Tarih 12 Ocak 2000... Aponun ipten kurtarıldığı gün!..
Hikâyeyi daha önce de anlatmıştım...
Bizim Temel, Trabzondan yola çıkıp, İstanbula iş aramaya gelmiş...
Olacak ya;
İstanbulda, bir kavgaya karışıp, elini kana bulamış!..
Tutuklanmış, atılmış hapse...
Duruşma günü de, çıkmış hakimin karşısına... Hakim, Anlat bakalım, nasıl işledin bu cinayeti deyince; bizim Temel, başlamış anlatmaya:
Trabzonda iş aradım, bulamadım... Kime gittimse, elim boş döndüm!
Hakim, Bırak Trabzonu, İstanbula gel diye uyarınca, devam etmiş Temel;
Baktım ki Trabzonda bana ekmek yok, düştüm yola, geldim Giresuna... Başladım iş aramaya... Ne iş olsa yapmaya razıydım!..
Derken, hakim yine uyarmış:
Bırak Giresunu, İstanbula gel!
Temel bu, bildiğini okumaya devam etmiş:
Giresunda da işlerin kesat olduğunu görünce, durdurdum bir kamyonu, geçtim şoförün yanına!.. Ver elini Samsun!..
Hakim, sözün nereye gideceğini anlamış tabiî... Temel, Samsun der demez, Hadi uzatma!.. demiş hakim, Bırak Samsunu da, gel artık şu İstanbula!..
Temel, uyanık...
Şöyle bir bakmış hakimin yüzüne... Sonra da şöyle demiş;
Gelmem!.. İstanbula geleyim de, beni asın öyle mi?
MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükatamanın önceki günkü sözlerini duyunca, bu hikâye geldi aklıma.
Büyükatamanın sözlerine geçmeden önce, niye konuştuğuna bir göz atalım.
ERDOĞANIN ANTALYA KONUŞMASI
Efendim;
Başbakan Tayyip Erdoğan, 10 Haziran Pazar günü Kepez Hasan Doğan Stadyumunda düzenlenen AK Parti Antalya İl Kongresinde yaptığı konuşmada, terör başta olmak üzere bir çok konuda önemli açıklamalar yapmıştı...
Meselâ, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmeyi eleştiren MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeliye demişti ki;
Öcalanı idamdan kurtaran sensin. Altında senin imzan var. Bu sana zaten yeter.
Buna rağmen diyorum ki;
MHP de BDP de morg önünde nöbet tutmayı bıraksın. Çözüm sürecine dahil olsunlar. Türkiyenin artık buna tahammülü yok. Biz bu topraklar üzerinde beraberiz. Kimse benim Kürt kardeşimi terörist olarak anamaz.
Erdoğanın bu sözleri MHPlilerin çok ağırına gitmiş olmalı ki, önceki gün; peş peşe açıklamalar yaptılar.
MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural Mecliste basın toplantısı düzenleyip görüşlerini açıklarken, MHP Genel Sekreteri İsmet Büyükataman da, Erdoğana, yazılı açıklama ile cevap verdi.
APOYU NİYE ASAMADIK?
Başbakan Erdoğanın MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeliye yönelik, Beni konuşturma, imzalar elimizde. Öcalanı idamdan sen kurtardın ifadesi karşısında Büyükataman, MHP, Öcalanı ipten kurtarma operasyonuna tek başına ve sonuna kadar karşı çıkmıştır. Bu durum 57. Hükümet ortaklarımızla bir yol ayrımına gelinmesinde başlıca etken olmuştur değerlendirmesinde bulundu.
Büyükataman, Öcalanı idamdan kurtaran sürecin 1997 yılında başladığını kaydederek, Öcalanı daha yakalanmadan idamdan kurtaran süreç, 1997de Türkiyenin AİHMin yargı yetkisini daimi olarak kabul ettiği protokolle başlamıştır.
1997 yılında Türkiye, İnsan Hakları Sözleşmesinin 11 nolu protokolünü imzalayarak kabul etmiş ve 1997 yılında kabul edilen bu protokolle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini daimi olarak kabul etmiştir ifadesini kullandı.
Söz konusu protokolün; AİHMin yargı yetkisinin daimi olarak kabul edileceğini, ölüm cezasını kaldıracağını ve hiç kimsenin bu cezaya çarptırılmayacağını, mevcut idam kararlarının infaz edilmeyeceğini taahhüt ettiğine dikkati çeken Büyükataman, bu protokolün sonucunda teröristbaşı Öcalanın mahkemeye başvuru hakkı elde ettiğini iddia etti.
