkmalı, sevgimiz nefretimizi aşmalı, ama yine de zalimler için yaşasın cehennem..

Karakoç’un mısralarında, ümmetin zulme ve zalimlere karşı öfkesinin izlerine de rastlarsınız..

Zalimlere yakın duran, zulmü alkışlayanlardan biri değildi Karakoç.. Dik başlı değildi ama başı dik biri idi.. “Serdengeçti” bir tip. Mütevazı.. Müminleri kardeş bilen bir halk adamı..

Her şeyi hoş görmezdi o. Batılı, zulmü nasıl hoş görebilirsiniz ki! Herkese şirinlik muskası dağıtan biri de değil. Genel karakter itibarı ile yaşadığı dönemin, ekonomik, sosyal siyasal gerçekleri göz önüne alındığında muhalif biri idi.

Çileli biri idi. Dertli biri. Ümmetin derdini kendine dert edinenlerden.. Bir ara siyasete de girdi. Dindar ülkücülerin tasavvuf ehli ile kaynaşması, birinin takvası, ötekinin cesaret ve hareket kabiliyetinin ümmeti harekete geçirmesinden yana bir politik duruşu vardı.. Tarih onun için övgü ya da sövgü kitabı değildi ama, tarihten ders alınmasının gereğine inanırdı. Sahih geleneğe bağlı biri idi.. Dindardı..

Bir ara politikaya ilgi duydu, girdi ve ayrıldı. “Niçin girip, niçin ayrıldığını” soranlara şöyle dedi: ‘Allah rızası için girmiştim, Allah rızası için ayrıldım’. Siyaset bezirganlığı, particilik yapmadı.. Siyaset onun için, ulvi bir davaya hizmette araç olabilir mi idi? Denedi. Siyaset gerekli idi ama, o bu işin adamı değildi. Siyaset ona göre değildi..

Vakit-akit çizgisinde hep beraber olduk. Bugünlere hep gönül birliği içinde geldik..

Bizim kuşakta herkesin hafızasında bir şekilde Karakoç’tan bir şeyler vardır..

O artık aramızda değil.. “Ayrılıktan zor bekleme ölümü” sonuçta “Ölüm asude bir bahar ülkesidir bir rinde”.

Karakoç’un “Savcı”ya da “Hakim”e de söyleyecek sözü vardı.. Konuşarak, yazarak, mısraları ile söyleyeceğini söyledi..

Ve son sözünü söyledi sonunda. İlk sözü de son sözü de aynıydı: Hak yol İslam yazacağız..

Allah rahmet eyleye..

Selâm ve dua ile.



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi