Bilmeyenler için söyleyelim: Karakoç, bir Akit yazarıydı!
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, dün Meclis'te basın toplantısı düzenleyip de o sözleri sarfetmeseydi, belki de bu yazıyı yazmayacaktım...
Yazmama vesile olduğu için, kendisine teşekkür ediyorum.
Öztrak, dünkü basın toplantısında; 4-6 Haziran tarihleri arasında İstanbul'da Dünya Ekonomik Forumu tarafından bir dizi toplantı gerçekleştirildiğini hatırlatarak, bu tür uluslararası toplantıları olumlu karşıladıklarını, İstanbul ve Türkiye'nin imajının güçlenmesi bakımından bu tür faaliyetleri fırsat gördüklerini söylemiş...
Ancak bu toplantının "Türkiye'nin imajı"ndan çok "Başbakan'ın imajını parlatmak" amacıyla yapıldığının anlaşıldığını ileri süren Öztrak, bazı bakanların "Başbakan Davos'a gitmedi, Davos Başbakan'ın ayağına geldi" gibi iç tüketime yönelik sözlerinin, bunu açıkça gösterdiğini ifade etmiş...
Şöyle devam etmiş sözlerine:
"Türkiye'yi öne çıkarmak, Kuzey Afrika ve Ortadoğu'da demokrasiye geçmeye çalışan ülkelere Türkiye'yi model bir ülke olarak göstermek, Türkiye'nin tecrübelerini böyle bir platformda diğer ülkelerle paylaşmak için gerçekleştirildiği söylenen bu toplantı, adeta iktidar için verilen bir kendin pişir kendin ye partisine dönüşmüştür."
DAVOS İÇİN RİCA
Bay Öztrak kusura bakmasın ama, bu yaptığının adı "kıskançlık"tır!..
Bazı bakanların; "Başbakan Davos'a gitmedi ama Davos Başbakan'ın ayağına geldi" sözlerini sarfetmesi, Bay Öztrak'ı niye rahatsız etti acaba?.. Bundan dolayı gurur duyması gerekmez miydi?..
Bakanlar bu sözü söylemese de, gerçek bu değil midir?.. Ne yani; Davos, "Başbakan gitmediği" için İstanbul'a gelmiş değil midir?..
Kaldı ki;
Dünya Ekonomik Forumu, "Başbakan'ın Davos'a gelmesi" için yalvarıp yakarmadı mı?.. Ayağının altına "kırmızı halı"lar sermeye hazır olduklarını açıklamadılar mı?..
Bu açıklamalar, CHP'yi neden bu kadar rahatsız etti anlayamadım.
Hani neredeyse;
"Dünya Ekonomik Forum Başkanı"nın "AK Partili" olduğunu iddia edecekler.
BAŞPİSKOPOS'U NEEDELİM?
Tamam, farzedelim ki;
Dünya Ekonomik Forumu tarafından düzenlenen toplantı "Başbakan'ın imajını parlatmak" amacıyla düzenlenmiştir. Yani bir "yıkama-yağlama toplantısı"dır!..
İyi ama; "Başbakan'ın imajını parlatan" sadece Dünya Ekonomik Forumu değil ki!..
Bay Faik Öztrak'ın Meclis'te toplantı düzenlediği gün, yani dün, AA'dan bir haber geçti.
Efendim, olay şu:
Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu 2. Hrisostomos'un makamında Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklama, dünkü Rum gazeteleri aracılığıyla Rum kamuoyuna aktarılmış...
Rum gazeteleri; 2. Hrisostomos'un, ekonomiyle ilgili Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'ı sert bir şekilde eleştirmesini ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için "Akıllı bir adam, karizmatik bir lider" ifadelerini öne çıkarmış...
Bence, CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak, derhal Meclis'e gelmeli ve bir basın toplantısı daha düzenleyip, "kıskançlığını" bir defa daha göstermelidir.
Demelidir ki;
"Başpiskopos, Tayyip Erdoğan'a bu kadar yağ çektiğine göre, gizli bir AK Partilidir... Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi, böyle konuşması için Başpiskopos'a para vermiş midir?!?"