Büyükataman, 29 Haziran 1999 tarihinde Abdullah Öcalanın TCKnın 125. maddesine göre ölüm cezası ile cezalandırılmasına karar verildiğini, 25 Kasım 1999 tarihinde Yargıtay 9. Ceza Dairesinin, teröristbaşı hakkında verilen idam cezasını oy birliği ile onadığını ve bu süreçten sonra Öcalanın 25 Kasım 1999da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurduğunu hatırlattı.
AİHMin, 30 Kasım 1999 tarihi itibariyle başvuruyu incelemeye alıp, ihtiyati tedbir kararı alarak Türkiyeden, Sözleşme hükümlerine başvuranın şikayetinin kabul edilebilirliğini ve esasını etkin bir biçimde sonuçlandırana kadar, idam cezasının infaz edilmemesi için gerekli bütün adımlar atılmalı talebinde bulunduğuna dikkati çeken Büyükataman, 1997 yılında imzalanan protokol gereği 3 Ağustos 2002de TBMM Genel Kurulunda kabul edilen 4771 sayılı kanun ile idam cezasının kaldırıldığını hatırlattı.
İsmet Büyükatamanın, AAdan geçen sözlerini aynen aktardım ki; hiç kimse mırın-kırın etmesin!..
APO NASIL KURTULDU?
Yazılı açıklamadan da gördüğünüz gibi, Büyükataman; 1997yi telâffuz ediyor, 1999u telâffuz ediyor, hatta 2002yi telâffuz ediyor ama, tıpkı Temel gibi 2000 yılını es geçiyor.
Temel, İstanbula geleyim de beni asın mı? demiş ya, Büyükataman da, herhalde 2000e geleyim de, açığımızı yakalayın e mi? diye düşünmüş olmalı ki; 1997den 2002ye atlıyor ama 2000 yılına girmiyor!..
Niye girmiyor?..
Çünkü 2000 yılında, MHPnin yumuşak karnı vardır.
Buyrun, o sürece bir bakalım.
¥ 15 Şubat 1999: Öcalan Kenyada yakalandı ve İmralı Adasına hapsedildi.
¥ 31 Mayıs 1999: Öcalanın İmralı Adasında yargılanmasına başlandı.
¥ 29 Haziran 1999: Mahkeme, tarihi davada Öcalanın idamına karar verdi.
¥ 25 Kasım 1999: Öcalan için yargı son sözünü söyledi... Yargıtay, idam kararını oy birliğiyle onadı... Gözler TBMMye çevrildi. Yargıtay Daire Başkanı Demirel Tavil, idam cezasının tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak onandığını açıkladı.
¥ 25 Kasım 1999: Abdullah Öcalanın avukatlarından Hasip Kaplan, idam kararının onandığının açıklanmasından 5 dakika sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurarak idamın durdurulması için tedbir kararı istedi. Kaplan, Benim, Öcalanı Avrupada savunmak için yetkim var. Yargıtay kararını 09.15te açıkladı ve idam süreci başladı. Ben de saat 09.20de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulunarak, idama karşı tedbir istedim dedi.
¥ 1 Aralık 1999: AİHMin, Öcalanın idamının ertelenmesi isteğine Ankara, iç hukuk yolları tükenmediği gerekçesiyle itiraz etmedi.
¥ 3 Ocak 2000: Apo dosyası, infaz için Adalet Bakanlığından Başbakanlığa gönderildi. Dosyanın gelmesiyle birlikte hükümet de; hem Af Yasası, hem de Öcalanın idamı konusunda çifte krizin eşiğine geldi... Yılbaşından hemen sonra yapılacağı bildirilen liderler zirvesi 12 Ocaka ertelendi.
¥ 12 Ocak 2000: Aponun idam dosyasının akıbeti, 7,5 saat süren liderler zirvesinde belli oldu. Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz, Öcalan dosyasının, AİHM kararı gereği Başbakanlıkta bekletilmesi kararını verdiler. Zirveden sonra kararı açıklayan Ecevit, Ancak erteleme süreci, Türkiyenin aleyhinde kullanılmaya çalışılırsa, idam kararı Meclise gönderilecektir dedi.
Evet;
15 Şubat 1999 ile 12 Ocak 2000 yılları arasında geçen 11 aylık süreç böyle...
Gördüğünüz gibi;
Bu sürecin her aşamasında Devlet Bahçeli var... Aponun ipten alınmasında da Bahçelinin imzası var!..
Öyle sanıyorum ki;
Başbakan Tayyip Erdoğan da, Bahçeliye seslenip; Altında senin imzan var derken, herhalde, 12 Ocak 2000 tarihli üçlü imzayı kastediyordu.
