Yargıya gerek kaldı mı?
Kendi kendime şu Ergenekon konusunda yazı yazmamaya karar vermiştim. çünkü yazacağım her yazı ile prensiplerime ters düşecek, düşüncelerime aykırı davranmış olacaktım. Devam eden soruşturma ve yargılamalar ile ilgili olarak ne düşündüğümü daha önceki yazılarımda birkaç kez dile getirmiştim. Bana -düşünceme ve inancıma- yapılmasını istemediğim bir hareketi başkalarına reva görürsem bir tutarsızlık sergilemiş olurum ve hiçbir zaman toplumun gerçeğe ulaşmasına katkı sağlamış olmam. Halbuki medyanın görevi toplumu doğru haberlerle bilgilendirmektir. Bunun aksi olunca haber kirliliğine zemin hazırlamış demektir ki, kafalar karışır, kötü niyetliler bu karmaşadan yararlanırlar.
***
Bugün bilgisayarın başına geçmeden önce kafamda bir kaç yazı konusu oluşmuştu. Bunlardan birisi DSP içindeki gruplaşma ve karmaşaydı. Ne var ki bu konuyu yazdığımda bazılarının yanlış anlamasına vesile olabileceğini hatta, kraldan fazla kralcı bazılarının bir takım karalamalarına bile hedef olabileceğimi düşündüm. Aslında saldırılardan korkarak bir konuyu yazmaktan vazgeçmem, saldırılara da hiç aldırmam. Ancak, bir başka partiyi irdelerken sevdiğim bir takım kimselerin yanlış anlamalarına sebep olmayı da doğru bulmadım.
***
Ekonomi bir başka yazı konusu olarak kafamda canlanmıştı. Emeklilere yapılacak temmuz zammı konusunda medyada çelişkili iki haber vardı. Bir habere göre emeklilere bu ay yüzde 6, bir diğer habere göre yüzde 10 civarında bir zam yapılacaktı. İster yüzde 10, ister yüzde 6 emeklinin derdine derman olacak bir rakam olmamakla birlikte ilgililer gerine gerine dar gelirlileri enflasyon altında ezdirmediklerini sıkça tekrarlıyorlar. Doğrusunu söylemek gerekirse özellikle emeklilerin rahat bir nefes aldıklarını söylemenin mümkün olmadığı ortamda bu ezdirmemek de neyin nesidir anlayan varsa beri gelsin.
***
Gelelim yazıma başlık yaptığım "Yargıya gerek kaldı mı?" sorusuna..
Elbette her konuda olduğu gibi Ergenekon dosyası da yargının işi. Ancak, günlerden beri daha dosyalar mahkemeye intikal etmeden medyaya intikal etmemiş bir konu kaldı mı diye insan düşünmeden edemiyor. Düşününce de dosyalar yargıya intikal etmeden konu ile ilgili olarak medayaya yansımayan hiç bir konu kalmadı. öyle anlaşılıylor ki fazlası var. Yani araştırma ve soruşturmada elde edilen bilgi ve belgelerin hemen hemen tamamı medyaya yansıdığı gibi, elde edilmemiş bilgi ve belgeler de medya da yer alıyor. Yani bir takım yalan ve yanlış bilgiler sanki araştırma ve soruşturma sırasında elde edilmiş gibi medyada yer alıyor. Bana göre suç işleniyor. Bu belge ve bilgileri kimler medyaya servis yapıyor ve maksatları nedir, kesin olarak bilmek mümkün olmamakla birlikte netice olarak bir haber kirliliği oluşturuluyor. Kamuoyu artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu öğrenme imkanına sahip değil. Belki bu haber kirliliğini bilerek ya da bilmeden oluşturan çevreler için istenen sonuç da bu. Olayın tarafları arasında bir güç gösterisi olup olmadığı da ayrı bir mesele.
ülkemizde bir takım olayların karanlıkta kalmaması için öncelikli olarak bu bilgi kirlenmesinin önüne geçilmesi gerekiyor. Bu konuda da medyaya çok önemli bir görev düşüyor. Medya kesin olarak hak, hukuk ve adaletten yana tavır koymadığı, bazı grupların güç gösterisinde taraf olmayı sürdürdüğü müddetçe karanlık güçler ortalıkta cirit atmaya devam edecektir.
Elbette bu karşılıklı haber kirletilmesinin yargı üzerinde baskı oluşturmak gibi bir maksadı da vardır. Bir yandan yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını dillerinden düşürmeyenlerin ucu biraz kendilerine dokunduğunda daha önce savunduklarını bir anda ellerinin tersi ile bir kenara itivermeleri ülkemizin en ciddi rahatsızlığıdır. Elbette, mevcut kanunların herkese aynı şekilde uygulanmasının önündeki engeller kaldırıldığı günlere ulaşmadan, yargı ve infaz görevini medya üstlenmeye devam ettiği sürece bu ülke huzur ve mutluluk içinde yaşanacak bir ülke olamaz. Bir azınlık grubun kendisini mutlu ve huzurlu hissetmesi ise çoğunluğun acısını ortadan kaldırmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.