Artık Hak Yol İslâm yazacak da yok, Hasana Mektuplar yazacak da!
Geçen haftanın gündem konuları sıralamaya tabi tutulsa, ilk sıralarda, herhalde yazarımız Abdürrahim Karakoçun vefatı ve kürtaj tartışmaları gelir...
O halde sondan başlayalım...
Malûm, geçen hafta bugünkü sürmanşetimizde Hayvandan da aşağı yaratıkların, yani Belhum Adallerin, Ahlâk... Edep... Hâyâ... Utanma duygularını hiçe sayarak kürtaj hakkı için sahneye çıktıklarını ifade etmiş ve sürdürülen kampanyanın kamuoyunda büyük tepki gördüğünü haber vermiştik...
Belhum Adal başlıklı haberimiz, özellikle internet sitelerinde geniş tartışmalara yol açtı.
Belhum Adal olarak, yani hayvandan da aşağı olarak gösterdiğimiz taife; bizleri mağara kaçkını olmakla itham etmiş... Bizi seven okurlarımız ise, bu taifeye okkalı bir cevap vermiş;
Doğru, Akitçiler mağaradan kaçmışlardır... Zira, Belhum Adaller ile aynı çatı altında bulunmayı kendilerine yedirememişlerdir... Akitçiler mağaradan kaçtı ama, siz hâlâ mağaradasınız!
TARTIŞMALARA SON NOKTA!
Bu tartışmalar devam ederken, Salı günkü manşetimizi de Diyanet İşleri Başkanına ayırdık... Diyanet İşleri Başkanı Sayın Prof.Dr. Mehmet Görmez, kürtaj tartışmalarına son noktayı koyacak açıklamalar yaptı ve dedi ki;
Kürtaj cinayettir
Anne karnındaki ceninin kendisine ait hayat hakkı olduğunu belirten Prof. Görmez, Ne annenin ne de babanın cenin üzerinde mülkiyet hakkı olmadığı gibi, onun hayatı üzerinde vazgeçme, sonlandırma yetkisi de yoktur. Bu yüzden hamile olan anne Beden benim değil mi, ben onu istediğim gibi kullanırım, bebek de yaparım, istersem onu da atarım deme hak ve yetkisine sahip değildir. Çünkü karnındaki bebeğin gerçek anlamda sahibi değildir. Keyfi olarak terk edemez, öldüremez. Ona bakmak, korumak ve yaşatmakla görevli bir emanetçidir dedi.
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Görmez sözlerini şöyle sürdürdü:
Sadece Diyanet değil, sadece Müslüman din bilginleri değil, bütün ilahi dinler, bütün ahlaki sistemler kürtajın, bir insan hayatına son vermek olduğunu, anne rahminde varlığını tamamlamış insanoğlunun hayat hakkının da dokunulmaz olduğunu haykırmaya devam edecektir.
YA, CENİNİN YAŞAM HAKKI?
Diyanet İşleri Başkanının Kürtaj cinayettir sözlerini manşet yaptığımız gün, karikatüristimiz Kemal Gülerin, enfes karikatürüne de yer verdik.
Kürtaj yaptırmış yani karnındaki bebeği öldürmüş bir anne(!) eline pankart almış, eylem yapıyor.
Pankartta şöyle yazıyor;
Beden benim!.. Kürtaj hakkım!
Bebek yukarılardan bağırıyor;
Ya benim bedenim?
Kemal Güleri, olayın özünü yakaladığı için tebrik ediyoruz.
Bir kadın ki; kürtajı hak görüyor ve buna gerekçe olarak da Beden benim diyorsa, kendisine sorulmalıdır;
Ya ceninin bedeni?
KARAKOÇ HAKKA YÜRÜDÜ
Sizlerin de bildiği gibi; geçen hafta da kürtaj tartışmalarıyla geçti...
Birçokları yollara düşüp;
Beden benim diye pankart açsa da, hiçbir insan bedenin sahibi değildir!..
Çünkü, emanetçidir!..
Gün gelir; Emanetçilik biter ve beden asıl sahibine döner...
Nitekim;
Yazarımız Abdürrahim Karakoç da, tam 80 yıl boyunca emanetçilik ettiği bedeni, asıl sahibine verdi.
Evet, 7 Haziran Perşembe günü; Müslümanların dilinden düşürmediği Hak Yol İslam Yazacağız şiirinin sahibi, Türk şiirinin usta kalemi yazarımız Abdürrahim Karakoç, Hakkın rahmetine kavuştu... Üstadın şiirlerinin duygularına tercüman olduğunu belirten birçok siyasetçi, sivil toplum kuruluşu temsilcisi, yazar ve şair, Karakoçun ailesine başsağlığı dileklerini iletti. Karakoç, Cuma günü Kocatepe Camiinde Cuma namazının ardından kılınan cenaze namazı sonrası Bağlumda toprağa verildi...
Haberlerimizde de ifade ettiğimiz gibi; terör zirvesi için bile Kemal Kılıçdaroğlu ile aynı çatı altında bir araya gelmeyi reddeden Devlet Bahçeli, Karakoçun cenaze namazında buluştu.
Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Mehmet Görmezin kıldırdığı cenaze namazına başta Karakoç ailesinin fertleri, Akit İcra Kurulu Başkanı Mustafa Karahasanoğlu başkanlığındaki Akit ailesi, TBMM Başkanı Cemil Çiçek, Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, MHP lideri Devlet Bahçeli, Saadet lideri Mustafa Kamalak, BBP lideri Mustafa Destici, bakanlar, milletvekilleri, çok sayıda sanatçı ve on binlerce vatandaş katıldı.
Gerek cenaze namazına bizzat katılanlara, gerek başsağlığı mesajı yayınlayanlara, gerekse hatim okuyanlara ve ruhuna Fatiha hediye edenlere teşekkür ediyoruz...
2000DEN BERİ AKİTTE
Kim, ne derse desin;
Merhum Abdürrahim Karakoç; özellikle İslamî kesim nezdinde ilk önce Hak Yol İslâm Yazacağız şiiriyle tanınmış, sonra Hasana Mektuplarıyla şöhret olmuş, bestelenen Mihriban şiiriyle de, toplumun her kesimi tarafından bilinen, tanınan, sevilen bir şair haline gelmiştir.
Ama, şiirlerinin yanı sıra merhum Karakoçla bütünleşen ve onunla özdeşleşen bir yer daha vardır ki, o da Akittir...
Evet, 12 yıl boyunca yazılarını ve dörtlüklerini yayınladığı Akit...
Merhum Karakoç, 2000 yılından bu yana yazdığı Akit için; Niye başka gazete değil de Akit? diye soranlara cevaben derdi ki;
Ben, korkakların tarlasına dahi adım atmaktan korkarım.
Akitte yayınlanan ilk yazısında, özetle şunları yazmıştı:
Allah (cc) kısmet ederse, bundan böyle Cumartesi günleri hariç, haftanın altı günü Akit okuyucularıyla birlikte olacağım.
Zor olan ilk adımı bugün attım...
(...)
Allah nasip ederse haftanın bir gününü şiire ayıracağım... Dünü ve bugünü mukayese edeceğim...
Umarım beğeneceksiniz...
Okuyucularımın beni yanlış yaptığımda uyaracaklarına eminim... Elbette ikazlar, ilmi ve akli olmalıdır...
Neden başka bir gazete değil de Akit?
Ben korkakların tarlasına dahi adım atmaktan korkarım...
Akit yöneticileri ve yazarları iki yıl önce de Akitte yazmamı istemişlerdi... Demek ki kısmet bugüneymiş... Hem, Akit camiasında fikir hamallığı yapanların çoğu yakinen tanıdığım dostlarımdır... Biraz da sen hamallık yap dediklerinde geri çeviremezdim tekliflerini...
İnşaallah faydalı oluruz...
Gördüğünüz gibi;
Sırf, verdiği yiğitçe mücadeleyi sürdürmek için yazdı Akitte... Çünkü o, korkakların tarlasına dahi adım atmayan bir adamdı... Akit ise, fikir hamallığı yapanların bulunduğu bir gazete idi...
Ve 12 yıl boyunca, aynı çatı altında birlikte mücadele verdik...
AKİTİ NİYE GİZLEDİLER?
Ne var ki;
Merhum Abdürrahim Karakoçun vefat haberini veren gazeteler ve onun hakkında yazan yazarların hepsi, onun Akit yazarı olduğunu es geçti... Bir tek, Sayın Hasan Celal Güzel hariç... Bir hakkı teslim ettiği için, Sayın Güzele teşekkür ediyoruz...
Karakoçun vefat haberini veren gazete ve televizyonlar; Mihriban yetim kaldı... Lambada titreyen alev söndü gibi ifadeler kullandılar da, her ne hikmetse, Karakoçun bir Akit yazarı olduğunu gözlerden gizlediler.
Bugün, onu Mihribanla ananlar, daha birkaç yıl önce; Ha Hitler, ha Şaron! diye yazmasından dolayı Yahudi Hahambaşı Haleva ile girdiği kavgada, çok açık ve net bir şekilde, onun Akit yazarı olduğunu yazıyor ve bir anlamda Akiti de hedef gösteriyordu.
Sizin anlayacağınız;
Şaronu, Hitlere benzettiğinde, yani ırkçılıkla suçlandığında Akit yazarı olarak gösterilen Abdürrahim Karakoç, bugün Mihribanın şairi sıfatıyla anılmaktadır.
Bu ikiyüzlülüğe, bu kıskançlığa özellikle dikkat çektik ki, bundan sonra başka gazetelerin de hakları yenmesin!.. Yoksa, merhum Karakoçun, topluma malolmuş bir şair, yazar, mütefekkir olduğunu biz de biliyoruz...
Ama aynı Abdürrahim Karakoç; Şaronla kavgası esnasında da Mihribanın şairiydi!.. Ne garip ki; o zaman Mihribandan söz etmeyenler, bugün de Akitten söz etmiyor...
Dedik ya; amacımız bu ikiyüzlülüğe, bu kıskançlığa dikkat çekmekti...
Meramımızı herhalde anlatabilmişizdir...
Merhum Karakoça, bir defa daha Yüce Allahtan rahmet, ailesi ve sevenlerine sabırlar diliyoruz.
Selâm ve saygılarımızla...