Dedim ya;
Bay Öztrak, Meclis'te basın toplantısı düzenleyip de, bu "kıskançlık" ifadelerini sarfetmeseydi, ben de bu yazıyı yazmayacaktım.
Kıskançlık, işte böyle bir duygudur... İnsanda ne akıl bırakır, ne de mantık... "Kıskançlık krizi"ne giren insanın gözü öyle bir "kör"leşir ki; burnunun ucunu bile göremez.
BALIK BAŞTAN KOKAR
Şahsen ben;
Dünya Ekonomik Forumu'nu bile, "AK Parti'nin yan kuruluşu" olarak görecek kadar körleşen CHP'li Öztrak'ın yaşadığı ruh halinin bir "kıskançlık krizi" olduğunu düşünüyorum.
Aslında yadırgamıyorum!..
Ne demişler;
"Balık başkan kokar!"
"Genel Başkan" kıskanç ise, "Başkan Yardımcısı"nin kıskançlığı gayet normaldir.
"CHP Genel Başkanlığı" koltuğunda oturan Bay Kemal Kılıçdaroğlu; batma noktasına gelen Yunanistan için; "Durumları Türkiye'den daha iyi" deyip, şunları söylememiş miydi;
"Yunanistan'daki kriz farklı, bu kriz yoksulların krizi değil, bu kriz zenginlerin krizidir. Zenginlerin krizi olduğu içindir ki, çözümü zordur. Yoksulun krizini çözmek kolaydır. Yunanistan'da kişi başına gelir 20-25 bin dolardır."
Hele söyleyin;
Öztrak'ın kıskançlığı, Kılıçdaroğlu'nun kıskançlığının yanında solda sıfır kalmaz mı?
Şu hâle bakın;
Adam, o kadar "kıskanç" ki; "Yunanistan'ın, Türkiye'den daha iyi durumda olduğunu söyleyebiliyor!.."
"İyi durumda" dediği, Yunanistan, "iflâs bayrağı"nı çekmiş, "Batı'dan para dilenen" bir ülke ama haberi yok!..
Kıskançlık;
İşte böyle bir "körlük"tür!..
CENAZEDE BULUŞTULAR
"Kıskançlık" dedim de, aklıma geldi...
Malûm, yazarımız Abdürrahim Karakoç, dün "Cuma namazı"ndan sonra Ankara Kocatepe Camii'nde kılınan "cenaze namazı"nın ardından Bağlum'da Abdülhakim Arvasi Hazretleri'nin yanında toprağa verildi.
Haberlerimizde de okuyacağınız gibi;
"Terörle mücadele" toplantısında bile bir araya gelmeyen Kemal Kılıçdaroğlu ile Devlet Bahçeli, dün "Karakoç'un tabutu başında" bir araya geldi.
Sırf bu tablo bile;
"Kalemin gücü"nü gösterir... Tabiî, sadece "kalemin gücü"nü değil, "Karakoç'un samimiyeti"nin derecesini de gösterir.
O Karakoç ki;
Sağlığında Bahçeli'ye de, Kılıçdaroğlu'na da demediğini komadı... Her ikisini de yerden yere vurdu... Ama, Kılıçdaroğlu da, Bahçeli de onun cenazesinde saf tuttular...
Demek oluyor ki;
Karakoç, eleştirilerinde haklıydı... Onun, nasıl bir "Doğrucu Davut" olduğu, dün bir defa daha görüldü.
Kimilerini iğnelediği, kimilerine çuvaldız batırdığı nice insan, dün onun cenazesindeydi ve ona haklarını helâl ettiler.
Cenab-ı Allah ona rahmet eylesin... Mekânı; inşaallah, altlarından ırmaklar akan cennet bahçeleri olur.
Bir defa daha;
Ona rahmet, yakınlarına ve sevenlerine sabırlar niyaz ediyorum.
SON 12 YILDIR AKİT'TE
Belki günü değil ama, şunu da söylemek zorundayım: Gerek gazete köşelerinde "haber-yorum" yazanlar, gerek televizyon ekranlarında "Karakoç uzmanı" gibi ahkâm kesen "Herbokolog"lara bir çift sözüm var.
