Din ve siyaset
Din üzerinden siyaset yapılıyormuş... Bir ülkede gerçekten hürriyet varsa, elbette dindarların da siyaset yapma hakkı olacaktır.
Din konusunda iki türlü siyaset yapılabilir.
Birincisi: Samimî, ihlâslı, ahlâklı, seviyeli, yüksek karakterli, faziletli dindarlar siyaset yoluyla dine hizmet ederler. Siyaseti dinin hizmetine koşmaya çalışırlar.
İkincisi: Din sömürücüleri, mukaddesat bezirgânları dini siyasete alet ederek şahsî menfaat ve nüfuz elde ederler.
Birincisi makbuldür, ikincisi merduttur.
Mason, siyaseti masonluğa alet edebilecek.
Ateist, ateistçe siyaset yapabilecek.
Marksist, siyaseti Marksizm için kullanacak.
Sebataycı, siyaseti Sebataycılığa alet edecek.
Kemalist, Kemalizm için siyaset yapacak.
Şu veya bu ideolojiye bağlı kişiler siyaseti kendi ideolojilerine alet edecek.
Lakin çoğunlukta olan Müslümanlar, dinlerine hizmet için siyaset yapamayacak... Olur mu böyle eşitlik?
Bu ülkeyi kasıp kavuran egemen azınlıkların en sinir olduğu şey, Sünnî Müslümanların siyaset yapmasıdır. Çünkü işlerine gelmez.
Almanya'da Hıristiyan Demokrat Partisi oluyor da, Türkiye'de niçin İslam Demokrat Partisi olmasın?
Aslında bugün Türkiye'de iki parti (veya partiler grubu) vardır. İkisi de din ve mezhep partisidir.
İslam karşıtı partiler de birer negatif din partisidir. Aksiyon değil, reaksiyondur onlar.
Bu ülkede dindarlar da, dinsizler de din din din diye bağırmıyor mu?
Masonlar cirit atacak, Misyonerler cirit atacak, Kripto Yahudiler, Kripto Hıristiyanlar cirit atacak ama Sünnî Müslümanların siyaset yapması tuh kaka olacak... Bu ne kafadır...
Önemli olan, Türkiye'deki her kesimin temiz siyaset yapmasıdır.
Ülkemizdeki bütün siyasî kesimler feci şekilde kirlenmiştir.
Bizde temiz ve şeffaf siyaset yok.
Bir ceketle başlayıp bir ceketle ayrılmak ahlâkı yok.
Bendeniz Sünnî bir Müslüman olarak din sömürücülerinden son derece bîzar ve rahatsızım. Lakin Müslümanlar İslamî siyaset yapmasın yaygaralarından da rahatsız oluyorum.
Müslüman çoğunluk da siyaset yapmalı ama vasıflı, temiz, ahlâklı, faziletli siyaset yapmalı.
Dine hizmet etmeli, dini istihdam etmemeli.
Mümkün olduğu kadar siyaset pisliklerine bulaşmamalı.
İslam'ı alet ederek zengin olmamalı.
Dini siyasete değil, siyaseti dine alet etmeli.
Siyaset yaparken İslam'dan taviz (ödün) vermemeli.
(Not: Bendeniz siyaseti sevmem... Siyasî kültürüm vardır ama aktif siyaset yapmak istemem... Lakin siyaset büyük bir realitedir... Müslümanlardan bir grup da siyaset yapmalıdır. Temiz, ahlâklı, faziletli, ilkeli bir siyaset... Fransa'nın yeni kabinesinin ilk kararı, bakan maaşlarında yüzde otuz indirim yapmak oldu... Bizde böyle bir şey olur mu?..)
"İkinci yazı"
Sünnî çoğunluğun durumu
Akıllı bir kişiye kırk gün hiç durmadan deli deseler ne olur?.. Adamcağızda delilik alametleri başlar ve az çok, şöyle böyle deli olur.
Halkımızın beyni on yıllardan beri yıkanmaktadır.
Halkımız şartlı refleksli bir toplum haline getirilmiştir.
Halkımız toplumsal hafızasını yitirmiştir. Medyaya bakınız, devamlı gündemde tutulması gereken konuları bir haftada unutuyor.
Milyonlarca vatandaş idrak yeteneğini kaybetmiştir.
Bizdeki eğitim geliştirmek için değil, körleştirmek için çalışıyor.
