Dehşetli, Korkunç, Acayip Bir Film Seyrediyoruz...
Cumhuriyet tarihinin en önemli hadisesini yaşıyoruz. Seyrettiğimiz filmin şu anda yüzde üçünü-beşini gördük. Filmin devamı çok uzun...
Bir maç seyrediyoruz. Vesayet demokrasisi ile gerçek sivil demokrasi taraftarları yarışıyor...
Bir satranç oynanıyor... Gerçek Cumhuriyet isteyenlerle resmî ideolojili bir Cumhuriyet isteyenler arasında...
Tarihî kopukluk ve arıza taraftarlarıyla devamlılık ve tamir taraftarları...
Bu dehşetli filmin aktörleri çok:
Derin devlet...
Gizli Yahudiler mi dersiniz Kripto Yahudiler mi, işte onlar.
Sayılarının 1,5 milyon olduğu iddia edilen Kripto Ermeniler...
Süper zengin, hiper zengin medya babaları...
Kara cüppeli akademisyenler...
Egemen azınlıklar, ezilen halk...
ülke gelirinin % 60’ını devşiren mutlu ve putlu azınlık ile geriye kalan % 40 ile geçinmeye çalışan mutsuz çoğunluk.
Daha eşit olanlarla az eşit (yarım porsiyon eşit) olanlar.
Seychelles adalarına on binlerce dolar harcayarak on günlük tatile gidenlerle çocuklarına bir kilo kiraz alamayanlar...
Statüko ve bozuk düzen taraftarlarıyla iyileştirme isteyenler.
Baskıcı, tabucu, yasakçı devlet ile halka hizmet eden devlet taraftarları.
Aktörlerin, tarafların hangi birini sayayım, daha çok var çok. Birileri bu olup bitenlere çok kızıyor. Böyle rezalet olmaz diyor.
Şu havalarda mavi denizde beyaz köpükler saçarak süzülen şahane yatlarda sefa sürmek varken bu krizlerle, bu rezaletlerle, bu gericiliklerle uğraşmanın zamanı mı şimdi?
Artık bunlar çok oluyor.
Resmî ideoloji mutlaka ayakta duracaktır.
Devrimlerden en ufak ödün verilemez.
Gerici halk yüzde 90 ile seçse bile onlar iktidar olamaz.
Ne, bu beyinsiz cahiller, atalarının mezar taşlarını mı okumak istiyor?
Onların bu memlekete İngiltere’de, İsveç’te, Norveç’te, Almanya’da, İsviçre’de, Avusturya ve Fransa’da olduğu gibi gerçek bir demokrasi getirmelerine her ne pahasına olursa olsun engel olmaya kararlıdırlar.
Laik Fransa’nın bütün üniversitelerinde başörtüsü serbesttir ama laik Türkiye’de böyle bir şey olamaz.
Türkiye’nin Norveç’e, Finlandiya’ya, Avusturya’ya benzemesine asla izin vermek istemiyorlar.
Türkiye geleneklerine, millî kimlik ve kültürüne, bin şekilli zor yazısına bağlı Japonya’ya asla benzetilemez. Böyle bir şeye izin verilemez.
Doğrusu bu film çok dehşetli, çok korkulu, çok acayip bir film. Seyretmek için yürek ister.
Bakalım sonu nasıl bitecek?
İnşaallah hayırlı olur...
Birkaç Kısa Haber
Dünyanın üç büyük bankası ve finans kuruluşu açık şekilde haber veriyor, uyarıyor: Birkaç ay içinde dünyada büyük bir mali/iktisadî çöküş olacaktır.
Bu sene Türkiye’de hem kuraklık, hem de tarım arazilerinin tamamının ekilmemesi dolayısıyla iki milyon ton buğday eksikliği olacaktır. Bu miktarda buğday ithal edilmezse açlık ve kıtlık başlayacaktır.
2008 yılının sonuna kadar ABD/İsrail İran’a saldırabilir ve üçüncü dünya savaşı patlak verebilir. Kıyamet...
İlgililer ve sorumlular uyuyor ama Marmara denizi altındaki fay uyumuyor... Büyük bir deprem Türkiye’yi çökertebilir.
öldürücü virüs taşıyan keneler adım adım İstanbul’a yaklaşıyormuş.