Sizler de, CHP'liler gibi birer "kıskanç" mısınız, yoksa "cahil" misiniz ki, Abdürrahim Karakoç'un bir "Akit yazarı" olduğunu yazmadınız, söylemediniz?..
Bilerek mi söylemediniz,
Körlüğünüzden mi?..
Oysa; "tam 12 yıldır" bu gazetede yazmaktaydı Abdürrahim Karakoç... Kendisine, "Niye Akit?" diyenlere de şu cevabı verirdi: "Benim yazılarımı başka gazete kaldıramaz!"
Abdürrahim Karakoç'un "özdeşleştiği", elbette birçok "şiir" vardır...
"Hak Yol İslâm Yazacağız" onunla özdeşleşmiştir... "Hasan'a Mektuplar" onunla özdeşleşmiştir...
Ve elbette "Mihriban" da onunla özdeşleşen şiirlerin başında gelir.
Ama, kabul edilmeli ki;
Akit de, "Karakoç'la özdeşleşen bir gazete"dir...
Bu, nasıl bir "cehalet"tir, bu nasıl bir "kıskançlık"tır ki, sırf "Akit'te yazdı" diye, Karakoç'un "son 12 yıl"da yazdıklarını "yok" saydılar.
Onlar "yok" saysalar da;
Abdürrahim Karakoç, 2000 yılından bu yana Akit'te yazıyordu arkadaş...
Elbette "çok iyi bir şair"di ama aynı zamanda "çok iyi bir yazar"dı... Duygu ve düşüncelerini de bu gazetede dile getirdi.
Bunu, niye görmüyorsunuz?..
Bunu, niye söylemiyorsunuz?..
"Hüseyin Üzmez olayı"nda hep bir ağızdan "Akit yazarı" derken, Abdürrahim Karakoç için niye "Akit yazarı" demediniz?..
Ama, siz de haklısınız...
Siz, Müslümanların "sevap"larını değil, "günah"larını seversiniz...
Abdürrahim Karakoç, "sevilen bir adam" ya, onun "Akit yazarı" olarak telâffuz edilmesi "Akit'in artı hanesi"ne yazılır diye korktunuz, değil mi?..
Söyleyin Allah aşkına;
CHP'li misiniz, nesiniz siz?..
Kıskanmayın, ne olur?..
Sahip çıkın, sizin de olur!..
.....
Gördün ya Abdürrahim Ağabey; dün, seni sadece "Mihriban"dan dolayı bilen "Herbokolog"lar, bugün "Karakoç uzmanı" kesildi başımıza!.. Ama, "cehalet"leri paçalarından akıyor.
Gel de eleştirme!..
Ben de yüklendim işte...
Mekânın cennet ola...
Karşısında sivil görünce!
Biliyorsunuz; Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu, önceki gün Güniz Sokak'a gitti ve "7 defa gitmesi, 8 defa gelmesi" ile ünlü Süleyman Demirel'i evinde ziyaret edip, "4 saat" süreyle dinledi... Demirel, bu görüşme esnasında; "Darbelere niye direnmediniz" sorusuna cevap verip, demiş ki; "Adamın elinde silah var, nasıl direneyim?.. Herkes gibi, ben de korktum!"
Ebette korktu... Korktuğu için de, "şapka"sını alıp gitti!..
Her neyse... "28 Şubat Darbesi"ni yapanlar bile bu darbenin "post-modern bir darbe" olduğunu söylerlerken, Bay Demirel demiş ki; "28 Şubat bir darbe değildir!"
Haa, bir de "tehdit" savurmuş, iyi mi?.. "Bugün siz darbeleri araştırıyorsunuz ama, yarın birileri de çıkar; bugünleri araştırır" diyerek, komisyon üyeleri üzerinden "Hükümet'e gözdağı" mesajı göndermiş!..
Şu hâle bakın; "asker" görünce "şapkasını alıp kaçan" bir adam, karşısında "sivil" görünce efeleniyor, üstelik tehdit savuruyor!.. Hani diyorum ki; heyet üyeleri, ziyarete "asker üniforması" ile gitselerdi, Demirel ne yapardı acaba?..
Herhalde "Zincirbozan"ı hatırlayıp, "Abdestbozan"a giderdi!..