Halk devamlı şekilde sersemletiliyor.
Dikkatsiz hale getiriliyor.
Halk yığınları zombileştirilmek isteniyor.
Bütün bunlar niçin yapılıyor? Rasgele, tesadüfî şekilde mi, yoksa planlı mı?
Ben planlı olduğunu sanıyor ve iddia ediyorum. Son elli sene içinde en fazla Sünnî çoğunluğu dejenere etmek için çalıştılar.
İslam'da birlik ve beraberlik esastır. Şer güçler Müslümanları parçaladı, böldü, on kadar büyük, yüz kadar orta, bin kadar küçük fraksiyona ayırdı.
Bu fraksiyonlar birbirinden tamamen kopuktur.
Yirmi beş İslamî fraksiyon, cemaat, tarikat, hizip, fırka, sekt, klik başkanının bir araya gelip müşterek bir bildiri yayınladığı görülmüş müdür?
Ramazanda beş yıldızlı lüks iftar ziyafetlerine papazlar, patrikler, hahamlar, Gregoryenler, Rum Ortadokslar, Katolik monsenyörler, Protestan pastörler çağırılıyor, objektiflere, kameralara gülücüklü pozlar veriliyor ama Müslümanlar arası böyle muhabbetli toplantılar yapılmıyor.
Sanki Sünnî Müslümanlar, ittifak etmemekte ittifak etmişlerdir.
Bunca Müslüman cemaat tarikat vs gevşek şekilde de olsa bir konfederasyon veya federasyon çatısı altında birleşmiyor.
Dünyada her dinin, her cemaatin, her fırkanın bir başkanı var ama Sünnî Müslüman ümmetinin bir İmam-ı Kebiri yok. Çünkü ümmet yok.
Müslümanlar bir sürü, sürüye ayrılmış vaziyette.
Bu memleket parçalanma tehdidi altında. Bu parçalanmayı kimler önleyebilir? Sünnî Müslümanlar... Parçalama, bölme, yıkma taraftarları bu yüzden Sünnîlerin birleşmesini istemiyor.
Türkiye'de her yıl dinî hizmet ve faaliyetler için yüz milyarlarca dolar yardım toplanıyor ve harcanıyor ama bu paralarla ümmet çapında, planlı ve programlı şekilde hizmet ve faaliyet yapılmıyor.
İslam'ın uygulama, eylem, aksiyon planında en önemli şartı nedir? Beş vakit namaz değil midir? Namaz konusunda ciddî ve genel bir seferberlik var mıdır?
Sorunun cevabını almak için sabah namazlarında camilere gidiniz. Eyüp Sultan Camii'ne değil, camilere...
Namazdan sonra İslam'ın ikinci temel şartı zekâttır. Türkiye'de zekât müessesesi çökertilmiştir. Öyle çökertilmiştir ki, Adana'da aç, yoksul, perişan, borçlu anne parasızlıktan intihar etmiştir.
Sünnî Müslümanların çok büyük kısmı öylesine sersemletilmiş ve şaşırtılmıştır ki, bunca hürriyet varken İslam medreselerinin, tasavvuf tarikatlarının açılmasını isteyemiyorlar.
Beş vakit namazın cemaatle kılınacağı ve tevhidi eğitim yapacak özel ciddî ve güçlü İslam mektepleri açılmasını isteyemiyorlar.
Milyonlarca Müslüman özet olarak da olsa akaidini, ilmihalini, ahlâkını, bilinmesi farz olan faydalı malumatı bilmiyor. Bu konuda cemaatler birleşip bir İslam Talimatnamesi hazırlayıp bunu milyonlarca adet basıp dağıtıp okutamıyor.
Din hürriyetini kısıtlayan, Müslümanların temel haklarını ayaklar altına alan kanunların kaldırılması için enerjik protestolar yok.
Bursa'da Kültür Parkı geceleri bir açık hava fuhuşhanesine dönmüş, şehrin Emniyet Müdürü feryat ediyor ama Müslümanlar pek oralı değil.
Herkes kendi keyfinde... Ehl-i dünya dünyada, ehl-i ukba ukbada... Lüks ve ihtişamlı umre seyahatleri... Piknikler... Lüks meskenler, lüks otolar, lüks yazlıklar, haram helal fark etmez yağlı kemikler, yüklü rantlar, lüks hayat, yan gel yat.