Her yıl gençlerin kamp yaptığı bir tesisi zehirli yılanlar ve böcekler istila ettiği için bu yaz kamp kurulamayacakmış.
Bir zengin dünya cenneti bir koyda kanunlara ve nizamlara aykırı olarak denizi doldurmuş. Kaymakam başka yere nakl edilmiş, zengine bir şey yapılmamış. Koy kenarında yine kanun ve nizamlara aykırı olarak sekiz katlı bir bina dikecekmiş...
İzmir’in şehir suyunda haddinden çok fazla arsenik bulunmuş. Belediye başkanı “Bu suyu içebilirsiniz diyemem” demiş...
İstanbul’a su veren barajların bir kısmı kurumuş, bir kısmındaki sular dibe gelmiş. Halk şar şar su israfına devam ediyormuş.
30 Haziran’da saat 9 sularında Yalova Topçular feribot iskelesinde büyük bir araba kuyruğu varmış. çevre ve Orman Bakanlığına ait lüks bir BMW kuyrukta bekleyen otoları geçip gemiye girmiş. Bekleyenler protesto etmiş. İDO yetkilileri bakanlık otosunun dışarı çıkmasını ve sıraya girmesini istemişler. BMW’dekiler kabul etmemiş. Protestolar büyümüş, nihayetinde jandarma gelmiş, otoyu feribottan dışarıya çıkartmış. Yaşasın eşitlik, yaşasın demokrasi!
İzmir’den Adana’ya giden uçak havalandıktan hemen sonra 24 yaşında genç bir yolcu, hostesten içki istemiş. Hostes, şu anda olmaz, biraz sonra servis yaparım deyince genç kızmış, çantamda bomba var, uçağı patlatırım demiş. Ortalık karışmış, uçak geri dönmüş, genç yolcu polise verilmiş. Birkaç saatlik rötardan sonra yolcular sağ salim Adana’ya gitmişler. Şu uçak yolculukları ne konforlu, ne zevkli, ne hızlı oluyor. üstelik havada uçarken içki de içiliyor...
Sekiz buçuk aylık hamile bir kadıncağız her gün dayak yiyormuş...
Genç bir delikanlı anasını, kardeşlerini öldürmüş, en sonunda intihar etmiş...
Haberlerin gerisini gazetelerden okuyabilirsiniz. Böyle yüzlerce, binlerce haber var. Okuyun içiniz açılsın...
Merhum Ahmet Yüksel özemre
Profesör Ahmet Yüksel özemre’yi bir ikindi vakti, üsküdar Valide Camii’nden ahirete yolcu ettik. Minarelerde güzel sesli müezzinler sala okudular çeşitli makamlarda. Namazda cami dolmuş, cemaat dışarıya taşmıştı.
çok değerli bir insandı, yeri dolmayacaktır. Hem bilgi ve kültür sahasında, hem de ahlâk ve karakterde vasıflı bir insan, vasıflı bir Türkiyeliydi.
Pozitif ilimlerde, teknik konularda ihtisası vardı ama aynı zamanda mâneviyat adamıydı, derin bir keyfiyet kültürüne sahipti.
üsküdar’da doğdu, üsküdar’da yaşadı ve orada vefat etti.
Altı lisan bilirdi.
Kıymeti bilinmedi. Tapınak Şövalyeleri başlıklı nefis yazısını yayınlayacak bir gazete ve dergi bulamamıştı. En sonunda bu yazıyı ümran dergisi bastıydı. Tebrik ve teşekkür ediyorum.
Ahmet Yüksel özemre bu ülkeye, bu halka, bu topluma çok hizmetler edebilirdi. Edemedi. çünkü ona bu fırsat verilmedi. Bir gazetede bir köşesi olsaydı ve orada yıllar boyunca değerli yazılar yazsaydı fena mı olurdu?
Melâmî meşrebliydi, hodfüruşluk etmezdi. Gerçek Galatasaraylıydı, inançlı, bilgili, kültürlü, ahlâklı, faziletli, vatansever, dürüst, mürüvvetliydi. Bu yüzden de, bazılarına ve birilerine göre Galatasaray’ın imalat hatâlarındandı. Allah rahmet eylesin.