Evet; Erdoğan, kupürünü de yayınladığım gibi; Öcalan dosyasının Başbakanlıkta bekletilmesi kararını veren Bülent Ecevitin, Devlet Bahçelinin ve Mesut Yılmazın imzaları olan ortak karar metnini kastediyor olmalıydı...
ASAMADI, URGAN ATTI!
MHPli kurmaylar, buna rağmen; hâlâ İdamın kaldırılmasında MHPliler aleyhte oy kullanmıştır... MHPnin duruşu açık ve nettir... MHP, Öcalanı ipten kurtarma operasyonuna tek başına ve sonuna kadar karşı çıkmıştır demekte ısrar ederlerse, kendilerine sadece şu soruyu sorarım:
İçinde DSP, MHP ve ANAPın yer aldığı koalisyon 28 Mayıs 1999 tarihinde kuruldu ve 7 Temmuz 2002 tarihinde fiilen dağıldı...
Peki, bu kadar neyi bekledi MHP?.. Niye, erken seçim açıklaması yaparak hükümetten fiilen ayrıldı da, meselâ 12 Ocak 2000de niye koymadı tavrını?.. Bahçeli; eğer, 7,5 saatlik liderler zirvesinde yumruğunu masaya vurup da kalksaydı, herhalde 3 Kasım 2002 seçimlerinden çok daha güçlü çıkardı...
Ama, ne oldu?..
MHP, 3 Kasım 2002 seçimlerinde ancak yüzde 8.3 oy aldı ve barajın altında kaldı... Yani, Meclisin dışında!..
Bugün kalkmışlar;
Apoyu biz kurtarmadık diyorlar...
Farzedelim ki, doğrudur!..
Peki; 30 Haziran 2007de düzenlenen Erzurum Mitinginde Erdoğana yüklenip; MHPyi, Apoyu asamamakla suçluyorsun!. Peki sen niye asmıyorsun?.. Apoyu asacak kadar ip mi bulamıyorsun?.. Haydi as, al sana ip! deyip, kürsüden urgan fırlatan kimdi?..
Demek oluyor ki;
Devlet Bahçeli, Apoyu asamamaktan dolayı yapılan eleştirilerden bir aşağılık kompleksine girmiştir!..
Bu kompleksle urgan fırlatması da, aslında bir itiraftır!..
Ben asamadım,
Al, sen as! itirafı!..
Bahçeli, o gün bu acziyet itirafında bulunduğuna göre, bugün; MHP kurmaylarının savunmaya geçmesi, pek bir anlam ifade etmez.
Kaldı ki;
Bu, bir savunma da değildir.
Bu, bir savrulmadır!..
Hem de, 12 Ocak 2000e uğramayan, teğet geçen bir savrulma!..
Bilmem, anlatabildim mi?
Darbe mi?.. Bir daha asla!
AK Parti Kayseri Milletvekili Yaşar Karayel, İstanbul Milletvekili Feyzullah Kıyıklık, Çankırı Milletvekili İdris Şahin ve CHP Gaziantep Milletvekili Mehmet Şekerden oluşan Meclis Darbe ve Muhtıra Araştırma Alt Komisyonu üyeleri dün Akitteydi...
Heyet üyeleri ile samimi bir sohbet havası içinde geçen görüşmemiz esnasında; 6 günlük gözaltı olayını, gazetemize 400 polis eşliğinde yapılan baskını, yine merkez binamıza yapılan kaleşnikoflu saldırıyı anlattık...
Heyet üyeleri, anlattıklarımızı dikkatle dinlediler, not aldılar... Kendilerine; İllegal Cumhuriyet Çalışma Grubu tarafından hazırlanan ve Akitin yok edilmesini amaçlayan planları sunduk... Sanıyorum, bu ifade almayı daha da detaylandırmak için bir görüşme daha yapacaklar.
Peki, bu görüşmeden ne çıkar?..
Açık ve net söylüyorum; hiçbir şey çıkmasa da, bu ülkenin gelecek kuşakları; Demirel gibi, herkesin şapkasını alıp gitmediğini, darbelere direndiğini görür ve yarının gençlerinde bir darbelere direnme şuuru oluşur ki, sırf bu bile bir kârdır.
Akitle birlikte diğer gazeteleri de dinleyecek olan komisyon üyelerine başarılar dilemekle birlikte, topluma vermek istedikleri; Darbe mi?.. Bir daha asla! mesajını takdirle karşıladığımı belirtmek istiyorum.